DİYARBAKIR (İHA) - İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından finansman sağlanan 'Namus Adına İşlenen Cinayetlerin Önlenmesi' projesi, Diyarbakır'da masaya yatırıldı. Proje toplantısında konuşan Kadın Araştırma Merkezi KA-MER sorumlusu Nebahat Akkoç, 2 yıl içinde 12 ilden yapılan 54 başvurunun sorunun büyüklüğünü gözler önüne serdiğini söyledi.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilen 'Namus Adına İşlenen Cinayetlerin Önlenmesi' projesi toplantısı Diyarbakır Dedeman Otel'de düzenlendi. Toplantıya Diyarbakır Valisi Efkan Ala, Glasgow Üniversitesi Aktif Öğrenim Merkezi ve kadına yönelik şiddete karşı İngiltere'de yürütülen Zero Tolerance Kampanyası'nın direktörleri Kate Phillips ve Ann Hamilton, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi Mehmet Keskin ve Kadın Merkezi Araştırma (KA-MER) sorumlusu Nebahat Akkoç'un yanı sıra kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi alanında çalışma yapan çok sayıda sivil toplum kuruluşu liderleri katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi Mehmet Keskin, İslam dininin insan hayatına önem veren bir din olduğunu söyledi. Keskin, İslam dininde yaşama hakkının bütün hakların başında geldiğini belirterek, "Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi günah işler; bir insanı ölümden kurtaran kişi ise tüm İslam alemini kurtarmış gibi sevap kazanır. Mahşer gününde ilk hesap sorulacak konu 'Kan Davası' konusudur. Cahiliye döneminde İslamiyet öncesindeki sözlere kanarak cana kıymak, Allah katında büyük bir suçtur" dedi.
Kadın Araştırma Merkezi (KA-MER) sorumlusu Nebahat Akkoç, namus ve töre cinayeti terimini kamuoyunun değil, kadınlar öldürüldüğü zaman mahkemelerin kullandığını belirterek, "Dünyada ve Türkiye'de bu cinayetler sadece Güneydoğu'da yaşandığı gibi algılanılıyor. Namus adına işlenen cinayetler direkt olarak kadınları kurban seçen yargısız bir infazdır. Namus adına işlenen cinayetleri önleme projesi kapsamında ölümle tehdit edilen 2003 yılında 23, 2004 yılında ise 31 kadın başvurdu. Başvurulardan yola çıkarak yaptığımız istatistiklerde bunlardan 20'sinin bekar, 26'sının evli ve 8'inin dul olduğunu öğrendik. Kadına yönelik şiddet sadece Türkiye'nin doğusunda yaşanmıyor; evrensel bir sorundur. Töre ve namus cinayetlerini KA-MER olarak iki şekilde çözmeye çalışıyoruz. Hedefimiz kadınları bir yerlere göndermek değil, kendi istedikleri ortamlarda yaşamalarını sağlamaktır. 2004 yılında Diyarbakır'da merkezimize başvuranlar arasında hayatını kaybeden kimsenin olmaması projenin olumlu adımlarla ilerlediğini gösterdi. Ancak 2 yıl içinde 12 ilden 54 başvurunun olması ise, sorunun büyüyerek devam ettiğini gösteriyor. Cinayetlerle ilgili yasa değişiklikleri önemli, ancak temel sorunun kalıcı bir zihniyet değişikliği ile çözülmesi mümkündür" diye konuştu.
VALİ ALA:"TOPLUMUN TAHAMMÜLÜ KALMADI" Diyarbakır Valisi Efkan Ala, az gelişmiş ülkelerde bu tür toplantılar yapıldığını, ancak çözümün bulunamadığını belirterek, "Ancak ben bu toplantıdan çok ümitliyim, çünkü bu toplantı işin sahipleri sivil toplum örgütleri tarafından yapıldığı için bu toplantıyı fazlasıyla önemsiyorum. Biz valilik olarak sivil toplum kuruluşlarının bizlere getireceği her çözüm önerisinin sonuna kadar destekçisi olacağız. Kadınlara ilişkin sorun, tüm insanlığın sorunudur. Sonuç olarak töre ve namus cinayetlerini çözmek için idarecilerin ve toplumun beklemeye tahammülü yok. Bu sorunun biran önce çözülebilmesi için pratik çözümler üretmek gerekiyor. Bunu da sivil toplum örgütlerinin yapması gerekir" dedi.
Galsgow Üniversitesi Aktif Öğrenim Merkezi ve kadına yönelik şiddete karşı İngiltere'de yürütülen Zero Tolerance Kampanyası Direktörü Ann Hamilton, erkek şiddetinin temel nedenini oluşturan sebepleri önleyen ve ilk planda şiddeti engellemeyi amaçlayan yenilikçi politikaları ve uygulamaları teşvik etmek için bir grup organizasyonla ortaklık içinde çalıştıklarını anlattı. Hamilton, sıfır tolerans kampanyasının, kadınlara yönelik şiddetin kadınlar tarafından öncelikli bir konu olduğunu gösteren yerel bir araştırma tarafından tetiklendiğini belirterek, "Özellikle kampanyanın sadece faillerin kurbanları olan kişileri değil, herkesi mücadeleye davet ediyor olması insanların hoşuna gitti. Kampanyamızda toplumun yüzde 80'i, toplumun şiddet ve suiistimal konularıyla ilgili yeterli bilgisi olmadığı konusunda hemfikir. Yüzde 85'i bu şekildeki kampanyaların bir şehrin imajı için zararlı olduğu fikrine katılmakta ve yüzde 83'ü de bunların kamuoyunca tartışılması gereken bir konu olmadığı fikrine katılmaktaydı. Çoğu değerlendirmelerde de olumsuz görüş bildirenler yaklaşık yüzde 6 idi ve bunlar da genel olarak 50 yaşın üzerindeki erkeklerdi. Tecavüz davalarının büyük çoğunluğu aynı cümleyle sona eriyor 'Serbestsiniz'. Cezai adalet sisteminde kısa dönemde değişikliklerin meydana gelmeyeceği açıktır. Merkezi hükümetin bu konuyla uzun vadeli olarak ilgilenme konusuna kendisini vermekteki kritik rolü açıktır. Ancak özellikle belediyelerin bu konuyu engellemekteki rollerinin altını çizmek istiyorum" diye konuştu.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından finansmanı sağlanan 'Namus Adına İşlenen Cinayetlerin Önlenmesi' projesinin son toplantısı yarın Mardin'de düzenlenecek.