Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, arıcı üyelerinin 5,9 milyon kayıtlı arılı kovan varlığı ile 94 bin ton bal üretimi yaptığını söyledi.
Hamamizade İhsan Bey Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen 5. Arıcılık paneline, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Yılmaz, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslı Özkırım, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cengiz Erkan, Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevgi Kolaylı, Trabzon Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Şube Müdürü Hilal Akkaya ve arıcılar katıldı.
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, arıcılığın desteklenmesi gereken bir sektör olduğunu belirterek, "Arıcılık, biyolojik çeşitliliğin korunması ve gelecek nesillere aktarılması, gıda güvenliğinin sağlanması ve çeşitliliğinin artırılması, ülkemiz kaynakları kullanılarak istihdama ve ülke ekonomisine destek olunması, ihracat gelirlerinin artırılması, topraklarımızı tehdit eden erozyonun önlenmesi bakımından desteklenmesi gereken stratejik bir sektör olarak mütalaa edilmektedir" dedi.
Türkiye'de arıcılığın, Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği olarak yapılanmasını tamamladığını ifade eden Yılmaz, "Türkiye'de illerin tamamında il birliklerine kayıtlı 56 bin profesyonel arıcı var. Arıcı üyeler 5,9 milyon kayıtlı arılı kovan varlığı ile 94 bin ton bal üretimi yapmaktadır. Son yıllarda büyük bir düşüş yaşanmakla birlikte bal ve arı ürünleri ihracatı sağlanmıştır" diye konuştu.
Prof. Dr. Kolaylı ise apiterapi ve arı ürünleri üzerine yaptığı sunumda, apiterapinin, hastalıklardan korunmak ve mücadele etmek maksadıyla kimyasal ilaçlar yerine doğal arı ürünlerinden yararlanmak olduğunu söyledi.
Apiterapik ürünlerin doğal, biyolojik olarak aktif, yan etkisi olmayan, az miktarları ile etkili olduklarını vurgulayan Kolaylı, "Apiterapik ürünlerde arı türü, bitki türü, iklim şartları, hasat zamanı, kullanılan ilaçlar ve yem, arıcının performansı ve üretimde doğal olmayan müdahaleler ise kaliteyi etkilemektedir" dedi.
Kolaylı, apiterapi üzerine yaptıkları çalışmalara da dikkati çekerek, "Polen, propolis ve arı sütü ve bunların karışımlarının karaciğer hasarının gerek önlenmesinde gerekse tedavi edilmesinde çok önemli olduğunu deney hayvanlarında gördük. Mantar zehirlenmesi tedavisinde bal ve polenin karaciğerdeki hasarı önlemede etkili olduğunu tespit ettik. Bir kanser türü olan multiple myeloma kanser hücresinin propolis tarafından yok edildiğini gördük" diye konuştu.
Yrd. Doç. Özkırım, Türkiye'de varroa, yavru çürüklüğü, nosema (eski), nosema (yeni) ve virusler olmak üzere arı hastalıklarının 5'e ayrıldığını belirterek, şöyle konuştu:
"Varroa, kovanlarımızın hemen hepsine bulaşır. Belli bir seviyeye kadar varlığını normal karşılıyoruz. Arı gelişeceği zaman kovanda çok olmasın, yeter. Varroa ile mücadelede etkin sonuç alınabilmesi için toplu mücadele, doğru zaman, doğru ilaç, doğru doz çok önemlidir. Yavru çürüklüğü ise Amerikan, Avrupa ve adi yavru çürüklüğü olmak üzere 3'e ayrılır. Eski nosemada, ilkbahar ve sonbaharda arılarda hazımsızlık, uçma isteğinin kaybolması, sık sık dışkılama, kovan önünde ölü arılar, kovan sönmesi gibi etkiler oluşur. Yeni nosemada ise aksine, güçlü gördüğümüz kolonilerde ana arı geç sonbaharda hala yumurtlamaya devam ediyor. Kış sonu toplu ölüm oluyor ya da giden gelmiyor. Özellikle sonbaharda yeni nosemaya dikkat edilmeli."
Muhabir: Meltem Yılmaz / Asena Akçay
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz