LONDRA (İHA) - Türkiye'de dün akşam saatlerinde meydana gelen tren kazası, İngiltere gazetelerinin erken baskılarına ancak kısa birer haberle girebildi.
Gazetelerin en geniş yer ayırdığı konu ise, ABD'de 11 Eylül saldırılarını araştıran komisyonun dün açıklanan bulguları. İngiliz gazetelerinin manşetleri, genelde rapor içinde yer alan cümlelerden seçiliyor.
Times, "11 Eylül saldırılarının tekrarı yüksek bir olasılık" manşetini kullanırken, Daily Telegraph, "Rapor, liderlerin tahayyül eksikliğini kınadı" ifadesine yer verdi.
"Liderlerimiz tehdidin ciddiyetini anlamadı" diye manşet atan Guardian ise, "11 Eylül Komisyonu'na göre Amerikan hükümeti, ölümcül nitelikteki bir muhayyile eksikliği nedeniyle, sorunun ciddiyetini kavrayamadı; Amerikan halkını koruyamadı. 567 sayfalık rapor, terörle mücadeleyle ilgili olan neredeyse tüm kurum, kuruluş ve birimlerde kusur buldu ancak 'saldırılar önlenebilir miydi' sorusuna yanıt verme noktasına gelmedi. 11 Eylül saldırıları iç ve dış istihbarat servisleri arasındaki boşluğa denk geldi. Dış istihbarat, ülke dışındaki hedefleri izliyor; iç istihbarat, ülkedeki uyuyan hücrelerde eylem bekliyordu. Hiç kimse içerideki hedeflere, dışarıdan saldırı gelebileceğini düşünmedi" dedi.
Yine Guardian'ın hükmüne göre hükümetteki boşlukları ifşa eden rapor gösteriyor ki, 11 Eylül sabahı Amerika'nn kapısı sadece böyle bir saldırıya açık kalmakla kalmıyor, döner kapı gibi görünüyordu.
Independent "11 Eylül geliyorum diye neredeyse davul çaldı ama ABD harekete geçmeyi başaramadı" diyor, CIA eski başkanı George Tenet'ın "Sistemde tüm kırmızı düğmeler yanıp sönüyordu" sözlerini manşete taşıyor.
Financial Times "Amerika için hüküm günü" başlığı altında raporu işlerken, istihbaratta düzenleme istenmesini öne çıkarıyor, komisyon başkanı Thomas Kean'in şu sözlerinin altını çiziyor:
"Hangi uzmanla konuştuysak daha bile büyük ölçekte bir saldırının mümkün hatta olası olduğunu söyledi. Zaman gibi bir lüksümüz yok, derhal hazırlanmalı ve harekete geçmeliyiz"
Bunun için öngörülen de sayısı 15'e yaklaşan istihbarat birimlerini Ulusal İstihbarat Direktörlüğü adı altında koordine etmek. Ancak Financial Times'ın bu konuda şüpheleri var:
"Uygulamada bu, işlemez bir fikir olablir. İstihbarat bütçesinin yüzde 85'ini Pentagon idare ediyor. Önceliklere savunma bakanı karar veriyor.Yeni 'istihbarat çarı' kendisini asıl düşmanla savaş yerine Pentagon ile bir nüfuz mücadelesi içinde bulabilir"
Independent, başyazısında Atlas Okyanusu'nun her iki yakasında da mevcut düzenin içinden çıkmış isimlerce yürütülen soruşturmaların kimseyi sorumlu tutmama eğilimine dikkat çekiyor.
Gazete, "Kimseyi, şaşırtmayan şekilde, hem (İngiltere'deki) Butler Raporu hem de 11 Eylül Komisyonu Raporu, kimsenin suçlanamayacağı ancak istihbarat düzenlemelerinin kapsamlı ve köklü reformdan geçmesi gerektiği konusunda hemfikirdiler" dedi.
Independent, bu noktadaki benzerliğe rağmen, istihbarattaki sorunlar nedeniyle Amerika'da CIA Başkanı istifa ederken, İngiltere'de kimsenin sorumluluk almamasının kamuoyunu rahatsız ettiğini belirtiyor; daha fazla açıklık istiyor.
İngiltere Savunma Bakanlığı İstihbarat Birimi'nin nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlardan sorumlu eski başkanı Brian Jones ise, istihbarat için önerilen reçeteleri eleştiriyor.
"Evet istihbarat yapısında değişiklikler gerekli olabilir ama korkarım her şeyin neden ters gittiği sorusunun yanıtı bu olmayacak" diyen Jones, "Uzman düzeyinde Irak'ın kitle imha silahları konusunda tüm belirsizlikleri yansıtan makul değerlendirmeler yapılabildi. Temkinli olmaktan yanaydık çünkü sahada korumamız gereken askerlerimiz vardı; Savunma Bakanlığı Başbakan'ın talimat vermesi ihtimaline karşı işgale katılmak için hazırlık yapıyordu. Biz bu sürecin hiçbir noktasında elimizdeki bilgilerin bir tehdidi bertaraf etme yolunda yeterli olduğunu iddia etmedik. Çünkü böyle bir tehdit olup olmadığını bilmiyorduk. Baskı altındaki birkaç seçkin üst düzey yetkili, uzmanların veri tabanlarında teyid beklemek ya da iptal edilmek üzere kenara koyduğu bilgilere fazla önem verdi" ifadelerine yer verdi.
MOSTAR KÖPRÜSÜ YENİDEN AÇILIYOR Bosna Savaşı sırasında 11 yıl önce yıkılan Mostar Köprüsü'nün yeniden açılması da geniş şekilde işlenen konulardan.
Independent, Mostar'ı "umut köprüsü" olarak niteliyor, sorunların sürdüğünü vurguluyor.
Gazete, "Kimse taş bir yapının onarılması ile eski Mostar'ın geri geleceğini umarak kendisini kandırmasın. Yine de en azından turizmin bölgeye dönmesini umud edebiliriz. Böylece bölge sakinleri, paylaşacakları ortak bir gelecek olduğu duygusunu hissederek, daha fazla hoşgörülü olabilirler" dedi.
"Mostar'ın yıkılışı kentin de ölümü anlamına geliyordu" diyen Guardian, "Köprü açılıyor ama kent hala bölünmüş durumda. Bu kentte, eve teslim pizza dağıtanlar nehrin karşı yakasındaki Müslümanlara pizza götürmez, Hırvat ve Müslümanlar cep telefonlarının farklı kodları ile ayırt edilebilir, anaokulundan üniversiteye eğitimde ayrılık sürerken; durum pek normal değil" şeklinde görüşlerini belirtti.
Ancak gazete, Bosna'daki uluslararası toplumun yüksek temsilcisi Paddy Ashdown'un son dönemde attığı büyük adımlar olduğunu vurguluyor. Gazetenin Mostar'ı, Balkanların Beyrut'u ya da Lefkoşa olmaktan çıkaracak dediği adımlar şöyle:
"Geçen hafta Hırvat ve Müslüman ambulans servisleri ve itfaiyeleri birleştirildi. Savaştan bu yana ilk kez kentteki farklı belediyeler bütçelerini birleştirme karar'ın bu konuda şüpheleri var:
"Uygulamada bu, işı aldı. Kendi aralarında bu yolda anlaşamayan siyasi partiler, Lord Ashdown'un talimatı zoruyla 100 bin nüfuslu kentte çöp toplamadan kanalizasyona, ayrı ayrı faaliyet gösteren 70'ten fazla birimi yeniden aynı çatı altında birleştiriyor"
Ancak gazete, bu noktada en önemli ihtiyacın kendi tarihlerini diğer toplumun kesinlikle giremediği okullarda öğreten Mostarlıların eğitimi olduğunu vurguluyor.
ERDOĞAN'IN AVRUPA BİRLİĞİ KUMARI Financial Times Recep Tayyip Erdoğan'ın Fransa ziyaretini değerlendiriyor. Erdoğan'ın üyelik çabaları yolunda son diplomatik engelin de aşıldığını iddia eder açıklamalar yaptığını belirten gazete, Fransa'dan alınan desteğin Airbus alım ihalesiyle pekiştiğini belirterek, "Ancak bir müzakere tarihi alamamanın Erdoğan üzerinde ciddi sonuçları olabilir. Erdoğan, hükümetinin geleceğini müzakereleri başlatmaya bağladı" dedi.
Financial Times, bir başka haberinde "Jose Manuel Barroso, dün Avrupa Parlamentosu'nda yapılan oylamada güçlü bir çoğunlukla Komisyon başkanlığını kazandı" diyerek Barroso'nun Komisyon üyelerine görev dağıtımını Ağustos sonuna kadar tamamlamayı hedeflediğini vurguladı.
Independent ise, Barroso'nun üye ülkelere seslenerek komisyon üyelerinden üçte birinin kadın olmasını istediğini söylediğini vurguluyor.
Tüm ülkelerin gözünün ekonomi portföyünde olduğunu bilen Barroso, bu çağrısına yanıt bulmak için üyelere portföy dağıtımında takdir yetkisi olduğunu anımsattı.
İngiltere'de gazeteler, Başbakan Tony Blair'in daha önce çeşitli usülsüzlük iddiaları nedeniyle iki kez hükümetten ayrılmak zorunda kalan Peter Mandelson'ı İngiltere'nin Avrupa Komisyonu'ndaki yeni üyesi olarak atamayı düşündüğünü belirtiyor.
Daily Telegraph, Mandelson'ın atamasının kesinleştiğini yazarken, kabinede değişiklik planlarından vazgeçildiğini duyuruyor okuyucularına. Daily Telegraph, bu atama yüzünden Blair'in adam kayırmacılıkla suçlanabileceğini de belirtiyor.
Financial Times ise, Mandelson'ın bu görevi mi, yoksa hükümette yeniden görev almayı mı istediğine bir türlü karar verememesi nedeniyle Blair'in beklenen kabine değişikliğinin aksadığını savunuyor.
Gazeteye göre, "Blair ile birlikte Yeni İşçi Partisi'ni inşa eden siyasetçi, hükümete dönmeyi Komisyon görevinden daha da çok istiyor"
Tüm gazetelerde yer alan bir diğer haber de, Tony Blair'in 5 yıllık planına nezaret etmek istediğini söyleyerek 5 yıl daha görevde kalmaya niyetli olduğunun sinyallerini vermesi.
BBC'DE GÖREV DEĞİŞİKLİĞİ BBC'nin Irak'ın kitle imha silahlarına dair istihbarat konusunda hükümetle girdiği tartışma sırasında haber müdürü olan Richard Sambrooke'un başka bir göreve kaydırılması da gazetelerde yer buluyor.
Guardian'a göre, BBC Dünya Servisi'nin başına geçirilen Sambrooke'un rütbesi indirilmiş oldu.
Daily Telegraph ise, "Sambrooke'un kurban edildiğine şüphe yok. Bu üzücü adım kesinlikle sembolik bir jest" yorumunu aktarıyor; Helen Boadan'ın BBC Haber Dairesi'nin ilk kadın müdürü olacağını vurguluyor.
Guardian'daki yazısında Jeremy Seabrook, BBC'de yayınlanan bir programla ortaya serilen, büyüyen ırkçılık sorununa dikkat çekiyor.
Seabrook, ırkçılığın bazı çevrelerin gözünde Müslümanlara yöneltildiği zaman daha kabul edilebilir bir kisveye büründüğü uyarısında bulunuyor.
"İslam düşmanlığı ırkçılar için bir sığınak, kalkan oldu" diyor.
Gazete, "Kadınları bastırmayı, eşcinsellere nefreti savunan bir din olarak algılandığı için İslama yönelik önyargılar, bir başka sosyal grup için hayal bile edilemeyecek boyutlara geliyor. Irkçılar Müslümanları kınarken rahat hareket ediyorlar. Çünkü İslamın geri kalmış hatta ilkel bir din olduğu görüşü onlara yönelik ırkçılığı kabul edilebilir kılıyor. Böylece ırkçılık, saygın topluluk yapısı içine muzaffer bir şekilde yeniden giriyor"
Daily Telegraph, başta imamlar olma üzere yabancı din adamlarının, İngiltere'ye artık dil sınavından geçerek girebileceğini duyuruyor.
Gazete İçişleri Bakanlığı'nın 1 yıldır ülkede bulunan din adamlarının da İngiliz tarzı yaşamı özümseyip özümseyemediğine bakacağını ve hepsinden mesleki yeterliklerini gösterir kanıt isteneceğini kaydediyor.