HABER

Trombosit hücrelerinin düşmesi kanama eğilimini artırıyor

Kanda dolaşan ve kanamaya karşı koruyan trombosit adı verilen hücrelerin sayısının düşmesiyle ortaya çıkan immün trombositopeni (İTP), kanamaya eğilimi artırarak yaşamı tehdit edebiliyor - Prof. Dr. Namık Özbek: - "Vücut normal şartlarda kendi hücrelerine karşı bağışıklık geliştirmiyor, ancak İTP'de vücutta üretilen ve antikor adı verilen bağışıklık maddeleri kişinin kendi trombositlerinin yıkılmasına neden oluyor. Böylesi bir durumda kanamaya eğilim artıyor" - "Görülme sıklığı yaklaşık yüzde 1 olan kafa içi kanamaları tehlikeli ve korkulan bir durum"

YEŞİM SERT KARAASLAN - Kanda dolaşan ve kanamaya karşı koruyan trombosit adı verilen hücrelerin sayısının düşmesiyle ortaya çıkan immün trombositopeni (İTP) hastalığında, kanamaya eğilim artıyor.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Hematoloji Onkoloji Hastanesinden Prof. Dr. Namık Özbek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İTP'nin kanda dolaşan ve kanamaya karşı koruyan trombosit adı verilen hücrelerin sayısının düşmesiyle oluştuğunu söyledi.

Trombositlerin düşmesine bağışıklık sistemindeki sapmanın neden olduğunu ifade eden Özbek, "Vücut normal şartlarda kendi hücrelerine karşı bağışıklık geliştirmiyor ancak İTP'de vücutta üretilen ve antikor adı verilen bağışıklık maddeleri kişinin kendi trombositlerinin yıkılmasına neden oluyor. Böylesi bir durumda kanamaya eğilim artıyor." diye konuştu.

En sık rastlanan bulgunun ciltte 1-2 milimetre boyutundaki kanamalar olduğunu anlatan Özbek, bunun yanı sıra büyük morluklar, burun, diş etinde kanama ve daha az sıklıkta kanlı idrar, mide ve bağırsak kanaması görüldüğünü aktardı.

Özbek, hastalarda yaşamı tehdit edebilen kanamaların çok nadir izlendiğini, görülme sıklığı yaklaşık yüzde 1 olan kafa içi kanamaların tehlikeli ve korkulan bir durum olduğunu ancak bunun kanser, lösemi gibi kötü huylu hastalıklarla hiçbir ilişkisinin bulunmadığını vurguladı.

- "Genellikle üst solunum yolu sonrasında ortaya çıkar"

Batı ülkelerinde yapılan çalışmalara göre, her yıl 10 bin çocuktan birinde İTP'nin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Özbek, "Hastalık genellikle başka hiçbir sorunu olmayan çocuklarda ani olarak başlıyor. Ülkemizde bu konuda yeterli veri bulunmamakla beraber sayının Batı ülkeleriyle benzer olduğu düşünülmektedir. Çocuklarda en sık 2-6 yaş arası görülen bu hastalık genellikle bir üst solunum yolu enfeksiyonu sonrasında ortaya çıkar." diye konuştu.

Özbek, hastaların çoğunun ilk yıl içinde kendiliğinden ya da tedaviyle iyileştiğini aktararak, "Kabaca yüzde 20-25'inde hastalık bir yıldan sonra da devam eder. Bunlar trombosit sayısına ve kanama durumuna göre ilaçsız takip edilebileceği gibi çeşitli tedavi yöntemlerinden yararlanılabilir." bilgisini paylaştı.

Çocuk hastalarda İTP tedavisine hastanın trombosit sayısı ve kanama bulgularına göre karar verilmesi gerektiğini dile getiren Özbek, şöyle devam etti:

"Her hastanın ayrı bir birey olduğu göz önüne alınırsa, tek bir tedavi seçeneği yoktur. Bu nedenle tedavinin hekim, aile ve katılabilecek yaştaysa çocuğun iş birliğiyle yönlendirilmesi en iyi yol olacaktır. Bu süreçte bazı hastalara hiçbir tedavi verilmeyebileceği gibi bazılarına kortizon, damardan verilen ve kanda bulunan protein yapılı antikorlar ve diğer tedaviler verilebilir."

Çocuklarda İTP tedavisi ve takibinin, sabır ve dikkat gerektiren bir süreç olduğunu belirten Özbek, aile ve hekimin iş birliği içinde olması gerektiğini söyledi. Özbek, hastanın takibinin trombosit sayısı ve kanama durumuna göre değiştiğini kaydetti.

Prof. Dr. Özbek, trombosit sayısının düşük olduğu dönemlerde ağır fiziksel aktiviteler ve futbol gibi mücadele sporlarından kaçınılması, önerilen ilaçların düzgün ve zamanında kullanılması gerektiğinin altını çizdi.

En Çok Aranan Haberler