HABER

Trump'ın Kudüs kararının birinci yılında kutsal şehirde tehlikeli değişimler

Filistin yönetimine bağlı Kudüs İşleri Bakanı Adnan el-Hüseyni: - "Trump'tan önce ABD yönetimine 40'tan fazla başkan gelmiş ancak hiçbiri böyle bir karar almamıştı. Bu karar sağduyu ve siyaset anlayışındaki eksiklikleri gösteriyor" - "Yahudi yerleşimciler, Mescid-i Aksa'da ayin düzenleme hakkı talep etmeye başladı. Bazıları ise buranın Müslümanlara değil kendilerine ait olduğunu söylüyor" - "Mescid-i Aksa ve Kıyamet kilisesinin başkentin merkezinde olması gerekiyor. Aksi takdirde orası başkent olamaz. Sınırlarımız bellidir. Ebu Dis de Filistin beldesidir. Vatanımızın bir parçasıdır. Onunla övünç duyarız. Ancak her birinin yeri ayrıdır. Kudüs, Eski Şehir'dir. Kudüs sadece taşlardan ibaret değildir. Tarihtir, mirastır, akidedir, vatandır, göğe açılan kapıdır" - "Kudüs'te öyle Filistinliler var ki yerin altında yaşıyorlar desek yanlış bir ifade kullanmış olmayız. Bulundukları evler, oturulabilecek, hayat geçirilebilecek yerler değil. Ama onlar sadece kendi şehirlerinde yaşamak ve onu korumak uğruna bu sıkıntılara katlanıyorlar. Mescid-i Aksa'ya bir saldırı olduğunda hiç tereddüt etmeden koşuyorlar"

KUDÜS (AA) - ABDURRAUF ARNAVUT - Filistin yönetimine bağlı Kudüs İşleri Bakanı Adnan el-Hüseyni, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıdığı skandal kararın birinci yılında, kutsal şehirde yaşananların uluslararası siyaset bakımından büyük ve tehlikeli değişim olduğunu belirtti.

Aynı zamanda Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Konseyi Üyesi olan Hüseyni, Kudüs'ün kuzeyindeki ofisinde AA muhabirine ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanımasının ardından geçen bir yıla ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kudüs İşleri Bakanı Hüseyni, ABD'nin attığı bu adımın, "uluslararası meşruiyet, uluslararası toplum, adalet ve insan haklarının varlığı" konusunda şüphe uyandırdığını ifade etti.

Trump'ın söz konusu karardan önceki tüm dengeleri yıktığına işaret eden Hüseyni şunları kaydetti:

"Bizim açımızdan tüm dünya davamızın yanında duruyor ve iki devletli çözümün başarılı olmasına yardımcı olmaya çalışıyor çünkü şu anda başka bir çözüm yolu bulunmuyor. Bunun dışındaki seçenekler kimseyi mutlu etmeyecek."

Hüseyni, "Trump 'Yüzyılın Anlaşması' planıyla çözüm vadetti ancak sonuç olarak bir anlaşmayla değil tokatla karşılaştık. Bu tokat her şeyin sonu oldu. Bir anlaşma beklemek artık mümkün değil." dedi.

Eski ABD yönetimlerinin Yahudi yerleşim birimlerinin yasa dışı olduğunu söylemesine rağmen mevcut yönetimin, bu konuda aksi bir tutum sergilediğine dikkati çeken Hüseyni, "Bütün dünya yerleşim birimlerinin illegal olduğunu söylüyor ancak İsrail'deki büyükelçi (ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman) yerleşim birimlerinde bir problem görmüyor. Davamız, vatan ve insan meselesi. Vatanımız, Yahudi yerleşim birimleriyle elimizden çıkarsa bu sorun nasıl çözülür?" ifadelerini kullandı.

Trump'ın, elçiliği Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyarak, İslam ve Arap dünyasına açıkça ve benzeri görülmemiş bir şekilde savaş açtığını vurgulayan Hüseyni, "Trump'tan önce ABD yönetimine 40'tan fazla başkan gelmiş ancak hiçbiri böyle bir karar almamıştı. Bu karar sağduyu ve siyaset anlayışındaki eksiklikleri gösteriyor." diye konuştu.

ABD ile neredeyse tüm ilişkilerin kesildiğine işaret eden Hüseyni, "ABD, Filistinlilere yılda yaklaşık 840 milyon dolarlık büyük bir destek sağlıyordu ancak şimdi hiçbir yardımda bulunmuyor. Bu konuda kimse üzgün değil, çünkü haklarımızı ve ilkelerimizi parayla takas edemeyiz." dedi.

- Kudüs'teki değişim

Hüseyni, "Karara yönelik uluslararası düzeyde yaşanan büyük değişikliklerin yanı sıra sağcı İsrail hükümetinin Filistinlilere karşı saldırganlığı da son derece tehlikeli boyutta. İsrail hükümeti, Filistin devleti ve meselesinden hiçbir şekilde bahsetmiyor." dedi.

Kudüs'te tutuklamalar, yıkım ve Yahudileştirmenin de içinde bulunduğu çok açık ihlallerin gerçekleştirildiğini ve İsrail'in ABD'den güç alarak Filistin halkına saldırılarını artırdığını vurgulayan Hüseyni, şunları kaydetti:

"(Kudüs'te) yaşanan değişiklikler Filistinliler olarak haklarımızı korumak için ABD ile olduğu gibi İsrail'le de ilişkilerimizi gözden geçirme kararı almamıza, varlığımızı muhafaza etmek ve zalim siyasete direnmek için içeride ve dışarıda durumumuzu güçlendirmemize neden oldu. Tüm bu değişikliklere karşı koyacak güce sahip olduğumuza inanıyorum."

Başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti kurulması konusundaki tutumlarının açık olduğunu ifade eden Hüseyni, bunun gerçekleşmemesi halinde İsrail de dahil herkes için kötü etkilerinin olacağını ve durumun daha da karmaşıklaşarak içinden çıkılmaz hal alacağını dile getirdi.

- Mescid-i Aksa'daki durum tehlikeli

Hüseyni, ABD'nin kararının Mescid-i Aksa'daki durumun tehlikesini daha fazla artırdığını belirterek, İsrail'in buraya daha çok müdahale girişiminde bulunmaya ve Yahudi yerleşimcilerin lehine yasalar çıkarmaya başladığını söyledi.

"Yahudi yerleşimciler, Mescid-i Aksa'da ayin düzenleme hakkı talep etmeye başladı. Bazıları ise buranın Müslümanlara değil kendilerine ait olduğunu söylüyor." diyen Hüseyni, böylelikle konuşma tarzının da değiştiğini ve bunun yeni bir siyasetin varlığına işaret ettiğini, çünkü bunları söyleyenlerin sıradan insanlar değil yetkililer ve bakanlar olduğunu ifade etti.

Durumun apaçık ortada olduğunu, Mescid-i Aksa'nın hedef alındığını ve güçlü bir tepki almadan hedeflerine ulaşmaya çalıştıklarını kaydeden Hüseyni, "Durum tehlikeli. Özellikle Mescid-i Aksa'nın doğu bölgesi ile Rahmet Mezarlığı başta olmak üzere Mescid-i Aksa ve belirli coğrafi yerler hedef alınmakta." diye konuştu.

İsrail'in Mescid-i Aksa'nın tamamını ele geçirmeye çalışıp çalışmadığı yönündeki soruyu ise Hüseyin, "Kesinlikle planları bu. Davranışları bunu yapmaya çalıştıklarını açıkça ortaya koyuyor. Ancak bu gerçekleşir mi? Ben bu gerçekleşmeyecek diyorum. Çünkü insanlar bunu kabul etmez. Bu bir inancı temsil ediyor." şeklinde cevapladı.

Hüseyni, "1920'lerden beri Filistin'de meydana gelen ayaklanmaların tamamı Mescid-i Aksa için gerçekleşti. Dolayısıyla şu anda güçlü bir konumda olmalarına, ABD'nin onları desteklemesine, dünyanın Filistin davasına yönelik iki yüzlülük yapmasına, Arapların ve Müslümanların zayıf kalmasına rağmen istediklerini elde etmeleri kolay değil." diye konuştu.

\

- Han el-Ahmer'in yıkılması ve iki devletli çözüm

İsrail hükümeti, ABD'nin kararını, işgal altındaki Doğu Kudüs kırsalında yer alan Han el-Ahmer köyünü yıkma planı da dahil yerleşim projeleri başlatmak için bir fırsat olarak değerlendirdiğine dikkati çeken Hüseyni şu değerlendirmelerde bulundu:

"Han el-Ahmer'in yıkımı, iki devletli çözümün yıkımıdır. Bu meselenin Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşim birimleriyle doğrudan alakası bulunuyor. Burada hedef, Kudüs'ün Filistin devletiyle ilişkisini bitirmek, Kudüs'ün tüm pencerelerini bu devlete kapamaktır. Aynı şekilde Batı Şeria'nın kuzeyi ile güneyi arasındaki bağlantıyı da koparmak istiyorlar."

Hüseyni, küçük bir yer gibi gözükse de İsrail'in Han el-Ahmer planının arkasında büyük bir meselenin olduğunu ifade etti.

Ancak bu konuda İsrail hükümeti üzerinde çok fazla baskı bulunduğunu düşündüğünü dile getiren Hüseyni, "Öyle görünüyor ki verdiğimiz mesaj yerini bulmuş. Bu konu büyük yankı uyandıracak." dedi.

Hüseyni, Filistin yönetiminin bu meseleyi Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) taşımak için harekete geçmesinin yanı sıra dış baskılar ve bölge sakinlerinin eylemlerinin, İsrailli yetkililer üzerinde etkili olduğunu ancak bunun ne zamana kadar devam edeceğini kimsenin bilmediğini kaydetti.

- Kudüs'teki Filistinlilerin direnişinin desteklenmesi

Filistinlilerin Kudüs'teki varlıklarının devamı için verdikleri mücadelenin desteklenmesi gerektiğini belirten Hüseyni, "Biz, vatanına bağlılık ve sevgi duyguları besleyen bir halkız. Bu halk, Kudüs'e hayal bile edilemeyecek derecede bağlıdır. Kudüs'te öyle Filistinliler var ki yerin altında yaşıyorlar desek yanlış bir ifade kullanmış olmayız. Bulundukları evler, oturulabilecek, hayat geçirilebilecek yerler değil. Ama onlar sadece kendi şehirlerinde yaşamak ve onu korumak uğruna bu sıkıntılara katlanıyorlar. Mescid-i Aksa'ya bir saldırı olduğunda hiç tereddüt etmeden koşuyorlar." ifadelerini kullandı.

Kudüs'te 20 bin konutun "ruhsatsız inşa edildiği" gerekçesiyle yıkım tehdidiyle karşı karşıya bulunduğunu, bunun da Filistinlileri zor durumda bıraktığını anlatan Hüseyni, Filistinlilere, iskan projeleri yoluyla destek verilmesi, ekonomi ve turizm projeleriyle de iş fırsatları oluşturulması gerektiğini kaydetti.

Hüseyni şöyle devam etti:

"Bunun için Arap ve İslam ülkelerinin orada burada harcadığı milyarlardan birazına ihtiyacımız var. Çok küçük bir meblağ bize versinler biz de burada kalabilelim, toprağımızı koruyabilelim. Çok şey istemiyoruz. Tembel değiliz. Elimizden geleni yapıyoruz. Ancak içinde bulunduğumuz şartlar çok zor."

- Ebu Dis başkent değil, bir belde

Ebu Dis beldesinin Filistin'in başkenti olması için yapılan önerilere şiddetle karşı çıkan Hüseyni, Filistin'in başkentinin Doğu Kudüs olduğunu vurguladı.

Hüseyni, "Mescid-i Aksa ve Kıyamet kilisesinin başkentin merkezinde olması gerekiyor. Aksi takdirde orası başkent olamaz. Sınırlarımız bellidir. Ebu Dis de Filistin beldesidir. Vatanımızın bir parçasıdır. Onunla övünç duyarız. Ancak her birinin yeri ayrıdır. Kudüs, Eski Şehir'dir. Kudüs sadece taşlardan ibaret değildir. Tarihtir, mirastır, akidedir, vatandır, göğe açılan kapıdır." ifadelerini kullandı.

Medyada yer alan bazı haberlerde, ABD'nin hazırladığı "Yüzyılın Anlaşması" planının, Doğu Kudüs yerine Ebu Dis'in Filistin devletinin başkenti olmasını öngördüğü aktarılmıştı.

İsrail Yüksek Mahkemesi, mayıs ayında Han el-Ahmer bölgesinde yaklaşık 190 Filistinlinin yaşadığı derme çatma barakalar ile bölgedeki başka yerlerden gelen 170 öğrencinin eğitim gördüğü okulun yıkılmasına karar vermişti.

En Çok Aranan Haberler