Hıdır Daştan - Seçim öncesi meslek camiasının önde gelen isimleriyle İstanbul’da yapmış olduğumuz istişarelerde çıkan sonuç olasılıklarına göre, renkli bir seçim olacağı önceden belliydi. Zira Meslekte Birlik Grubu üçe bölünmüş ve Ankara’nın soğuk siyasi rüzgârlarından daha soğuk bir iklim yaratmıştı oy verenlerine. Son dakikada bir araya gelir ve tek liste ile seçime girerler düşüncesi birçok dostumun da ortak fikriydi. Meslekte Birlik’ in tek liste ile seçime girmesi olasılığına göre; seçim sonucunun, Yönetim Kurulu olarak 4 Türkiye Çağdaş Demokrat Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Platformu, 3 Türkiye Muhasebeciler Denetçiler Platformu ve 2 Meslekte Birlik Platformu olacağı düşüncesi ağırlıklıydı. Mütedeyyin seçmen Ethem Yüksel Kahveci’den şov yapmasını değil grubunu tek parça halinde seçime sokmasını beklerken; o, İstanbul seçiminde divana vermiş olduğu “ayarın” aynısını Ankara’da da yapmaya kalktı. Seçmeni barışçıl olan grubun, neden “vurdu kırdıyı seven” grup başkanını tercih ettiği anlaşılır gibi değil.
Geçmiş dönem TÜRMOB Başkanlığı ve Bakanlık yapmış olan Masum Türker cephesi için seçim öncesi, platformuna dâhil edip desteğini aldığı isimler uzunca konuşuldu. 120 delegesiyle Çağdaş Demokrat Platforma 240 ters etki yapacağı söylenen ve Yönetim Kurulu Üyesi Ertuğrul Erdem’i üçüncü sıraya itecek gücü (!) ile Rıfat Nalbantoğlu ve seçim öncesi yaptığı ilginç basın açıklamasıyla Naci Alkan’ın destek mi köstek mi olacağı merak ediliyordu. Ankara meslek camiası, Naci Alkan’ın açıklamasını tebessümle karşılamış ve basın açıklamasının siyasi pazarlıkların olumsuz sonuçlanmasının feveranı olduğunu dillendiriyordu. Masum Türker’in 2016 seçimlerinde çok az bir oyla kaçırdığı üçüncü yönetim üyeliğinin üzerine, uğruna Ertuğrul Erdem gibi genç, dinamik ve çalışkan yol arkadaşını feda ettiği Rıfat Nalbantoğlu’nun ne getireceği ziyadesiyle merak ve ilgi konusuydu. 2016’da aldığı 425 delegenin, üye sayısına orantılı artan delege hesabını da dikkate alırsak, bu seçimde 600 civarında delege seviyesine çıkarabilecek miydi Rıfat Nalbantoğlu? Bu kadar güçlüyse neden mevcut sıralamayı bozmadan Ertuğrul Erdem’in ardından ve listeye sürükleyici etkisi yapmak için üçüncü sıradan girmemişti? Masum Hoca’nın ona güvendiği kadar o kendisine güvenmiyor muydu?
“Seçimin kazananını” sona bıraktım. Seçimin kazananı dedim zira seçimi kazananın son zamanlarda mesleğe hiçbir şey kazandırmadığı, elle tutulur gözle görülür faydalar sağlamadığı mesleği icra edenlerce malum. Yahya Arıkan iktidarda olmanın gücüyle bu seçimde de zaten bir adım öndeydi. Bu avantajının üzerine bir de yüzünü daha fazla eskitmemek(!) ve gereksiz polemik ve tepkilere neden olmamak adına kendisini değil, genç aday Emre Kartaloğlu’nu vitrine çıkarmıştı. Gerek Genel Kurul öncesi seçim ziyaretlerinde ve gerekse Genel Kurul’da bilinçli olarak hiç öne çıkmadı. 2016 seçimlerinde yaşadığı protestoların benzerini yaşamamak için almış olduğu bu tutum, kendisine avantaj olarak döndü. Bir de Meslekte Birlik Grubu’nun üç adayla seçime girmiş olması “kaymaklı ekmek kadayıfı” oldu. Zira seçime bu dağınıklıkla girilmese; sonuç, 4 Türkiye Çağdaş Demokrat Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Platformu, 3 Türkiye Muhasebeciler Denetçiler Platformu ve 2 Meslekte Birlik Platformu şeklinde olabilir ve bu durumda oda yönetimini yıllar sonra kaybedebilirdi.
Seçimin belirleyicisi; izahı mümkün olmayan bir dağınıklıkla, komutansız ordu gibi Meslekte Birlik Grubu olmasına rağmen grup başkanı Ethem Yüksel Kahveci’nin, Rıfat Nalbantoğlu’na mesaj verircesine, askerimize ve askerliğe dair tavır ve tutumu dikkat çekiciydi. Çağdaş Grup’tan ayrılan BMMG’lilere asker kaçağı göndermesi yapan Rıfat Nalbantoğlu’nun özrü kabahatinden büyük dersek tam anlamıyla bu özrün ayıbını ifade edebilir miyiz bilemiyorum. 1992’den bu yana yirmi yedi yıldır bir dönem hariç her dönem Yönetim Kurulu Üyesi olmuştu Sayın Nalbantoğlu. Kendisini oraya taşıyan gruptan, kendince (!) haklı olduğunu iddia ettiği gerekçeler ile tarafını değiştirmiş ve dâhil olduğu “eski siyasi rakip”, “yeni yol arkadaşları” kendisinden özür bekliyorlardı. Zira onlar ne asker kaçaklarıydı ne de komutansız piyade birlikleriydi. Başlarında şimdi olduğu gibi dün de yine Sayın Bakan Masum Türker vardı.
Bin yedi yüz altmış dört delegenin hayrına önerge verenler, sorunları dillendirenler yine Türkiye Demokrat Muhasebeciler Platformu (TDMP) olmuştu. Mali Müşavir İşveren Sendikası Bağımsız Adayı Necmiye Özcan Uluğaç bu seçimde kadın meslektaşların yoğun ilgisiyle karşılaşmış ancak bağımsız adaya olan menfi bakış açısı nedeniyle umduğu ve beklediği oyu alamamıştır. Sendikanın ulusal ağda örgütlenmesini tamamladığında daha çok ses getireceğini göstermiştir Necmiye Özcan Uluğaç.
Bu seçimin sonuçları çok net bir mesaj vermiştir meslek siyaseti yapan sevgili dostlara. Yaklaşık yirmi yıllık Meslekte Birlik grubunun bölünerek düştüğü durum ve aldıkları netice; bu güne kadar iktidara gelmemiş, çalışkan, üretken ve proje yüklü küçük grupların birleşmemek ya da yan yana gelmemekle ne büyük bir vebal aldıklarını gözümüze sokar gibi önümüze koymuştur. Ya birlikte, sözde değil özde demokratik bir yapı ile mücadele edilecek ya da “büyük umutlarla kurulan ancak küçük hesaplarla yönetilen” gruplar gibi silinip gidecekler.
Sayın Nalbantoğlu’nun kürsüde anlattığı “Estonya Feribotu Sendromu” ilginç ayrıntılar barındırmakta aslında. Mesela o feribotun yolcularından 852 kişi geminin batmayacağı anonslarına itibar edip geminin gücüne ve sağlamlığına olan inançları ile bir saat beklemiş ve sonrasında acı son ile karşılaşmışlardır. Acaba Estonya Feribotu Sendromu’ nu kürsüde bizlere hikâye gibi anlatan Sayın Nalbantoğlu, yirmi yedi yıldır su alan bu TÜRMOB gemisinin kaptanına olan inancını ve kendisinin yüzerek gemiden kaçışını nasıl izah edebilir? Ortada bir sendrom varsa olsa olsa bu “tükenmişlik sendromu”dur. Yeni dönemde yine aday olacaktır diye düşünüyorum; aday olduğunda, bu sefer de “tükenmişlik sendromu”nu anlatmasını öneririm. Zira o anlatmazsa bu sefer ben anlatacağım.
19.10.2019
hidirdastan@mynet.com