Tuncel Kurtiz aramızdan ayrıldı ama efsane sözleri bizimle kaldıi
Bir zamanlar Ezel dizisiyle gönüllere taht kuran Ramiz Dayı'nın o güzel sözlerini sizler için derledik.
İŞTE O EFSANE DİYALOGLAR..
-Eğer birisi seni aldatmışsa bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur.
-Hesap görmek, hesap etmekten zordur yeğenim.
-Değişmek zordur yeğenim ama bazen… Aynı adam olmak daha zordur… Hayat öyle yüklenir ki üstüne durduğun yerde çatır çatır çatırdarsın.
-Bazen öyle acır ki için değiştin sanırsın şimdi dersin… Şimdi her şeyi yapabilirim…
-Bazen hayat seni öyle zorlar ki yeğenim yolun başında kimdin… Unutursun...
-Zorunu benden duy yeğenim, herkese yalan söylemen yetmez artık… Bundan böyle bir başına kalsan da artık kendin olamazsın…
En karanlık gününde
En çaresiz anında
Kendini ortaya atıyorsan eğer
En umutsuz anında
Kendin için değil
Çocukların için
Kendini çare diye sunuyorsan eğer
Yüreğinde çocuğunun sevgisini tutan
Hiç kimse çaresiz değildir.
-Kaderimiz olan aşka değil de aşkıyla kaderimizi değiştirene içelim!
-Yapmakla olup bitseydi bu iş,
Hemen yapardım, olup biterdi.
Döktüğüm kanla akıp gitse her şey,
Bir vuruşta sonuna varılsa işin,
Bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen,
Zaman denizinin bir kumsalı olan bu dünyayı
Öbür dünyayı gözden çıkarır insan.
Ama bu işlerin daha burada görülüyor hesabı.
Verdiğimiz kanlı dersi alan
Gelip bize veriyor aldığı dersi.
Doğruluğun şaşmaz eli bize sunuyor
İçine zehir döktüğümüz kupayı.
-Asıl çaresizlik derdin devasız olması değil, birini iyi edecek şeyin diğerinin kadehine zehir olmasıdır.
-En iyi soygunlar girerken değil çıkarken bozulur yeğen. Haydutlar öyle iyi planlar ki girmeyi nasıl çıkacaklarını unuturlar. Çıkacaksan hemen çıkacaksın yeğen yoksa çekerler yoksa seni içeri...
-Güvercinin boynundaki o kırmızımtırak tüyler vardır ya, bir kere taktı mı güvercin o tasmayı boynuna başka birisini sevemezmiş, ama bazen fazla sevgiden güvercinler birbirlerini de öldürürlermiş, birbirlerinin gırtlağını deşerlermiş fazla sevgiden, o yüzden o kızıl tasmaya da güvercin gerdanlığı derlermiş.
Madem bu kadar çok sevdiniz birbirinizi bakalım kim takacak o gerdanlığı boynuna... Madem ikiniz de hasmımsınız artık geldik sınavın son sorusuna. Biriniz ölürse diğeriniz sağ çıkacak buradan, bakalım kim daha çok seviyor diğerini... Kim takacak o gerdanlığı boynuna...
Sen ha sen! Görmeyeli çok büyümüşsün eski dost çok! Ben görmeyeli yaşlandım, ufaldım. Ben içerde hüküm giyerken sen dışarda hüküm sürdün. Gerçi ben kötü girdim içeri ama içerde insanı anladım. Sen iyi çocuktun. İyi çocuktun da iyice insanlıktan çıkmışsın. Tamam ben sana kötülük ettim ama şimdi sen baştan aşağıya kötülük olmuşsun. Yani diyeceğim o ki şimdi sen güçlüsün, gençsin, vurup bana beni yere yıkarsın, dua et ki o iş orda bitsin. Çünkü iş orda bitmezse vurup beni yıkamazsan yere boyuna posuna gelmişine geçmişine bakmam bu işi ben başlattım, bitirmeden bırakmam. Bitirmeden bırakmam.
-Bazen insan başkasının ruhunu ararken kendi ruhunu teslim eder başkasına.
-Her yanım yanım acıyor, gençliğime, halime şu mavi gök mavi deniz uçan kuş işe giden insanlar ipimi çeken cellat on gün on gün...
-Bazen yeğen işleri yoluna koymak için sıkmayacaksın yumruğunu, açacaksın avucunu avucundakileri savuracaksın havaya. Bekleyeceksin, bekleyeceksin sana geri gelmelerini.
-Bir şey yapmadan önce eğer yaparsan sana ne yapacağımı bir düşün önce.
-Oysa herkes öldürür sevdiğini,
Kulak verin bu dediklerime,
Kimi bir bakışı ile yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözler ile…
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle.
Korkaklar öpücükle öldürür...
Yürekliler kılıç darbeleriyle.
Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimi yaşlıyken.
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
Kimi yeterince sevmez kimi fazla sever
Kimi satar; kimi de satın alır
Kimi gözyaşı döker öldürürken
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü herkes öldürür sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.
Kendi kanını kendi elleriyle kurutan bir adamım. İşte ben böyle bir adamım. Ömer benim de oğlum o benim son oğlum. Ben ne Allah'ım ne de Azrail. Ne alabilirim oğlunun canını ne de geri verebilirim sana. Yapamam.
Bu gün bi köprünün tam ortasında durdum, aşağıda alevler, arkamda melek, önümde şeytan, ikisi de aynı soruyu sordu... Kimsin sen, kimin tarafındasın...
-Aşk mı intikam mı, mahkum mu, cellat mı... hep ikisinden birini seçmen istendi... Ama hep bir üçüncü şık var... O da ateşe atlamak...
-Geçmişe dönmek başka, geçmişi silmek başka. Bir kere aktı mı zamanın içinden suyun yolu değişmez.
-Unutma! Bin kere dönsen o güne, bin kere ihanet edecekler sana. Herkes doğasının gereğini yapar. Bin kere ihanet etseler sana çaresi yok bin kere gidersin yanlarına.
“Sadakat erdem değildir aslında sevgiden kör olmaktır, hep kaçtığın şeye eninde sonunda yakalanmaktır sadakat. Yemin etmeden bir daha düşün; çünkü sadakatle başlayan her şey ihanetle biter.”
-“Ölüm gibidir sadakat. Bir kere çizgiyi geçtin mi, geri dönüş yoktur.”
-Ne kadar değişirsen değiş, Nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı.
-Portakalı soymadan içinin iyi olup olmadığını anlayamazsın.
-Ben her şeyi olan ve kaybedeceği hiçbir şey olmayan insanım.
-Savaşmak aslında hasmınla savaşmak değil, sevdiklerinle savaşmaktır.
-Savaşırken göremezsin bazı savaşları kazanamazsın artık durmalı ve geri çekilmelisin.
Ezel duy sesimi! Bir kere ihanete uğradın mı anılar sana bataklık olur yeğen, hatırladıkça çekerler seni içeri, hatırladıkça affetmek istersin yeğen; çünkü affetmek unutmak demek, öncesini hatırladıkça sonrasını unutmak istersin, çırpınma boşuna yeğen, o hançer bir kere saplanınca sırtına çıkarmaya kalktıkça iyice kalbine gömersin
-Sadakat ya birine doğru koşmaktır, ya birinden kaçmaktır…
-Kadere inanan insan tesadüfe inanmaz. Tesadüfe inanan adamsa kaderini kendi elinde tutamaz.
-Hayatın kuralı bu, ne kadar uzağa gidersen git, başladığın yere dönersin sonunda. Ne kadar değişirsen değiş nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı. Ne kadar terbiye etsen de susturamazsın içindeki canavarı. Nereye gidersen git şunu unutma. Herkes gün olur evine döner.
-Bazen yaşamak için öldürmek zorundasın. Bazen yaşamak için içindeki sevgi seni öldürmeden sen onu öldürmek zorundasın.
-İyi niyetli kurbağa akrebe yardım eder. Akıntının ortasında kurbağa sırtında korkunç bir acı hisseder… İkisi de akıntının içine doğru sürüklenirken kurbağa sorar akrebe: “Niye yaptın akrep kardeş? Bak şimdi ikimiz de öleceğiz.” Akrep döner ve şöyle der: “napayım benim huyum bu.”
-Sevdiğini korumak için savaşman yetmezse eğer en karanlık çare onun sevgisini öldürmektir.
-Sevdiğini kurtarmak için en kötü ihtimal, en son yol ona ihanet etmektir.
-İnanıyorum söylediğini candan söylediğine. Ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez. Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. Madem ki bu dünya bile yok olacak bir gün, sevginin bitmesine insan neden üzülsün. Aşk mı kaderi kovalar kader mi aşkı daha kimseler çözemedi bu bilmeceyi.
-Seni sınayacaklar yeğen, sana soracaklar. Ne soracaklar yeğen, bir tarafta melek, bir tarafta şeytan ne soracaklar sanırsın ha? Seni sınayacaklar yeğen, sana soracaklar. Artık tereddüte gerek yok, ya ileri gideceksin ya vazgeçeceksin.
-Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir yeğen!
-Güç gizden gelir yeğen!
-Teslim olunmadan sadık olunmaz...
-Sadakat ne menem şeydir bu sadakat? Sadakat sır saklamak mıdır? Sessiz kalmak mıdır? Kıyametin kopacağını bile bile…
-Ölüm gibidir sadakat, pazarlığı olmaz. Bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü… Ne umutlar fısıldarsa fısıldasın sana hayat; çeker gider sadık kalmaz sonunda… Ama kötülük öyle mi hep yanı başındadır insanın.
-Sözler verilir, sözler unutulur; gün gelir ihanet eden sadakat ister. Sadaka gibi verilmez sadakat, isteyen hepsini ister. Sevdiğine sadık kalan adam kendinden vazgeçebilen adamdır.
-Senin yerinden oynatamadığın taşlar var yeğen, ama benim yok!
İki arkadaş çaresi yok biri ölecek
Çünkü yalnızlık ilk gelene keser bileti
Çünkü pusudaki canavar
Tek bir isim fısıldar kulağına, EZEL...
-“Sevdiklerimize çok yakından bakarız. Bu yüzden kusurlarını görmeyiz”.
-Ben yalandan mı iyi ettim seni yeğen, yalandan mı çakalların elinden kurtardım? Ben seni yoktan var ettim.
-En çok sevdiğim iki insan yanımda gideceksek böyle gidelim yeğen, ha?
-Benim oyunumla senin oyunun bir değil kardeş, benim senden alacaklarımı senin bu masaya koymaya cesaretin yok!
-Ailenden biri bıraktığında seni ya da sen bıraktığında onu karanlıkta çağırırsınız hala birbirinizi…
-Ailenden biri bugün ölecek, çaresi yok, tek bir soru kaldı geriye, kim?
-Ne yaparsan yap sen kazanamayacaksın, sen kaybedeceksin, çünkü sen işin başında kaybetmişsin kardeş.