Onun da tek düşüncesi vardı: Dâhiyane planıyla, Türkiye’de gelmiş geçmiş en büyük hırsızlıklardan birini gerçekleştirmek.
Yabana atılmayacak zekâsı ile o ve arkadaşları tüm polis teşkilatını ayağa kaldıracak bu ses getiren olayı gerçekleştirdiler.
2010 yılının Ramazan ayında bir cuma gecesi Adana’da yıllarca konuşulacak bir soygun meydana geldi. Şehrin önde gelen ailelerinden birinin kuyumcu dükkânı soyuldu. Hem de geride tek bir çeyrek altın dahi kalmadan. Olay yerindeki kanıtlar emniyet güçlerini Türkiye’yi soyup soğana çeviren bir hırsızlık çetesine götürdü.
Peki böylesi bir olayın pesine düşmek, soruşturmacıların kariyerinde bir dönüm noktası mı olacaktı, yoksa Türkiye’nin en zeki hırsızlık çetesinin pesine düşmenin bir bedeli olacak mıydı?
Polisiye türündeki bu roman Serdar Uzunyol’un ilk eseri. Akıcı hikâye örgüsü, yalın anlatımı ve okuyucuda yarattığı heyecan, kitabı benzerlerinden ayrıştırıyor. Yazar, özenle tasarladığı ve merak uyandıran karakterleri ile adeta hikâyenin baş kahramanı olan hırsızla boy ölçüşecek bir zekâ ile bizi olayın içine çekiyor.