Türk Üreme Sağlığı Cemiyetinin(TSRM) ilk kez organizasyonunu yaptığı 1.Uluslararası Üreme Sağlığı Kongresi'nde düzenlenen Serono Uydu Sempozyumu'nda, "dünden bugüne tüp bebek tedavileri" gündeme taşındı. Sempozyumda konuşan İsrail'den Prof. Dr. Zeev Shoham, "Son yıllarda tüp bebek tedavilerindeki gelişmeler devrim niteliğindedir. Menopozdaki kadınların idrarından elde edilerek üretilen ilaçlardan, rekombinant teknolojisine geçişle geliştirilen ilaçlar, bugün hasta dostu tedaviler ve yeni tekniklerle hastalara bebek sahibi olma yolunda yeni kapılar açıyor." dedi.
Sempozyumun konuşmacılarından Dr. Brent Barrett ise, hasta memnuniyetini artırmak için "hasta dostu tüp bebek merkezi" yaklaşımının uygulanması gerektiğini anlattı ve konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
"Tüp bebek tedavilerinde, gelişmelere paralel olarak çok iyi başarı oranları yakalandı. Hastaların bebek sahibi olmak konusunda çok kararlı oldukları, dolayısıyla ya paraları bitince ya da gebelik elde edilmezse tedaviyi bırakacakları düşünülüyordu. Oysa, yapılan araştırmalarda, hastaların yüzde 50'sinin, doktorlardan, hemşirelerden ya da diğer personelden memnun olmadığı ve tedaviyi yarım bıraktıkları görüldü."
ABD'de pek çok eyalette tüp bebek tedavilerinin sigorta kapsamında olduğunu, buna rağmen tedaviyi yarım bırakanların olduğunu anlatan Barrett, "Biz, ISO belgesi aldık ve yapılacak işleri standarta bağladık. Hastanın, doktordan, hemşireden veya diğer personelden alacağı hizmetin çerçevesi çizildi" diyerek şöyle devam etti:
"Hastaların tedaviyi yarım bırakma nedenlerinden en önemlisi de, psikolojik yük. Hasta çok stres altında olabiliyor ve bu durum onda psikolojik problemler yaratabiliyor. Hastalar için mutlaka Psikolojik Destek Programı hazırlanmalı. Kurulacak 'Beden ve Zihin Rahatlatma Merkezi'nde hastalara tedavi öncesi ve tedavi sürecinde rahatlama stratejileri, stresle başa çıkma yöntemleri anlatılmalı, bireysel ya da grup terapileri uygulanmalıdır. Bu programdan geçen çiftlerden çok daha olumlu sonuçlar alındığını biliyoruz. Yapılan bir araştırma; psikolojik rahatlamanın gebelik oranlarını artırdığını gösteriyor zaten.
Merkezler organizasyonel yapılarını da düzenlemeliler. Araştırmalar gösteriyor ki; hastaların yüzde 40'ı kendilerine 'torna makinesinden çıkan aynı insanlar' gibi davranıldığı şeklinde şikayette bulunuyorlar. Tedavinin hiçbir aşamasında kopukluk olmaması gerekiyor. Çok iyi iletişim gerektiren bir iş bu. Hasta dostu odaklı bu yaklaşımın ana teması; 'Hasta memnun olmalı ve başkalarına tavsiye etmeli'."
Medikal boyutta ise; hasta dostu tedaviler olarak tanımlanan yeni tedavi programlarının da tedaviye olan ilgiyi artırdığını ve başarıyla uygulandığını belirten Barett, şöyle devam etti:
"Önceleri hastalarımızda kullandığımız agonist dediğimiz ilaçlarla tedavimiz yaklaşık 25 gün kadar sürerken antagonist denilen yeni ilaçlarla bir kaç enjeksiyonla tedavimizi yapabiliyoruz. Eskiden bir tedavi döneminde hastalarımız 40'ın üzerinde kalçadan enjeksiyon yaptırmaya ihtiyaç duyarken, bugün bu sayı da 15 civarına düştü. Daha önceleri embriyo transferi sonrasında kullandığımız ağrılı progesteron enjeksiyonları yerine artık hastalarımız bu tedavi için hazırlanmış özel bir vajinal jeli kullanmayı tercih ediyorlar. Bütün bunların sonucunda da hastalarımızın tedavileri 40-45 gün yerine 15-20 günde tamamlanıyor ve daha az yoruluyorlar. Biz de sonuçlarını çok daha iyi tahmin edebiliyor, daha kolay takip edebiliyoruz. Böylece hastaların tedavi maliyetleri ve tedavi için harcamak zorunda kaldıkları süre de önemli derecede azalmış oluyor."