“İç bakayım hepsini!” şeklinde çocuklara genelde bir dikişte bitirmeleri salık verilen bu formülün bileşenlerinden süt tek başına tüketilip pek fazla itirazla karşılaşmazken içine katılan bıldırcın yumurtası tam anlamıyla oyunun kurallarını değiştiren bir aktördür.
Çiğ yumurta pek de çekici bir lezzet olmadığından annelerin kimi zaman gaz vermesi, kimi zaman da ani bir hareketle davrandıkları terliğin korkusuyla tek dikişte içilir. Oh, aferin annesinin kuzusuna, yarasın!
Tek başına servis edilebileceği gibi yanında okunmuş su olarak bilinen ekürisiyle birlikte tüketildiği de görülür. Hangi konuyu ne kadar bildiğiniz, kaç yüz soru çözdüğünüzden bağımsız olarak sınav öncesi çiğ olarak birkaç tane yutturulur, ancak okunmuş pirinçten pilav yapanları da gördü bu gözler. Üstüne de alabildiği kadar kutsal su dök bari anne, hayret bir şey. - - - - - -
Sadece aile fertleriyle yapılan kahvaltılarda bir nebze rahat etseniz bile, akrabaların dâhil olduğu kahvaltılarda asla onların çocuklarından az yeme şansınız yoktur. Masanın en stratejik yerine kurulan anne, biten çayları takip ederken aynı anda sizin ve diğer çocukların yeme istatistiklerini çıkartır, hatta bu bilgiyi işleyerek anlamlı sonuçlara ulaşır.
Çocukluğun en güzel yıllarında, kahvaltıdan kalkıp oyuna giden akraba çocuklarının peşine takılmak isteseniz de, anne kişisinin hesapladığı oranlara göre diğer çocuklara yetişebilmek için en az 2 ekmek daha yemeniz lazım gelir. Ağzınızı açınca uçak gelmedi ama siz yine de hepsini bitirmek zorunda kaldınız, değil mi?
Dünyanın başka yerlerinde bu uygulama var mıdır bilinmez, ancak annelerimiz biricikliği bu konuda da elden bırakmıyor diye tahmin ediyoruz. Gıda endüstrisiyle arası zaten limoni olan annelerimiz, çocukları asitli içeceklerden zarar görmesin diye içine toz şeker atar.
Yakınlarda yayınlanan bir araştırmaya göre, 300 ml kolanın içinde yaklaşık 13 küp şeker var zaten. Koy anneciğim, biraz daha şeker at, içinde hiç şeker yok çünkü.
Ekşimez, bozulmaz, aman zaten tadı da saman gibi… Bunlar annelerimizin amansız bir düşman olarak belledikleri market yoğurtlarına karşı sıraladıkları argümanlardan sadece bir kaçı. İşin iç yüzünde ise, yoğurt yapmak dâhil yıllarca her tarifte uzmanlaşan annelerimizin mutfaktaki güçlerini ve üstünlüklerini kimseyle paylaşmak istememeleri var. Tabii ki favorimiz, “Ben sana evde daha güzelini yaparım.” diyen annelerimiz. - - - - - -
Sıcak bir yaz gününde top oynamaktan veya ip atlamaktan döndüğünüzde gözünüzde canlanan o soğuk kolaya anne tarafından katılan ılık suyla birlikte hayaller de kolanın köpüğü gibi söner. Bademciklerimiz şişmesin diye alınan bu anne önlemi yüzünden kim bilir kaç bardak kolayı asık yüzle içmek zorunda kaldık… - - - - - -
Şimdilerde uzmanların ekranlarda kızartma aleyhtarı söylemlerini görsek de eskiden böyle şeyler yoktu. Yağın kıymetli olduğu zamanlarda yaşamış annelerimiz bir kızartma yağını 3 seferden aşağı değiştirmeye yanaşmazlardı. Patlıcandan kabağa kadar kızartılmasa yemeyeceğimiz lezzetlerle masayı donatan annelerimizin kullandığı o yağın kokusu hâlâ "İnşallah bizim evden geliyordur!" dememize sebebiyet veriyor. - - - - - -
Her şeyin en güzeli gibi ekmeğin de en güzelini evde yapan annelerimiz, sokakta topun peşinden koşarken veya seksek oynarken bastıran ani açlıkla baş edebilecek kudreti kendimizde bulabilmemiz için sokağa çıkmadan önce salça sürülmüş devasa ekmek dilimlerini elimize tutuştururlardı. Zamanla bünyede bir şeyleri kemirme isteği uyandıran bu pratik anne lezzetinin bağımlısı olan çocuklar “Oyunu durdurun, salçalı ekmek alacağım!” diyerek evin yolunu tutarlardı. - - - - - -
Karnından önce gözünü doyurmayı seven bir millet olduğumuz için annelerimizin seçtiği tabaklar ve kaseler olabilecek en büyük boyutlardadır. Biraz daha zorlasa yarım litre çorbayı sığdırabileceği çorba kaselerini önümüze süren anneler, biz “Yeter!” dedikçe, “Olsun evladım, ekmeksiz ye, ekmeksiz.” diye zorlayarak nice spor salonu sahibine servet kazandırdı. - - - - - -
Ojeler sürülmüş, saçlar fönlenmiş, farlar çekilmiştir ancak acilen sarılması gereken sarmanın yanında tüm bunların bir önemi yoktur. Arkadaşlarıyla yoğun bir buluşma temposuna hazırlanan genç kız, evde kalma tehditleriyle esir alınarak teyzelerin arasına oturtulur ve yaklaşan büyük aile yemeği için gereken iş gücü açığı böylece kapatılır. Elin oğlunun diplomaya değil, işe baktığı gibi ufuk açıcı gerçekler yerini, ojeli parmakların arasında gide gele yol yapmış sarma yaprağının hangi köyden, hangi komşu tarafından getirildiği bilgisine bırakır.
Sevgiden bunaldıkça oflayarak geçen günlerden geriye, dolu dolu geçmiş bir çocukluk ve yıllar sonra hatırlanınca çok özlendiği fark edilen bir ton anı kalır. Bir kez daha anlarız ki; anneler muhteşemdir.