HABER

Türk insanı, 84 yılda 145 kat zenginleşti

Türk insanı, 84 yılda 145 kat zenginleşti

ANKARA(ANKA)- Osmanlı Devleti'nden, dörtte üçü köylerde yaşayan ve tamamen ilkel koşullarda üretim yapan bir tarım toplumu devralan Türkiye Cumhuriyeti, 84'üncü yaşını doldururken, arada yaşadığı ekonomik kriz dönemlerine rağmen bu dönemde kaydettiği hızlı büyümeyle dünyanın 20 büyük ekonomisi arasına girerken, yurttaşlarının ortalama refah düzeyini 145 kat artırmayı başardı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında 12.5 milyon olan nüfusu aradan geçen 84 yılda yaklaşık beş katlık artışla 73 milyona geldi. Kuruluşta nüfusun dörtte üçü köylerde yaşarken, bu denge tersine döndü. Yenilmiş, topraklarının büyük bölümünü yitirmiş, yıkılmış, harap bir imparatorluğun arta kalan toprakları üzerinde kurulduğunda; kara sabana dayalı ve kendi ihtiyacını karşılayacak üretimi yapmaktan bile uzak bir tarım toplumu olan Türkiye, aradan geçen sürede bir yandan Osmanlı'nın borçlarını öderken, aynı zamanda hızla kalkınarak 2000'li yıllarda sanayi ihracatçısı ve bölgesinin en güçlü ekonomisi haline geldi.

MİLLİ GELİRDE 900 KATA YAKIN ARTIŞ

Türkiye nüfusunun 4.9 katlık artışla 12 milyon 475 bin kişiden 2007 projeksiyonlarına göre 73 milyon 875 bine çıktığı 1923-2007 döneminde gayri safi milli hasıla (GSMH) ise dolar bazında 864 kat arttı. Türkiye'nin 1923 yılında 565 milyon dolar olan milli geliri bu yılın tümünde 489 milyar dolara ulaşıyor. Ekonomide var olan yapısal sorunlar ve bazı yıllarda yaşanan krizlere rağmen büyümesini sürdüren Türkiye'nin 1923'te sadece 45 dolar olan kişi başına milli gelirinin bu yılın tümünde 6 bin 625 dolar olması bekleniyor. Buna göre Türk halkının ortalama refah düzeyini gösteren kişi başına gelirde 84 yıldaki artış 145 kata ulaşıyor.

İHRACAT 100 MİLYAR DOLARI AŞTI

Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu 1923 yılında 51 milyon dolarlık ihracat ve 87 milyon dolarlık da ithalat gerçekleştirdi. Uzun yıllar korumacı ekonomi uygulayan Türkiye 24 Ocak kararlarıyla 1980'den sonra ekonomisini dünyaya açarak, ihracata dayalı büyüme modelini benimsedi. 1996 yılı başından itibaren AB ülkeleri ile gerçekleştirilen gümrük birliği de Türk sanayiini uluslar arası pazarlarda tam rekabete açtı. 2000'li yıllarda dış ticaret hacmindeki büyüme daha da hızlandı.

Ancak bu süreçte ihracat ve ithalatta rekor artışlar yaşanırken, Türkiye'nin dış açıkları da hızla büyüdü. 2006 yılında ihracat 85.5 milyar, ithalat 139.6 milyar dolara ulaştı. Eylül sonu itibariyle son bir yılda 100 milyar doları aşan ihracatın bu yılın tümünde 104 milyar olması, ithalatın da 166 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Buna göre dış ticaret açığı 62 milyar dolara ulaşacak. Cari işlemler açığı da bu yıl 34 milyar dolar dolayında bekleniyor.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında toplam ihracatın üçte ikisini tütün, kuru üzüm, pamuk, incir, fındık oluşturuyordu. Bu dönemde temel tüketim mallarını bile üretemeyen sadece tarım ürünleri ihraç edebilen bir ülke konumunda bulunan Türkiye'nin gelinen aşamada 100 milyar doların üzerinde beklenen yıllık ihracatının yüzde 80'den fazlasının sanayi ürünleri oluşturuyor. Türkiye 200'den fazla ülkeye ihracat yapıyor.

BORÇLAR DA HIZLI BÜYÜDÜ

Türkiye Cumhuriyeti, dış borçlanmaya ilk kez 1932 yılında başvurdu. Türkiye'nin anılan yıl sadece 46.5 milyon dolar olan dış borcu, 1 milyar dolar sınırını ilk kez 1965 yılında aştı. Özellikle 1980'li yıllardan itibaren hızlı bir artış gösteren dış borç stoku bu yılın Haziran sonu itibariyle 226 milyar dolara kadar çıktı.

1933'ten itibaren içerden borçlanma yoluna giden Türkiye'nin iç borç stoku 1980'li yıllara kadar sembolik düzeylerde seyretti. Özellikle 1980'lerin sonlarından itibaren adeta katlanarak artmaya başlayan iç borç stoku, bu yıl Eylül sonu itibariyle 258 milyar YTL'ye ulaştı.

EN İSTİKRARLI KALKINMA ATATÜRK DÖNEMİNDE

Türkiye, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün yönetimindeki ilk 15 yılında, temel makro ekonomik göstergelerde oldukça istikrarlı bir tablo ortaya koydu. 1923-1938 döneminde bir yandan savaşın yaralarını saran ve düyun-u umumiye ödemelerini yerine getiren Türkiye, hızlı bir sanayileşme hamlesi yürüttü. Özel sermaye birikimi olmaması nedeniyle kamunun sanayileşmeye öncülük ettiği bu dönemde, nüfus yüzde 36 artarken, GSMH'da sabit fiyatlarla yüzde 192, dolar bazında yüzde 165 artış kaydedildi; kişi başına milli gelir ikiye katlandı. Enflasyon Atatürk dönemindeki 6 yılda negatif çıkarken, çoğu yılda da düşük seviyelerde kaldı.

En Çok Aranan Haberler