Türk Metal Sendikası, aile kurultayı Didim’de

Türk Metal Sendikası 2. Aile Kurultayı’nda İstanbul Anadolu, Kocaeli, Gebze, Sakarya, Bolu ve Aksaray Şubelerinin bulunduğu dördüncü haftası, Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’ın kapanış konuşmasıyla tamamlandı. Kavlak, “Türk Metal'i en büyük yapan, eğilmez-bükülmez yapan, bu ruha sahip olan emekçilerin mangal gibi yüreğidir” dedi.

Didim Büyük Anadolu Otelinde yapılan Türk Metal Sendikası 2. Aile Kurultayı, 4. Hafta kapanışına Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, Sendika Genel Sekreteri Muharrem Aslıyüce, Sendika Yöneticileri, Şube Başkanları ve İstanbul Anadolu, Kocaeli, Gebze, Sakarya, Bolu ve Aksaray Şubelerinden üyeler katıldı.

2. Aile Kurultayı’nın dördüncü hafta kapanışında, katılan şubelerin başkanları sunumlar yaparken, Türk Metal Sendikası 2. Aile Kurultayı’nın, 4. Hafta kapanışında konuşan Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak da konuşmasında Kıdem Tazminatı, Ulusal İstihdam Stratejisi gibi güncel konular hakkında değerlendirmeler yaptı. Kavlak, “Biz kendimize bir hedef koyduk ve 2012’yi sözleşme yılı ilan ettik. Bu sözleşme döneminde metal işçileri için en iyi sözleşmenin altına imzayı biz atacağız. Teşkilatlanma da nasıl birinci olduysak, sözleşmede de birinci olacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın” dedi.

Türk Metal’in; Türkiye’nin ve metal işçilerinin iftiharı” olduğunu söyleyen Kavlak, “Türk Metal'i en büyük yapan, eğilmez-bükülmez yapan, bu ruha sahip olan emekçilerin mangal gibi yüreğidir. Türk Metal olarak biz; devlet, millet, cumhuriyet, demokrasi gibi kavramları yüreğimizde taşıyan bir sendikayız. Üyelerimizle birlikte bu heyecanı, bu ruhu geleceğe taşımaya kararlıyız” ifadelerine yer verdi.

Konuşmaların sonunda Türk Metal Sendikası Sakarya Şubesi Üyesi Erol Bülbül, Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak’a, 54 numaralı Kavlak yazılı Sakaryaspor forması armağan etti.

Kavlak konuşmasında “halkının mutluluğunu, refahını, özgürlüğünü düşünmeyen, bu topraklarda ekonomik bir zenginlik yaratmayan, açlıkla, yoksullukla savaşmayan, insanını başı dik, ele güne muhtaç etmeden özgür yaşatmayan, insanına doğru düzgün bir eğitim olanağı tanımayan, sağlığını gözetmeyen, insanını hor gören bir anlayışın "vatansever" olması mümkün değildir” dedi. Kavlak ayrıca vatansever insanların özelliklerini tanımlarken şu ifadelerin altını çizdi: Kimdir vatansever? Devletine ve halkına karşı üzerine düşen görevi yapandır. Askerliğini yapandır. Halkın, mutluluğu, huzuru ve refahı için çalışandır. Üreten, katma değer yaratandır. Taşın altına elini koyandır. Vergisini son kuruşuna kadar ödeyendir. Vatansever, vatanına da, halkına da sahip çıkandır. Mehmet Akif'in dediği gibi: "Sahipsiz kalan vatanın batması haktır, Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır."

Konuşması sık sık alkışlarla ve sloganlarla kesilen Kavlak’ın üzerinde durduğu diğer önemli bir nokta ise İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası’nın yaptığı bir araştırmadan örnek verdiği örnekti: Kavlak konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Araştırmaya göre, geçen yıl "asgari ücretlinin gelir vergisi yüzde 15 iken, en zengin 100 Türk'ün dediği gelir vergisi servetlerinin yüzde 5,7'sine karşılık geliyor. Yani her asgari ücretli; gelirine göre en zengin 100 Türk'ün ödediği verginin 3 katı vergi ödüyor. 2011 yılında "100 Vergi Rekortmeni'' yıllık 2 milyar lira kazanç elde ederken, aynı kazancı 3 milyon 215 bin asgari ücretli ancak elde edebiliyor. Yani 32 bin 150 asgari ücretlinin kazancını bir zengin tek başına elde edebiliyor. Asgari ücretlinin üzerindeki vergi yükünün üçte biri kadar da devlete vergi verebiliyor. Bu araştırma iki gerçeği ortaya çıkarıyor. Biri; gelir dağılımında büyük bir adaletsizlik var, Diğeri ise vergi konusunda toplumun en namuslu kesiminin asgari ücretlilerin, çalışanların olduğu gerçeği. Bizim bildiğimiz devlet baba; çocukları arasında ayırım yapmaz. Devlet’in ekonomisine yön verenler, emekçinin yoksullaşmasına seyirci kalıyor. Zenginin servetinin jandarmalığını yapıyor. Eğer adalet buysa biz bu adaletten bir şey beklemiyoruz. Eğer devlet, şefkatli kucağında zengine yer verdiği kadar, işçisine, yoksuluna yer vermiyorsa, biz adaleti sokaklara inerek aramasını biliriz.”