HABER

Türk Mimardan Mülteci Sorununa Ekolojik ve Toplumsal Çözüm Önerisi

Savaşların yerinden ettiği insanlar küresel bir krize neden oluyor. Özellikle barınak ve diğer temel ihtiyaçlarını gidermeleri için Mimar Hasan Diker ekolojik bir çözüm öneriyor.

Türk Mimardan Mülteci Sorununa Ekolojik ve Toplumsal Çözüm Önerisi

Ali Halit Diker / Mynet Haber

Dünyada devam eden savaşların en acı sonuçlarından biri yurtlarından kopan insanlar. Bu insanların kaçtıkları yerlerde bir yuva kurmasına destek olmak tüm insanlığın görevi çünkü onların bu duruma gelmesine neden olan savaşları çıkaran da aynı insanlık(!).

Mimar Salih Hasan Diker 1946 doğumlu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (DGSA - şimdi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) mezunu deneyimli bir mimar. Geleneksel mimari üretim tekniklerini terk etmemiş. Projelerinin, önce kalem kağıt kullanarak eskizini çiziyor. Daha sonra temize çekiyor ve beraber çalıştığı genç mimarların desteğiyle, CAD programlarında dijital 3 boyutlu modellemelerini yapıyor. Sadece proje üretim sürecinde değil uygulama sürecinde de projelerinin başında bulunup adeta bir şantiye şefi gibi işini yakın takibe alıyor.

Çok kalabalık olmasa da bir facebook sayfasına sahip. Sayfasında geleneksel ve güncel mimari bilgiler paylaşıyor. Zaman zaman güncel sorunlara mimari çözümler öneriyor. Sayfasında paylaştığı mimari çözümlerden bazıları ise ekolojik evler. Sorunun ne olduğunu tahmin etmişsinizdir herhalde... Aşırı enerji tüketiminden dolayı meydana gelen yüksek oranda kaynak tüketimi ve bunun neden olduğu çevre kirliliği, Küresel İklim Değişikliği.

Birçok insan gibi o da küresel mülteci krizinin nasıl çözülebileceğini yüzlerce kez kendine soruyor ve mimarca bir çözüm öneriyor.

Bundan birkaç ay önce Almanyalı bir sivil toplum kuruluşu Hasan Diker’le iletişime geçiyor. Diker’in anlattığına göre sayfasında paylaştığı ekolojik evler kurumun ilgisini çekiyor. STK Diker’e Suriyeli mültecilerin barınak sorununa bir çözüm bulmak istediklerini iletiyor. Düşük maliyetli ve mültecilerin kendilerinin inşa edebileceği, ekolojik bir ev tasarımı siparişi veriyorlar. Bunun üzerine Salih Hasan Diker’in tasarımı ortaya çıkıyor.

Mülteciler kendi yuvalarını kuracak

Almanyalı STKnın Hasan Diker’le iletişime geçmesinin nedenlerinden bir tanesi, Diker’in facebook sayfasında paylaştığı doğa dostu bazı ev tasarımları. STK Hasan Diker’den maliyeti düşük ve kolay uygulanabilir bir proje talep ediyor. Bunun üzerine Diker ‘earthbag,’ kendi deyişiyle toprak çuval ev tasarımları hakkında derin bir araştırmaya başlıyor.

Araştırmanın ilk aşaması maliyet. Düşük maliyetli bir üretim için hangi malzemelerin kullanılabileceğini araştırıp tespit eden Diker bu malzemeleri ev verimli şekilde kullanarak uygulanabilecek planı düşünüyor.

Daha sonra ise eskiz aşaması geliyor. Hasan Diker eskiz aşamasına geçmeden amaçladığı şeyleri şu sözlerle açıklıyor:

“İnsanlara bir yuva vermek. Yani başını sokacak bir delik, bir kovuk değil kendilerini evlerinde hissedebilecekleri tek mekânlı bir konut sunabilmek. Minimum koşullarda ama yine de kendi işlerini kendi görebilecekleri, ailece yaşayabilecekleri ve sosyalleşebilecekleri bir ortam sağlamak istedik.”

Yorucu bir eskiz safhasından sonra projelendirme aşamasına geçiliyor. Hasan Diker elle çizdiği eskizleri dijital ortama aktarması için Yasin Serbes'e veriyor ve o da eskizleri dijital ortama aktarıyor.

Toplumsal dönüşüm potansiyeline sahip bir sosyal sorumluluk projesi

Hasan Diker projenin mültecilere barınak sağlamanın çok daha ötesine geçebileceğini söylüyor. Kanada’nın yaptığı gibi mültecilerin yetenek ve eğitimlerine göre tasnif edilmesiyle üretim sürecinin çok daha verimli geçebileceğini söylüyor.

Diker’e göre proje bir istihdam ve kalkınma projesine dönüştürülebilir ve bunun çok kolay olduğunu iddia ediyor. Çuval evlerden bir merkez oluşturulması küçük ölçüde bir şehircilik projesine evrilmesini sağlayabilir. Bu proje içinde bazı işlikler, atölyeler ve üretim birimleri olabileceğini söyleyen Diker sözlerine şu şekilde devam ediyor:

“Sırtımızda yük gibi görünen bu insanların, sadece çağırılıp başıboş bırakılmış bu insanların hem bir işe yaramaktan dolayı kendilerine güven gelir hem kendi paralarını kendileri kazanırlar... hatta ufak çapta üretimlerle ülke ekonomisine yük olmaktan çıkıp bir üretim katkısında bulunabilirler.”

Çuval ev projesi bir birimden başlıyor ve o birimler herhangi bir mekâna dönüşme imkânına sahip. Fakat Diker burada politik bir tehlikeden bahsediyor. Suriye’deki savaştan kaçan sivillerin arasına karışan El-Nusra veya IŞİD benzeri örgütlere mensup militanlar projeyi istismar edebilir. Bu nedenle projenin yürütmesinde STKların ve sivil insiyatiflerin bulunması ve denetlemesi gerekiyor.

Projenin ruhunda aidiyet sorununu çözmek var

Yurdundan göç eden insanların en büyük sorunlarından biri de aidiyet hissetmekte zorlanmaları. Yıllardır yaşadıkları, bir aile ve düzen kurdukları yerleri terk etmek, sahip oldukları ve ait oldukları her şeyi geride bırakmak, yepyeni ve çok daha zor bir yaşama adapte olmak için gerekli motivasyon ve heyecanı duymamaları. Doğrusunu söylemek gerekirse göç ettikleri bölgelerdeki insanların ırkçı ve ötekileştirici tutumları mültecilerin yoksun olduğu aidiyet duygusundan dolayı onları suça ve toplum düzenini bozan eylemlere yöneltebiliyor.

“Eğer insanlara suçlu gibi davranırsanız, onlar da suçlulara dönüşürler”

2012’de ABD’de adı kötüye çıkan okullardan bir tanesi John Paul Jones Ortaokulundaki metal dedektörler ve pencerelerdeki parmaklıklar kaldırıldı. Birçok insan okuldaki güvenlik sorununun daha da kötü bir hal almasını beklerken gerçekler hiç de öyle olmadı. Hatta kısa sürede okulda yaşanan adli hadiselerin %90 oranında azaldığı gözlemlendi. Bu gelişme bir hayli şaşırtıcı çünkü bu uygulamadan önce okula ‘Jones Hapishanesi’ de deniyordu.

Mültecilere potansiyel suçlu gözüyle bakmak, önyargıyla yaklaşmak da olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bu insanlara bir şans vermek, kendi düzenlerini sivil toplumun da desteğiyle kurmalarını ve topluma eklemlenmelerini sağlamak bu insanların suça yönelmesini engellemek için önemli bir adım olur.

Hasan Diker çuval ev projesinin daha geniş bir çerçevede değerlendirilmesinin, mülteciler ve yerel halk arasında bir dayanışma kültürü oluşturmak açısından önemli olduğunu savunuyor. Mültecilerin komşuluk ilişkileri, ticaret ve üretime katkı sağlaması yeni yerleştikleri toprakların insanlarıyla kaynaşmalarını ve kendilerini bu toplumun bir parçası hissetmelerini kolaylaştırabilir. Hasan Diker’in deyişiyle bu şekilde kurulan sağlıklı toplumsal ilişkiler “Türkiye’nin mülteciler için bir cehennem olmasını engelleyebilir, ayrıca Türkiye'nin bir mülteci cehennemine dönme riskini de ortadan kaldırır.”

Diker sözlerine, böyle bir toplumsal çözüm ile terör örgütlerinin mülteciler üzerindeki etkisinin azalacağını umduğunu da ekliyor. Böylece mültecilerin ihtiyacı olan aidiyeti, radikal ideolojilerde aramak yerine yerel halkla kaynaşmakla sağlayabileceğini düşünüyor.

Mültecilerin aidiyet duygusunu pekiştirmek içinse özellikle STKlara ve sivil insiyatiflere büyük iş düşüyor. Hasan Diker özellikle ideolojik propagandanın önüne geçilebilmesi açısından bunun önemli olduğunu ifade ediyor. Diker, TMMOB gibi kurumlardan gelecek desteklerin ve üniversitelerin mimarlık bölümü öğrencilerinin gönüllü çalışmalarının hem bu kurum ve insanlar için hem de mülteciler için fırsata çevrilebileceğinden bahsediyor.

Projenin dezavantajları var ama üstesinden gelmek işten değil

Hasan Diker’e yurt dışındaki örneklerle karşılaştırıldığında projenin ne gibi avantajları ve dezavantajları olabileceğini de sorduk.

Hollanda’da git gide düşen suç oranlarından dolayı hapishanelerde 13 bin 500 kişilik bir kontenjan açığı bulunuyordu. Hollanda hükümetinin önceleri çözümü hapishaneleri kapatmaktı. Fakat 2000’e yakın çalışanın işsiz kalma riskini göz önünde bulunduran hükümet çareyi sıradışı bir uygulamada buldu ve hapishaneleri sosyal konut olarak mültecilere tesis etti.

Çuval ev projesi ile Hollanda örneğini karşılaştıran Hasan Diker, çuval ev projesinin en büyük dezavantajının kaynak ve iş gücü olduğunu söylüyor. Çuval ev, hazır bir tesisi yeniden düzenleyip mültecilere vermekten daha masraflı. Bununla birlikte bir ünitenin maliyeti 2000 Avro civarında. Bu maliyet bir konut için az bile sayılır. Ayrıca Hasan Diker, üretim sürecini mültecilerin üstlenmesi ve ortaya çıkan ürünün bir ‘yuva’ olması nedeniyle bu dezavantajın avantaja dönüşebileceğine inanıyor.

Hasan Diker çuval ev projesinin Hollanda örneğine göre en büyük avantajını “ne kadar mülteciler için yeniden düzenlenmiş olsa da hapishane bir tecrit yeri” sözleriyle açıklıyor. Diker’e göre çuval ev projesi mültecilerin hem kendi aralarında hem de yerel halkla sosyalleşmesine daha fazla imkan tanıyacak. Diker mültecilerin kendi ürettikleri bir yuvayı daha çok benimseyeceklerini söylüyor ve ekliyor “işin ekolojik ve sosyopsikolojik bir kısmı var. Ne kadar güzel düzenlense de orası bir hapishane.”

Nasıl oluyor da bu evleri üretmek bu kadar kolay?

Çuval evin malzemeleri elde etmek çok basit. Propilen çuvallar, dikenli tel, toprak (ki bunu da evin temelini kazarken elde ediyorsunuz zaten), kırma taş, çamur sıva, ahşap bağ veya çit direkleri, ahşap telgraf direkleri, çatı örtüsü olarak sıkıştırılmış yonga levhalar, rulo saman balyaları, kalın sera naylonu, kendi üretiminiz olan bir kaç el aleti, onluk çiviler, kireç badana veya su bazlı boya.

Dekorasyon ve iç mekan düzenlemesi için gereken malzemeler de çok ucuz. Fork lift paletleri, sünger şantiye yatakları, ot minderler, kuzina, plastik leğen, kova, bidon, maşrapa, plastik masa örtüsü, plastik tabaklar, metal kapkacak, çatal-bıçak vs., cacala, kapsüllenmiş pvc perdeler, kamyon battaniyeleri.

Sadece 4 kişilik bir ekiple 30 gün içinde bir çuval ev, bir ailenin yaşayabileceği hale getirilebiliyor.

Bunlarla birlikte çuval evler bir birimden başlayıp çeşitlendirilebilecek bir yapıya sahip. Hasan Diker çeşitlemeleri şöyle sıralıyor:

Dörtlü blok: 4 küçük aile evinin birleşmesinden meydana gelmiştir.

İkili blok: 2 ebeveyn ve büyük çocuk odalı 2 adet çuval ev. Birim çuval evin modifiye edilerek oluşturulması ile elde edilir.

Sekizli blok A: Çok çocuklu büyük aile evi. 8 birim çuval evin modifiye edilerek birleşmesinden oluşur.

Sekizli blok B: Yetişkinler için yurt. 8 birim çuval evin modifiye edilerek birleşmesinden oluşur.

Sekizli blok C: Yetimhane veya çocuk yuvası. 8 birim çuval evin modifiye edilerek birleşmesinden oluşur.

Evlerin enerji ihtiyacı standart bir jeneratörle sağlanabiliyor. Çuvallardan oluşan kalın duvarlar yeterli ısı yalıtımını her mevsim sağlayabilecek potansiyele sahip. Ayrıca evlerin kurulacağı alan bir altyapıya yakınsa kanalizasyon ve su bağlanabiliyor. Fakat Hasan Diker bunun zor bir ihtimal olduğunu varsaydığı için suyun dışarıda ortak bir merkezden evlere taşınmasını; tuvaletleri de -kanalizasyonun çok önemli ve zor bir altyapı olduğunu belirterek- evin içine koymamayı tercih ediyor. Ayrıca güneş panellerinin de tasarıma eklenebileceğini söylüyor. Fakat bu ek bir maliyet getireceği için koymamayı tercih ettiğini ifade ediyor.

Mimarın topluma karşı sorumluluğu

Mimar Hasan Diker’in projesi henüz herhangi bir kaynak tarafından fonlanmıyor ve fonlanması için çalışmalara devam ediliyor. Proje mültecilerin sadece barınak sorununu çözmekle kalmayacak. Aynı zamanda toplumsal birleşme ve mültecilerin artı değer üreten bir kesime dönüşmesini sağlayacak geniş çaplı bir çalışmaya evrilebilecek potansiyele sahip.

Diker hazırladığı bu projeden hiçbir gelir elde etmeyi amaçlamadığını söylüyor. Mimarların kâr amacı güden işlerinin yanında bu tarz toplumsal sorumluluk projelerinde yer almalarını bir gereklilik olarak gördüğünü ifade ediyor ve bunu mimarın topluma karşı sorumluluğu şeklinde yorumluyor. Bu nedenle projenin patentini almayı düşünmediğini söylüyor. Projeyi açık kaynak olarak kamuya ve tüm mimarlara açabileceğini ve kolektif bir çabayla projenin çok daha iyi yerlere gelebileceğini düşünüyor.

En Çok Aranan Haberler