HABER

Türk profesörden ses getiren araştırma: Covid-19 kafatasında bekleyip beyne sinsice sızıyor! Hastalık atlatılsa bile yıllarca kalıyor 'Pandemiden daha etkili'

Almanya Helmholtz Munich Akıllı Biyoteknolojiler Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Ali Ertürk, dünyada ses getiren yeni bir araştırmaya daha imza attı. Prof. Dr. Ertürk ve ekibinin yürüttüğü araştırma ile dünyada ilk kez koronavirüsün insan vücuduna girmek için kullandığı spike proteininin, kafatasındaki 'gizli geçitlerde' biriktiği ve beyne sızmak için bu geçitleri kullanarak beyin yüzeyine yerleşebildiği gösterildi.

Türk profesörden ses getiren araştırma: Covid-19 kafatasında bekleyip beyne sinsice sızıyor! Hastalık atlatılsa bile yıllarca kalıyor 'Pandemiden daha etkili'

Prof. Dr. Ertürk, Covid-19'dan hayatını kaybeden 50'den fazla insanın beyin dokusu ve onlarca uzamış Covid-19 hastasından alınan beyin sıvılarının incelenmesiyle önemli bulgular elde ettikleri çalışmasının detaylarını anlattı. Prof. Dr. Ertürk, ayrıca kendi geliştirdiği özel teknik sayesinde, memeli bir hayvan olan deney faresinin tüm vücudunu 'şeffaflaştırıp' dijital haritalandırmasını yaparak, virüsün vücudunun nerelerine kadar yerleştiğini de görsel olarak ortaya koydu.

TIP DÜNYASINDA ÇIĞIR AÇTI

ISTANBUL--TURK-PROFESORUN-ARASTIRMASI-C_452843_133721

Ekibiyle geliştirdiği 'DISCO Transparency' adlı özel tekniği ile memeli bir hayvan olan deney faresinin tamamı ile kalp, göz, pankreas gibi bazı insan organ ve dokularını şeffaflaştırıp, dijital olarak haritalandırmayı başaran, 'dijital biyopsi' kavramını literatüre sokarak tıp dünyasında çığır açan Prof. Dr. Ali Ertürk, ses getiren yeni bir araştırmaya daha imza attı.

YÜZLERCE HASTANIN VERİSİNİ İNCELEDİ

Almanya'nın Münih eyaletinde, Ludwig Maximillian's Üniversitesi Helmholtz Doku Mühendisliği ve Rejeneratif Tıp Enstitüsü Direktörü olarak çalışmalarını yürüten Genetik ve Nörobilim Uzmanı Prof. Dr. Ertürk ve ekibi, önce kafatasının sadece beyni koruyan sert bir kask olmadığını, beynin yaşayan bir parçası olduğunu gösterdi. Kafatası ile beyin arasında yer alan 'gizli geçitlerde' bulunan yüzbinlerce savunma hücresinin, birdenbire beyne girebildiğini keşfeden Prof. Dr. Ertürk'ün araştırması, geçtiğimiz yıl dünyanın en saygın bilim dergilerinden Cell'de yayınlandı. Prof. Dr. Ertürk, koronavirüsün, bu mekanizmayı kullanarak beyne sızabileceği hipotezinden hareketle yeni bir çalışma daha başlattı ve bunun için yüzlerce hastanın verisi incelendi. Uzamış Covid (Long Covid) hastaları ile uzamış Covid yaşamayan hastaların beyin sıvılarından alınan örnekler karşılaştırıldı, Covid'den ölen onlarca hastanın kadavrası, kafatası ve beyin örnekleri DISCO Transparency yöntemiyle dijitalleştirilerek incelendi. Geçtiğimiz hafta Cell Host & Microbe dergisinde yayınlanan araştırma, ürkütücü bir gerçeği ortaya çıkardı. Koronavirüsün insan hücresine girebilmek için kullandığı spike proteinleri, kafatasındaki bu gizli geçitlerde 'çöp gibi' birikiyor, hatta yıllarca burada gizlenerek beyin yüzeyine sızabiliyor.

VİRÜSÜN VÜCUTTAKİ FOTOĞRAFINI ÇEKTİ

ISTANBUL--TURK-PROFESORUN-ARASTIRMASI-C_452846_133721

Helmholtz Enstitüsü'ndeki laboratuvarlarının kapılarını açan ve yeni araştırmanın detaylarını ilk kez anlatan Prof. Dr. Ertürk, virüsün spike proteininin, hastalık atlatılsa bile yıllarca beynin koruyucu katmanlarında, kafatası kemik iliğinde kalabildiğini vurguladı. Ertürk ayrıca DISCO Transparency tekniği ile virüsün vücutta nerelere yerleştiğini en ince ayrıntısına kadar fareler üzerinde göstermeyi başardı. Üç boyutlu haritalandırma sayesinde Wuhan'da ilk çıkan orijinal virüsün sadece akciğerlere yerleştiği, daha sonraki varyantların ise mideden kalbe, akciğerden böbreklere, hatta testis ve yumurtalıklara kadar neredeyse her organa yerleşebildiği görsel olarak da ortaya konuldu. İnfluenza yani grip virüsü sadece akciğere yerleşirken koronavirüsün neredeyse tüm vücuda yayıldığını kaydeden Prof. Dr. Ertürk, Covid'in sadece beyin ve kalp hastalıklarını değil, böbrek, karaciğer gibi başka organları da etkileyen pek çok hastalığın artmasına da yol açacağını vurguladı.

UZAMIŞ KOVİD'İN SIRRI, ÇÖP GİBİ BİRİKEN PROTEİNLER

ISTANBUL--TURK-PROFESORUN-ARASTIRMASI-C_452840_133721

Prof. Dr. Ertürk, şunları söyledi: "Kafatasını bu zamana kadar hep bir kasket gibi, sadece beyni koruyan bir görevi olduğu düşünülüyordu. Bu konudaki ilk çalışmamızda bunun böyle olmadığını, kafatasının beynin yaşayan bir parçası olduğunu gösterdik. Çünkü kafatasında küçük küçük kapılar var. Kafatasındaki hücreleri beyne bağlayan kapılar. Bunu şeffaflık ve üç boyutlu taramalar sayesinde gösterdik. Bu araştırmamız Cell dergisinde yayınlanmıştı. Bu çalışmanın ardından bu kapıların başka hastalıklarda da etkili olup olmayacağını araştırmak istedik. Özellikle koronavirüsü merak ettik. Acaba oralarda toplanıp beyne girebiliyor mu diye bir hipotezi araştırmaya başladık. Yüzlerce hastanın verisi ile çalıştık. 50'nin üzerinde Covid sonrası hayatını kaybetmiş hastanın kadavrasında kafatasını inceledik. 60'a yakın hala hayatta olan Long Covid (uzamış Covid) hastası ile uzamış Covid yaşamayan hastalara göre bu tür inflamasyon ve nöronlara zarar veren proteinlerin arttığını fark ettik. Bu çalışma gerçekten önemli çünkü koronavirüsün spike proteininin vücutta bu kadar uzun süre kaldığı bilinmiyordu, bunu kesin olarak kanıtlamış olduk. Long Covid dediğimiz korona sonrası oluşan hastalıkların belki de yüzde yüzünün vücutta artmış, çöp gibi etrafta kalan proteinler nedeniyle oluştuğunu gösterdik."

'YILLARCA YOK OLMAYIP SAKLANMASI ÜRKÜTÜCÜ'

ISTANBUL--TURK-PROFESORUN-ARASTIRMASI-C_452845_133721

Prof. Dr. Ertürk, "İşin ürkütücü kısmı, buralardaki spike proteinler yok olmuyor. Seneler boyunca kafatasının o bölgelerinde saklı duruyor ve beyne geçiş yapabiliyorlar. Beyne geçtikleri zaman da hem inflamasyon hem de damar bozukluklarına, parçalanmalarına neden oluyor. Bu da ne demek? Beynin sağlıklı halini (bağışıklığını) aşağı çekiyor. Beynin dış kısmı, korteks dediğimiz bölgenin, iç kısımlarına göre daha çok etkilendiğini gördük. Çünkü kafatasına daha yakın bu bölge. Beyin yüzeyi bizim düşüncemizi, hafızamızı, karakterimizi, birçok şey kontrol eden bölgelerin olduğu bir yer. Bu etki hem yeni nörolojik hastalıkların sıfırdan ortaya çıkmasına neden olabilir hem de var olan yatkınlıkları tetikleyebilir. Alzheimer, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklarla depresyon, şizofreni gibi nöropsikiyatrik hastalıklarda artış yaşanabilir" diye konuştu.

'UZAMIŞ COVİD'İN, PANDEMİDEN DAHA BÜYÜK ETKİSİ OLABİLİR'

ISTANBUL--TURK-PROFESORUN-ARASTIRMASI-C_452844_133721

Hayvan modellerinde yine şeffaflığı kullanarak virüsün vücutta nerelerde yayıldığını da çalıştıklarını kaydeden Ertürk, şu bilgileri verdi:

"Burada da gördük ki influenza virüsü sadece akciğerde kalıyor. Aynı şekilde ilk çıkan koronavirüs tipi olan Wuhan virüsü de akciğeri tutuyor. Ama Delta ve Omicron'dan sonraki varyantlar bütün vücuda yayılıyor. Aslında korkutucu bir resim bu bilgiye baktığınızda. Çünkü virüs bir şekilde varyantlarla hem vücuda daha çok yayılma hem de beyne daha çok ulaşma şeklinde bir hedef oluşturmuş durumda. Varyantlar çeşitlendikçe vücutta değişik dokulara ulaşma kapasitesi de artıyor. Gençler bile artık çok erken yaşlarda bazı hastalıklara yakalanabilir vücutta biriken bu spike proteinleri yüzünden. Kalp hastalıklarındaki artışın muhtemelen sebebi de vücuda yayılan koronavirüs spike proteinleri aslında, çalışmamızda bunu net olarak gösterdik. Şu an dünyanın yaklaşık yüzde 60'ı Covid geçirmiş durumda. 4 milyardan fazla insan demek bu. Bunların da yüzde 10 ila 15'inde uzamış Covid olduğu düşünülüyor. Yani 400 ila 600 milyon kişi, Long Covid olabilir. Long Covid'in etkisi maalesef artacak. Belki Covid'den çok daha büyük bir problem olarak karşımıza çıkacak."

AŞILANANLARDA 'ÇÖP BİRİKİMİ' YARI YARIYA AZALIYOR

iStock-1215276619

Prof. Dr. Ertürk, bu çalışmanın aynı zamanda pandemi sonrası arttığı düşünülen kalp hastalıklarının Covid aşılarına bağlanamayacağını da kanıtladığını vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı: "Kalp hastalıkları artıyor, bütün hastalıklar artıyor ve bu aşılardan değil, koronavirüsün bütün vücuda yaptığı etkilerden dolayı. Aşılarda da belli oranda spike proteini var ama virüs, aşılardaki proteinin milyarlarca katı kadar spike proteini oluşturuyor. Karşılaştırılabilecek bir şey bile değil. Oysa bu çöp gibi biriken spike proteininin yaklaşık yüzde 50'sinin, aşılama sayesinde düştüğünü gördük. Yani aşı olan insanlarda yarı yarıya daha az birikim var. Bu iyi bir haber. Tabii kötü haber, kalan yüzde 50 ile nasıl mücadele edeceğiz? Hedefimiz onu da temizlemek ve eğer bunu yapabilirsek muhtemelen bu etkilerin de önüne geçebiliriz. Bu da bir sonraki çalışmamızın konusu."

DHA

En Çok Aranan Haberler