HABER

Türk: Rüyamız özgürlük rüyasıdır

Kapatılan DTP'nin eski milletvekilleri Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Emine Ayna Diyarbakır'da gitti.

Türk: Rüyamız özgürlük rüyasıdır

5 yıl siyasi yasaklı olan Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk ve bazı milletvekilleri Diyarbakır’a uçakla geldi. Türk ve Tuğluk’u Diyarbakır Havaalanı’nda milletvekilleri Emine Ayna, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Ayla Akat Ata, Sebahat Tuncel, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ilçe belediye başkanları karşıladı. Kentte sıkı güvenlik önlemi alan polis, havaalanına vatandaşları sokmadı.

DTP’liler parti otobüsüyle birlikte havaalanından tabelaları dün akşam sökülen parti binasına sevgi gösterileri arasında gitti. Yaklaşık 3 kilometrelik yolu otobüs 1.5 saatte alabildi. Otobüsle birlikte yaya olarak yürüyen gruplar, sık sık Abdullah Öcalan ve PKK lehine sloganlar attı. Otobüsü DTP önünde yaklaşık 15 bin kişi karşıladı.

Burada miletvekili Selahattin Demirtaş, toplananlara harhangi bir olumsuzluk olmaması için otobüs üzerinden çağrıda bulundu. DTP’in Genel Başkanı Ahmet Türk, Diyarbakır’dan hükümete, siyasi partilere, devletin bütününe seslendiğini belirtti. Türk, “Artık yeniden düşünmek zorundasınız. Bu ülkede barışı sağlamak zorundasınız. Bu ülkede dökülen her kan damlasından sizler sorumlusunuz. Bunları söylerken Kürtlere de çağrı yapıyorum. Kürdüyle, Türküyle, barış için yanyana ve birlikte barış irademizi kararlılığımızı ortaya koymalıyız” dedi. Konuşmasında Amerika'da zenciler için verdiği eşitlik mücadelesiyle tanınan Martin Luhter King'in ünlü konuşmasını hatırlatan Türk, “Evet bizim rüyamız Martin Luther King’in rüyasından farklı değildir. Bizim de rüyamız özgürlük rüyasıdır” dedi.

TUĞLUK: BARIŞI BU DEVLETE ANLATAMADIK

Anayasa Mahkemesi tarafından 5 yıl siyaset yasağı getirilen Aysel Tuğluk, konuşmasını Diyarbakır’da çıkan olaylarda silahla vurularak öldürülen Aydın Erdem’e adadığını söyledi. Tuğluk, şöyle dedi:

“Amed halkı, Kürt halkı onu hiç unutmayacaktır. Bundan 2.5 yıl önce bizi seçtiniz Ankara’ya gönderdiniz, gidin dediniz bu ülkenin barışını sağlayın dediniz. Gidin bu ölümleri durdurun dediniz. Karşınızdayız. Büyük bir gururla ve onurla karşınızdayız. Ama, konuşmama sizlerden özür dileyerek başlamak istiyorum. Sevgili Orhan Doğan ölümünden bir kaç saniye önce konuşmasında dedi ya. Saygıdeğer halkım affedin bizi size barışı getiremedik diyoruz. Barış için gencecik fidanlarımızın ölmemesi için uğraştık didindik barışı oluşturmaya çalıştık. Ama bunlar barıştan anlamıyorlar. Bu devlet bizi dinlemedi. Ne yaptıysak bu devlete barışı anlatamadık. Ama büyük bir inançla söyülüyorum. Bu topraklara mutlaka barış bir gün gelecektir. Niye barış gelecek? Çünkü siz barış için direniyorsunuz. Çünkü siz barışı çok istiyorsunuz. Barışın kazanacağına bu nedenle yürekten inanıyorum. Anayasa Mahkemesi bir karar verdi. Partimizi kapattı bizlere siyasi yasak getirdi.”

ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARINI TANIMIYORUZ

Tuğluk, toplulukla birşey paylaşmak istediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Kapatma gerekçesi neydi biliyormusunuz? Bir konuşmamızda şöyle demişiz. Eğer bir çözümden bahsedecekseniz sayın Öcalan’ı PKK’yi görmeden onları muhatap almadan bu sorunu çözemezsiniz dediğimiz için yasaklıyorlar. Dağlarda gençlerimiz ölüyor, bunu kabul edemeyiz dediğimiz için bizi yasaklıyorlar, kapatıyorlar. Size sormak istiyorum böyle bir kararın meşruiyeti olabilir mi? Haklılığı olabilir mi? Ben buradan söylüyorum. Bu kararın bizim için halkımız için hiç bir meşruiyeti yoktur, tanımıyoruz bu kararı. İstedikleri kadar yasaklasınlar, istedikleri kadar kapatsınlar ben Anayasa Mahkemesi tarafından siyaset yasağı getirilmiş olabilirim ama burada Amed’de halkımla şimdi siyaset yapıyorum. Yine diyorum PKK’yı ve sayın Öcalan’ı dikkate almadan bu sorunu çözemezsiniz. Kürtlerin politik iradesine saygı göstermek zorundasınız. Çözüm için bir diyalog kurmak zorundasınız. Bu meselenin bir başka çözüm yolu yok. Yine söylüyorum ben bunu demeye devam edeceğim. Öyle siyaset yolunu tıkayarak, öyle kapatarak, baskı altına alarak tehdit ederek tutuklayarak öldürerek bizi yıldıramazsınız. ve bu yolla bunu yapanlara söylüyorum. Bu yolla gidilecek başka bir yolda kalmamıştır.

Devlet, sizler çok iyi biliyorsunuz. Geçmişte de bunları yapmadı mı? Partilerimizi kapatmadı mı? Milletvekillerimizi cezaevlerine koymadı mı? Milletvekillerimizi öldürmedi mi? Hepsini yaptılar. Ve bir kez daha diyoruz ki, anlayın bu yöntemlerle bu sorunu çözemezsiniz. Anlayın artık diyoruz. Kürt sorunu çözümünü artık devlete de topluma da dayatmıştır. Bunu görün diyoruz. Bilsinler ki artırk bizim de halkımızın da çözümsüzlüğe tahammülü kalmamıştır. Diyoruz ki, artık bu zulmü kabul etmiyoruz. Ben buradan sesleniyorum artık insanlarımıza kıymayın diyoruz. Artık gençlerimize kıymayın diyoruz. Bu ülkeyi cehenneme çevirmeyin diyoruz. Emin olun buna artık biz de izin vermeyeceğiz.”

KARARIN MUHATABI ÖZGÜR KÜRT İRADESİ

Topluluktan Anasaya Mahkemesi’nin kararını iyi anlamasını isteyen Tuğluk, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu kararın mağduru sayın Ahmet Türk, Aysel Tuğluk değildir. Bu kararın muhatabı bizler değiliz. Bu kararın muhatabı özgür Kürt iradesidir. Onurlu Kürt iradesidir. ÇÖzüm isteyen, barış isteyen iradeye yasak getirilmiştir. Bunu böyle anlayın. 1994’de aynı şeyleri bize yaptılar. Binlerce insan ölmedi mi? 1994’ten sonra 20 bine yakın insanımızı kaybetmedik mi? Peki sormak istiyorum geçmişten ders çıkarmadınız mı? Peki verdiğiniz kararı anlamı ne diye sormak istiyorum. Daha kaç bin insanın ölmesini istiyorsunuz. Daha kaç bin gencimizin ölmesini istiyorsunuz? Buradan soruyorum, bunun hesabını nasıl vereceksiniz. Buradan devletede seslenmek istiyorum. Ey devlet, biz sizden çok şey istemedik. Dilimizle konuşmak istiyoruz, kimliğimizle yaşamak istiyoruz dedik. İrademize değerlerimize saygı gösterin dedik. Ne yazık ki bu devletin sizlere Kürt halkına şu kadar verdiği bir değer yok bunu bilin. Konuşan onurlu direnen Kürt istemiyor. Köle Kürt istiyor karşısında. Biliyorsunuz sevinçimize bile tahammül göstermiyorlar. Bu halk ilk defa cenazelerinizi karşılarken çocuklarını canlı karşıladı, sevindi çoştu diye. Bunu kabullenemediler bir türlü. Siz bana 2.5 sene bu devletten ne anladın diye sorarsanız ben derim ki bu devletin çözüme niyeti yok. Umutsuz olduğumu sanmayın bu devleti barışa biz zorlayacağız. Bu devleti barışa direnerek zorlayacağız. Barış mücadelesini yükselterek zorlayacağız. Barışı bir umut olmaktan çıkarıp bir mücadeleye dönüştürmedikçe bilin ki asla gerçekleşmez. Bizim mücadele etmekten direnmekten başka yolumuz yok, başka çaremiz yok. Size karşı halkıma karşı bir kusurum varsa bir yanlışım varsa sizin affınıza sığınıyorum. Sizler bana hangi görevi nasıl verirseniz bir hizmetçiniz gibi çalışmaya devam edeceğim.”

TÜRK: RÜYAMIZ ÖZGÜRLÜK RÜYASIDIR

Kapatılan DTP’in Genel Başkanı Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, gibi veda konuşması yapmayacağını söyledi. “Her zaman yürek yüreğe aynı saflarda mücadelemizi sürdüreceğiz” diyen Türk, şöyle dedi:

“Yasaklar bizi sınırlandıramaz. Milletvekilliği bizim için önemli değil. Partilerinde kapatılması bizim açımızdan önemli değil. Bizim için önemli olan halkımızın özgürlük mücadelesidir. Bugün, bu özgürlük mücadelesi için yürekleri çarpan milyonlarca insanı görüyoruz ve inanıyoruz ki, bu özgürlük mücadelesi başarıya ulaşacaktır. Bunun önünü hiç kimse tutamayacaktır. Çok şey istemedik. İnsanca yaşamayı istedik. Özgür olmak istedik, özgür yurttaş olmak istedik. Bir gecenin karanlığında uzaktan yanan bir mum ışığını önemsedik, o mum ışığı bile bazen yüreğimizi ısıttı bazen yolumuzu aydınlatabilir diye düşündük. Ama bir mum ışığının yanmasına bile izin vermediler, vermiyorlar. Amerikalı siyahların mücadelesini veren Martin Luther King şunu söylüyordu: Benim de bir rüyam var diyordu. Evet bizim rüyamız Martin Luther King’in rüyasından farklı değildir. Bizim de rüyamız özgürlük rüyasıdır. Kürt halkının özgürleşme rüyasıdır. Bunu gerçekleştireceğiz. Çünkü, inancımız sonsuz, her yanıyla halkımıza layık olmak için sonuna kadar barışta demokraside çözümde ve mücadelede kararlı olacağız. Ben bir Anayasa Mahkemesi’nin kararını burda tartışmayaçcağım. Çünkü bu devletin bu ülkenin siyasetilerin mantığını çok iyi biliyorum. Zaten farklı bir şeyde beklemiyorduk. Çünkü onlar Kürtlerin varlığına halen tamammül edemediler, özgürleşmemize tahammül edemiyorlar, kimliğimize tahammül edemiyorlar dilimize tahammül edemiyorlar. Ancak, şöyle bir mesaj veriyorlar. 11 üye ortak bir kararla partimizin kapatılmasını gündeme getirdiler ve 11 üyenin ortak kararıyla bu parti kapandı. Şimdi burdan bir meşruiyet hukuk çıkarmaya çalışıyorlar. 11 oyun bile aynı şekilde olması bile insanlarımızıda demokrasiyi bilenleri de hukuku bilenleri de çok iyi düşündürüyor aslında. Dünyanın aynı hukuk davasında yüzde yüz bir karar var.”

Konuşmasına bir örnek vermek istediğini söyleyerek devam eden Türk, Eğer Diyarbakır’ın tamamı yüzde 100'ü oylarını DTP’ye verseydi ben derdim ki burada bir hile var. Burada bir diktatörlük var. Mutlaka farklı sesler düşüncelerin çıkması gerekir derdim. Bu nedenle 11 üyenin kullandığı oyun aynı olması hukuki bir karar anlamına hiç bir zaman gelmeyecektir. Elbette, her şeyi görüyoruz. Her şeyi hesaplıyoruz. Geleceği en doğru şekilde yürütmek için sizlerle hep beraber olacağız. Sizlerle tartışacağız. Kararlarımızı sizlerle paylaşacağız. Bugün hukuksuz bir karardan dolayı ben özellikle milletvekili arkadaşlarımıza partimizin tüm yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum. Kararlılıklarını ortaya koydular. Birimize dokunulsa partimize dokunulduğu zaman hepimize dokunmuş olurlar dediler. Kendilerini kutluyorum. Bu kararlılığımızı her zaman sürdüreceğiz. Ödünsüz bir siyaseti yürüteceğiz. Bundan emin olunuz” dedi.

AKAN HER DAMLA KANDAN SORUMLUSUNUZ

Türk, ülkenin barışı için herşeyi söylediklerini belirterek sözlerini şunları söyledi:

“Barışa inandık. İnanmaya da devam emek istiyoruz. Çünkü savaşlar barışı sağlamak için yapılır. Barış kutsaldır. Barış sözcüğü hiç bir zaman dilimizden düşmeyecek. Ama sadece bizim barışı istememizle de barış olmuyor. Türkiye’deki hükümete, siyasi partilere, devletin bütününe sesleniyorum. Artık yeniden düşünmek zorundasınız. Bu ülkede barışı sağlamak zorundasınız. Bu ülkede dökülen her kan damlasından sizler sorumlusunuz. Bunları söylerken Kürtlere de çağrı yapıyorum. Kürdüyle, Türküyle, barış için yanyana ve birlikte barış iradesimizi kararlılığımızı ortaya koymalıyız. Çünkü barış için hepimiz için önemlidir. Halkların kardeşliğini düşünüyorsak gelin yeniden düşünelim tartışalım. Bu ülkenin insanlarını birbirine kırdırmayalım. Yazıktır, günahtır diyoruz. Yazıktır günahtır dediğimde o büyük insan Seyyit Rıza aklıma geldi. Bu bir Kerbeladır, cinayettir, zulümdür diyordu. Bugünde üzülerek söylüyorum ki çok güzel manzaralar yok. Bugün de büyük tehlikelerle gerçekten ırkçı milliyetçi bir anlayışın yurttaşlarını kucaklama mantığından uzak bir siyaset anlayışıyla bir süreçle karşı karşıyayız. Bunu görüyoruz ve ısrarla söylüyoruz, gittiğiniz yol doğru yol değildir. Güttüğünüz siyaset doğru bir siyaset değildir. Irkçı, milliyetçi kesimlerini yanınıza çekmek için bu ülkenin yurttaşlarını birbirine kırdırmayın diyoruz. Bundan sakınınız diyoruz.”

Türk, parlamentaya girdiklerinde bu devleti tanıdıklarını söylediklerini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Siyaseti biliyoruz. Size iş sağlayamayız, aş sağlayamayız, gücümüz yetmeyebilir dedik. Ama sizin özgürlük mücadelenizi yüreğimizde taşıyacağımızı söyledik. Sizin acılarınızı her zaman paylaşacağımızı söyledik. Bugün de size aynı sözü veriyoruz. Birlikte olacağız, birlikte mücadele edeceğiz, birlikte başaracağız. Çünkü başarmak zorundayız, başaracağız. Çünkü, mücadelemize inanıyoruz. Sizlere inanıyoruz, haklılığımıza inanıyoruz. Bunun için bu mücadelenin önünü kimse kapatamaz. Partileri kapatabilirsiniz, bizi parlamentodan atabilirsiniz ama halkımızın mücadelesini önünde sarsılacaksınız, ezileceksiniz. Tabii ki, Kürt sorunu Türkiye'nin en önemli sorunudur. Çok kapsamlı bir sorundur. Biz bu sorunun 3 gün, 5 gün içinde çözülmeyeceğini biz de biliyoruz. Ama burada biz bir yaklaşımı, mantığı sorguluyoruz. İnkar, imha mantığını sorguluyoruz. Eğer siz ondan vazgeçerseniz Kürt yurttaşınızı anlarsanız, onun özgürlük taleplerini içselleştirirseniz, halen bu sorunu çözmek mümkün. Biz inancımızı umudumuzu kaybetmeyiz. Yeniden bu ülkede özgür ortak bir geleceği oluşturma şansına sahip oluruz. Bu nedenle bu önemli bir dönemeçte bu çok hassas süreçte herkesi yeniden düşünmeye davet ediyoruz. Yeniden tartışmaya davet ediyoruz. Diyaloğa davet ediyoruz. Yeni bir mantıkla, yeni bir anlayışla yeniden Kürt sorununun çözümüne endekslenmeliyiz. Türkiye halkının vicdanı olacak içinde Türk’ün, Kürt’ün bulunduğu herkesin güvendiği bir yeniden diyalog grubu oluşturmamız lazım. Bir akil insanları getirmemiz lazım. Nelerin yapılması gerektiğini Kürt halkının sahip olması gereken haklar üzerinde çalışmalar yapmalı ve parlamentonun tamamı önyargısız ortaya konulan çalışmayı kabul etmeli ve gündemlerine almalı. Halen bu umudun olduğuna inanıyorum. Bunun için siyasi partilere hükümete her kuruma Kürtlere buradan tekrar sesleniyorum. Gelin yeniden bir düşünelim diyorum”

Konuşmaların ardından DTP’liler toplantı yapmak üzere Kayapınar Kültür Merkezi’ne geçti.

En Çok Aranan Haberler