HABER

Türk Ticaret Kanunu sil baştan

Türk Ticaret Kanunu sil baştan

ANKARA (İHA) - TBMM Adalet Alt Komisyonu, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı üzerindeki çalışmalarına devam etti. Tasarıya göre, her işletme sahibi ticari defter tutacak. Ticari defter ve gerekli diğer kayıtlar, elektronik ortamda tutulup saklanabilecek.

Alt Komisyon, AK Parti Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü'nün başkanlığında yaptığı toplantıda, tasarının "ticari defterler" bölümünün bir kısmını görüşerek benimsedi. Buna göre, her işletme sahibi, ticari defter tutmak zorunda olacak. Defterlerde, ticari işlemler ve malvarlığı durumu, Türkiye Muhasebe Standartları'na uygun olarak ortaya konulacak. Ticari defterler, açılış ve kapanışlarında Noter tarafından onaylanacak. İşletme defterleri ve gerekli diğer kayıtlar, Türkçe tutulacak. Defterde bir yazım veya kayıt, önceki içeriği belirlenemeyecek şekilde çizilemeyecek ve değiştirilemeyecek. Kayıt sırasında mı yoksa daha sonra mı yapıldığı anlaşılmayan değiştirmeler yasak olacak.

Sigorta sözleşmelerinin kurulması için yapılan giderler, aktifleştirilemeyecek. Tasarının ayrıntıları şu şekilde açıklanıyor:
"- Şirketlerin birleşmeleri, bölünmeleri ve tür değiştirmeleri ayrıntılı bir şekilde ve Avrupa Topluluğu (AT) yönergelerine uygun olarak düzenleniyor. Getirilen yeni hükümlerle sadece söz konusu yapısal değişikliklerin güvenli, şeffaf ve basit bir işlemler zinciri içinde gerçekleşmeleri sağlanmakla kalınmıyor, aynı zamanda, alacaklılar ve diğer hak ve menfaat sahipleri de korunuyor. Ayrıca işçilerin devralan şirkete geçişleri, hakları ve sorumlulukları da ayrıntılı olarak düzenleniyor.
- Bu bölümün bir diğer yeniliği "şirketler topluluğu" terimi altında bağlı işletmeler hukuku düzenleniyor. Düzenlemeyle, ana ve yavru ortaklıklar arasındaki ilişkiler, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve menfaat dengesi temelinde kurallara bağlanıyor. Kısmen Alm. POK'dan esinlenen, Forum European'ın bu konudaki görüşlerinden de yararlanan bu hükümlerle, yeni pay sahipliği, özellikle dava hakları getirilmiş ve yeni sorumluluk halleri öngörülüyor.
- Kolektif ve komandit şirketlerde birikim esas itibarıyla korundu ve değişiklikler, yanlışların düzeltilmesine, boşlukların doldurulmasına ve belirsiz noktaların açıklığa kavuşturulması şekline getirildi. Her iki şirkette de, 6762 sayılı Kanun, oy hakkı ve şirket kararları konusunda suskundur. Tasarı bu boşluk doldurulurken, şirket hesaplarının denetimi ve k rın belirlenmesi hususunda modern kurallar getirildi, denetim yeminli mali müşavir ile serbest muhasebeci mali müşavirlere bırakıldı. Ayrıca Tasarıya şirketten ayrılan ortağın eski borçlardan sorumluluğuna ilişkin özel zamanaşımı hükümleri konuldu.
- Tasarıda sermayesi paylara bölünmüş şirkette, 6762 sayılı kanunun düzeni aynen korundu.
- Anonim ortaklıklar bölümü yeniden kaleme alınırken, 6762 sayılı kanunun pek az hükmü tasarıya aktarıldı. Yenilikler, sisteme ve kurumlara ilişkin olanlar ve münferit hükümlere özgülenenler şeklinde iki bölümde toplanıyor: Anonim şirketler alanında AET/AT'ın şirketlere ilişkin yönergeleri ile uyum sağlandı. Aşağıda sisteme ilişkin olanlarla kurumsal değişikliklere değinilmiş, hükümlerle ilgili olanlar ise madde gerekçelerine bırakıldı.
- Tasarının anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerinde, tüm dünyada ve Avrupa'da, son zamanlarda yeni bir terime özellikle yer verildi. Gerçekten bir çok varsayımda "halka açık anonim şirket" yerine "pay senetleri borsada işlem gören anonim şirket" ibaresi tercih edildi. Avrupa'da da artık "halk şirketi" yerini "pay senetleri borsada işlem gören şirket"e bazen de kısaca "borsa şirketi"ne bıraktı. Kurumsal yönetim kuralları ve konsolide finansal tablolarda IFRS, pay senetleri borsada işlem gören şirketlere uygulanmakta ve bağlı nama yazılı paylarda ve daha birçok konuda pay senetleri borsada işlem gören anonim şirketler için özel düzenlemeler getirildi. Bu hallerde "halka açık anonim şirket" teriminin kullanılmasından kaçınılmakta. Öğretiye ve ilgili çevrelere, haklı olarak, pay senetleri borsada işlem görmeyen bir anonim şirketin, isterse pay sahipleri belli bir sayının üstünde olsun, halka açık olmadığı düşüncesi hakim olmaya başladığı belirtilen madde gerekçesinde, "Bu yönden SPK'nın konusu olan "halka açık anonim şirket" kavramının sorgulanması gereği ortaya çıkmıştır. Pay senetleri borsada işlem görmeyen, ancak pay senetleri halka arzedilmiş bulunan veya arzedilmiş sayılan bir şirketin halka açık şirket denilen bir ara sınıf olarak korunmasında hukuk politikası yönünden bir yarar olup olmadığı incelenmesi gereken, ancak tasarının görev alanı dışında kalan bir sorundur. Bir anlamda, anonim şirketler reformu denilebilecek yenileştirmeyi, sadece AB şirketler hukuku ile uyumlaştırma amacıyla açıklamak doğru olmaz. Bu reformun temelinde, çağdaş gelişmelerin, teorilerin, eleştirel öğretinin, içtihat birikiminin, sorunlara çok yönlü yaklaşımların ve anonim şirketlerin, özellikle pay senetleri borsada işlem gören anonim şirketlerin kendi dinamiklerinin de etkisi vardır. Yukarıda söz konusu edilen anonim şirketin niçin halka açık olduğu cevaplanması güç bir sorudur. Ayrıca, pay senetleri borsada işlem görmeyen, ancak halka arzedilmiş olan veya nitelendirmede, borsada işleme konu olmasa bile, pay sahibi sayısını esas alan bir yöntem modern anlayışla pek bağdaşmamaktadır. Bu yönden SerPK'nın eleştirel bir bakışla değerlendirilmesi, artık yapay bir konumda bulunan halka açık anonim şirket sınıfının ya kaldırılması ya da başka bir sınıf halinde düzenlenmesi doğru olur. Tasarı, bu eskimiş kavram yerine, bazı istisnalar dışında, pay senetleri borsada işlem gören anonim şirketi esas almıştır." denildi.

MODERN ŞİRKETLER HUKUKUNA UYGUN OLARAK PAY SAHİBİNİN KONUMU - 6762 sayılı kanun döneminde tedrici kuruluş hakkındaki hükümler, bu tür kuruluşa başvurulmadığı için, hemen hiç uygulanmıyordu. 559 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile sadece kuruluşun bir aşamasını oluşturan mahkeme onayı kaldırılmadı, aynı zamanda, (galiba yanlışlıkla) "kurulmamış sayılma" hükmü de ilga edildi. Bu değişiklik dolayısıyla 311. madde başta olmak üzere, 6762 sayılı Kanunun bazı hükümlerinde boşluklar oluşmuştu. Ayrıca, sözü edilen Kanun Hükmünde Kararname ile, buna dayalı tebliğler 285. maddenin de anlaşılmasını güçleştirmişti. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın kuruluş ve esas sözleşme değişikliklerinde geçerli olan iznini sınırlayıp 6762 sayılı Kanunu istisnalı normatif sisteme oturtan 4884 sayılı Kanun da olumlu tavrına rağmen bütünlüğü bozdu. Nihayet, 5083 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun kuruluşun yeniden kaleme alınması zorunluluğunu katmerli bir ihtiyaç haline getirdi. Tasarı ile istisnalı normatif düzeni korunurken, kuruluşta kurucu işlem sistemini açıkça düzenlendi. Bu aşamada, halka açılmayı işleyebilir bir rejime bağlanırken, şeffaflık ve etkin denetim gerçekleştirildi ayrıca fesih davasını tekrar ön görüldü.

- AET'nin 89/667 sayılı, şirketlere ilişkin 12. Yönergesinin tanıdığı olanaktan yararlanılarak, tek pay sahibi bulunan anonim şirketin kurulmasına ve çalışmasına imkan tanındı. Böylece AB üyesi devletlerin hukukları ile tam uyum sağlandı. Yönerge, üye devletlere tek ortaklı limited şirket veya sorumluluğu sınırlandırılırken, ticari işletme kurmak seçeneklerini sunmakta, tek pay sahipli anonim şirketi de üyelerin tercihine bırakmakta. Tasarı, Almanya, Finlandiya, Hollanda, İspanya, İsveç örneklerini izleyerek tek ortaklı limited şirket yanında, anonim şirkete de yer verildi.
- Tasarı 2 temel ilke açıkça hükme bağlandı. Bunlardan birincisi evrensel nitelikteki, pay sahiplerinin eşit işleme tabi tutulması ilkesi. İkincisi ise, pay sahiplerinin şirkete borçlanmalarının yasaklanmasıdır. Asgari sermaye gibi, payın itibar 3 değerinin bulunması sistemi de tasarıda aynen korundu.
- Şirketin kendi hisse senetlerini iktisap edebilmesi, 6762 sayılı kanun 329. maddesini çok aşan ve AET'nin şirketlere ilişkin 2. yönergesiyle uyum içinde bulunan bir düzenlemeye bağlandı. Yeni düzenleme eskisiyle karşılaştırılmayacak kadar esnek, liberal ve market-maker'lığa da olanak sağlayan bir yapıda olduğu belirtildi.
- Tasarıyla, yönetim kurulu, hem yapısal hem de işlevsel yönden kurumsal yönetim kurallarını da gözeterek, yeni hükümlerle düzenlendi. Bu yapılırken profesyonel yönetimi ve tam şeffaflığa özenle dikkate alındı. Ayrıca, özellikle yabancı sermayeli şirketlerde, yönetim kurulu toplantılarının yapılabilmesini kolaylaştırmak amacıyla son hükümlerde, toplantıların elektronik ortamda yapılabilmesi olanağını getirildi. Yönetim kurulu üyelerinin özen yükümleri nesnel, adil ve uygulanabilir kurallara bağlandı.
- Tasarı, esas sözleşmede hüküm bulunması şartıyla bir örgütlenme yönetmeliğine göre, yönetimin kısmen veya tamamen devrini öngörerek, bir anlamda Amerikan kurul sistemine uygun hale gelirken ve 6762 sayılı Kanunda zaten mevcut bulunan sistem geliştirildi.
- Yönetim kurulunu, borca batıklık halinde şirketin iflasına karar verebilmesi için, mahkemeye başvurmak zorunluluğundan kurtaran bir çare, İsv. BK'dan alınarak Tasarı'ya konuldu.
- Tasarıyla, kurumsal y önetim ilkelerine uygun olarak, risklerin erken teşhisi ve yönetimi komitesinin kurulması, payları borsada işlem gören şirketlerde zorunlu h le getirildi.
- Tasarının genel kurula ilişkin hükümlerinde sisteme yönelik önemli bir değişiklik yapılırken, bu organ, pay sahipliği haklarının kullanıldığı, yıl sonu finansal tablolarının ve yıllık raporun incelenip hakkında karar verildiği yönetim organının seçildiği, karın kullanılış şeklinin belirlendiği ve esas sözleşme üzerinde değişikliklerin yapıldığı organ niteliklerini korundu.
- Tasarıda denetçiler anonim şirketin organı olmaktan çıkarıldı. Her ölçekteki şirketlerin denetimi, bağımsız denetim kuruluşlarına veya küçük anonim şirketlerde en az iki serbest yeminli müşavire veya yeminli serbest muhasebeciye bırakıldı.
- Tasarıda denetçinin yanı sıra, işlem denetçileri de düzenlenmiştir. Denetçilerin sorumlulukları ve sır saklama sorumlulukları yeni esaslara bağlanmıştır.
- Finansal raporlamada sistemini taşıyan kolonlar, etkenlik, bütünlük ve değişkenlik şekline getirildi. Standartlar eskiden "Uluslararası Muhasebe Standartları" diye adlandırılmıştı. Bu standartlara artık "Uluslararası Finansal Raporlama Standartları" deniliyor. Yeni terimde vurgu "raporlama" kelimesinde. Anılan kelime,standartların bilgi verme, aydınlatma, şeffaf olma yönlerinden "aktif", yani etken olmalarını, edilgen konumda bulunmamalarını, ifade ediyor. "Bütünlük" ile söz konusu standartların, kural olarak, tüm işletmelere ve şirketlere uygulanacağına gönderme yapılıyor. Ancak, Tasarı'da bunun bir geçici istisnası var. 3 yıl süre ile ticari işletmelere, şahıs şirketlerine ve küçük sermaye şirketlerine, IFRS'lerin basitleştirilmiş şekilleri uygulanacak. Basit IFRS'ler Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından hazırlanacak.
- Modern şirketler hukukuna uygun olarak pay sahibinin konumu Tasarı'da güçlendirildi.

DENİZ TİCARETİNDE REFORM - Tasarının deniz ticareti hukukuna ilişkin kitabında reform niteliğinde, geniş çaplı değişiklikler yapıldı. Bu reform bağlamında bir taraftan mevcut kurumlar ve hükümler yenileştirilirken, bir taraftan da Tasarı'ya modern kurumlarla hükümler eklendi ve eskimiş hükümler ayıklanıp, işlevi kalmamış kurumlar Tasarı'ya alınmadı. Deniz hukuku reformunun esasları, Tasarı'nın deniz ticareti hukukuna ilişkin Kitabının, uluslararası sözleşmelerle uyumunun sağlanması, reformun ilk hedeflerinden biri olduğu belirtiliyor. Bu amaçla, 1968-1979 tarihli Visby-Londra Kuralları, sınırlı sorumluluğu düzenleyen 1976 Londra Sözleşmesi, 1989 tarihli kurtarmaya ilişkin Londra Sözleşmesi, rehinler hakkında 1993 Cenevre Sözleşmesi, petrol kirliliği konusundaki 1992 tarihli Londra Sözleşmeleri, gemilerin haczine ilişkin 1999 Cenevre Sözleşmesi, 2002 tarihli yolcu taşımasına ilişkin Atina Sözleşmesi Tasarıya yansıtıldı" şeklinde özetleniyor.
- Özellikle, eşya taşımaya, rehinlere ve çatmaya ilişkin uluslararası düzen ile ulusal düzen arasında farklılıklar, hatta çelişkiler mevcuttu. Bunun sebebi, uluslararası sözleşmelerin kurallarını iç hukukuna taşırken (koyduğu geniş kapsamlı çekinceler sebebiyle) Alman kanun koyucusunun çok özgür hareket etmiş olmasıydı. Sözleşme ile 6762 sayılı Kanun aras ında farklılıklar bulunması, uygulamayı sürekli rahatsız etti. Bu uyumsuzluklar, zamanaşımı süreleri gibi önemli konularda bile ortaya çıkmaktaydı. Tasarıda bu türden uyumsuzluk ve çelişkiler giderilmiştir.
- Tasarıyla 6762 sayılı Kanundaki "gemi" tanımının eksiklikleri ve hataları dikkate alınarak yeniden tanımlandı Böylece, Bayrak çekme hakkının kullanılmasıyla ilgili ceza hükümleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda kabul olunan ilkeler ve hükümlerle uyumlaştırıldı.
- Tasarıda milletlerarası deniz ticareti uygulaması doğrultusunda mülkiyetin intikali için zilyetliğin nakli aranıyor (Tasarının 1001. maddesi). Ayrıca, mülkiyetin devren iktisap edildiği bütün hallerde uygulanacak kurallar ile gemi satım sözleşmesiyle ilgili bulunan kurallar (6762 sayılı Kanunun 870 ve 871 inci maddeleri) tefrik edilirken; satım hukukunu ilgilendiren kurallar ayn3 haklarla ilgili bulunmadığından Tasarıya alınmadı. Bu hususta Borçlar Kanununun taşınır satımına ilişkin hükümleri uygulanacak. Tasarının 1003 ila 1005. maddelerinde, gemi mülkiyetinin ziyanına ilişkin yeni hükümler kabul edildi. Enkazın kaldırılması ve enkazın sebep olabileceği çevre kirliliğinin önlenmesi, gemi mülkiyeti ziyaa uğrasa bile, devam edecek.
- Tasarının 1012 ile 1058. maddelerinde gemi ve yapı rehinine ilişkin hükümler, keza bilimsel bir sistematik içinde düzenlendi.
- Tasarının 1059 ve 1060. maddelerinde, gemi üzerinde intifa hakkı ile ilgili kurallar bir araya toplandı. 6762 sayılı Kanunun 878 inci maddesinde yer alan ve sebepleri Alman eşya hukukuna dayanan sınırlama terk edilirken, bunun yerine İsviçre-Türk eşya hukuku sistemine uygun biçimde, gemiler üzerinde intifa hakkının tesis edilmesi tümüyle serbest bırakıldı.
- Denizin kirletilmesi konusu yasa tasarısında şöyle yer aldı: "1992 tarihinde Londra'da kabul edilen "Petrol Kirliliğinden Doğan Zararın Hukuki Sorumluluğu ile İlgili Uluslararası Sözleşme" ve "Petrol Kirliliği Zararının Tazmini İçin Bir Uluslararası Fonun Kurulması ile İlgili Uluslararası Sözleşme"ye taraf olduğu için tasarıda, 1976 ve 1992 tarihli Sözleşmelerin uygulanmasına ilişkin çeşitli hükümlerin sevk edilmesi gerektiği belirtildi. Ancak, 1976 ve 1992 tarihli Sözleşmeler doğrudan uygulanacak olan kurallar olduğuna dikkat çekilirken, yani, 20/05/1982 tarihli ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 1 inci maddesi anlamında "yabancılık unsuru" barındırmayan, tümüyle milli nitelikteki uyuşmazlıklarda dahi, anılan Sözleşmeler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gibi mahkemeler tarafından uygulanmak zorunda olduğu belirtilerek aynı hükümleri Tasarıda tekrar etmek isabetsiz bulundu. Onun yerine, Sözleşmelerin Tasarı hükümleriyle bir arada uygulanabilmesini temin edecek tamamlayıcı kuralların kabulü ile yetinildi. Bu kurallar hazırlanırken, Sözleşmelere taraf olan çok sayıda ülkedeki düzenlemeler karşılaştırılarak, milletlerarası uygulama ile uyum sağlanmasına özen gösterildi. Tasarının bu hükümleri hazırlanırken, 1976 Sözleşmesini tadil eden 1996 tarihinde kabul edilmiş olan protokolün hükümleri de dikkate alınarak Tasarı'ya yansıtıldı.
- Öte yandan, gemilerin sebep olduğu zarara ilişkin iki yeni milletlerarası sözleşme daha kabul edildi. Bunlardan birincisi tehlikeli maddelerden doğan sorumluluk hakkında 09/05/1996 tarihli "International Convention on Liability and Compensation for Damage in Connection with the Carriage of Hazardous and Noxious Substances by Sea", ikincisi ise yakıt kirliliğinden doğan sorumluluk hakkında 23/03/2001 tarihli "International Convention on Civil Liability for Bunker Oil Pollution Damage"dir. Türkiye'nin bu sözleşmelere taraf olmasına ilişkin değerlendirmeler sürmekte. Sonuçta bu Sözleşmelerin kabul edilmesi halinde, Tasarının bu Kısmına yeni düzenlemelerin eklenmesi gerekeceği belirtiliyor.

TASARI'NIN SİGORTA BÖLÜMÜNDE 3 TEMEL HEDEF - Tasarı'nın sigorta bölümünde 3 temel hedef belirlendi. Birinci hedef Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun, modern bir kanun hazırlamak, ikinci hedef 6762 sayılı Kanunun uygulamada sorun yaratmamış ve sigortacılar tarafından benimsenmiş hüküm ve ilkelerini korumak; üçüncü ise, uygulamanın sorun ve gereksinimlerine cevap verebilecek ve zorlukları görülen sorunları giderebilecek nitelikte hükümler öngörmek. Öncelikle, tüm sigortalar için ortak hüküm niteliğinde olması gereken genel hükümler Kanunda dar kapsamlı ele alındı. Buna karşılık primlerin ödenme yeri, şekli gibi genel nitelikli bazı konular ise sadece mal sigortaları açısından, üçüncü kişi lehine yapılmış sigortalarda, tazminat ile prim takası gibi yine genel nitelik taşıması gereken bazı hükümler ise sadece deniz rizikolarına karşı sigortalarda düzenlendi. Tasarının sigorta hükümleri açık, anlaşılır ve görsel nitelikte bir sistematiğe bağlandı.
- Sigortacıya ve acentesine, sigorta poliçesinin kurulmasından önce, yapılacak sözleşmeye, önemli hükümlere, sigortalının haklarına, süre vermeden feshe ilişkin tüm bilgileri sigortalıya vermeleri ve ilişki bakımından önemli olabilecek gelişmelerden onu haberdar etmeleri görevi verilerek şeffaflığa uygun ve modern sigorta hukukunun bir parçası olan özel bir hükme yer verildi.
- Tasarıda, her sigorta türüne uygun genel nitelikte hükümler öngörülmeye çalışıldığından 6762 sayılı Kanundan farklı olarak yangın, tarım veya hırsızlık gibi özel sigorta türleri özel olarak düzenlendi.
- Tasarı emredici hükümlere ancak korunmaya değer bir menfaat varsa yer verdi.
- Sigortacılığın hukuki olduğu gibi teknik boyutu da vardır. Sigortacılık her aşamada gerçek bir risk analizi ve aktüeryal hesaplamaların yapılmasını zorunlu kılan bir sektör olduğundan özellikle, aktüeryanın sigortacılıktaki önemi tartışılmaz bir gerçekliği vurgulanarak bu gerekliliğe uygun düzenlemelere tasarıda yer verildi.
- Tasarıda kara ve deniz sigortalarının farklılığına son verildi. Bu sebeple deniz sigortalarına ilişkin hükümler Kanundan çıkarıldı.
- Tasarıda can sigortaları, reforma tabi tutuldu.
- Tasarıda sermaye şirketleri hakkında, AB'de uygulananlar esas alınmış, ölçüt oluşturulurken, KOBİ'ler için ölçütlerin belirlenmesi Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bırakıldı.
Elektronik işlemler, güvenli elektronik imza, elektronik işlemlerin bir bölümünü oluşturan e-ticaret, şirketlerde organların sanal ortamlarda toplantı yapabilmeleri, on-line oy kullanma ve toplantı nakli ticari işletme, şirketler, kıymetli evrak, taşıma, deniz ve sigorta hukukunu derinden etkilediği; etkilemeye ve önemli kurumları yeniden şekillendirmeye devam edeceği vurgulanan tasarıda 15/01/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu ve bunun BK'ya yansıması söz konusu etkinin kanıtı olarak gösterildi ve tasarıda aynı amaçla düzenlemeler yapıldı. Bu bağlamda her sermaye şirketinin bir web sitesi açması, bu sitenin bir bölümünü pay sahiplerini, alacaklıları, sermaye piyasası aktörlerini ilgilendiren bilgilerin yayınlanmasına tahsis etmesi, yönlendirilmiş mesajları bu siteye koyması, bu hususu (siteyi değil) tescil ettirmesi ve ilan etmesi, web sitesinin adresini unvanının altına yazması zorunluluğunu getirildi. Web sitesine konulması gereken bir bilgi, rapor, açıklama, yönlendirilmiş mesaj gibi siteye konulmamışsa bu, hukuka aykırı bir eylem olarak kabul edilecek ve hukuka aykırılığın sonucunu doğuracak.

En Çok Aranan Haberler