İSTANBUL (ANKA)- Uluslararası Af Örgütü 2007 Türkiye Raporunda 1999 yılından bu yana ilk kez Türkiye ile ilgili 2006 yılında insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusundaki ihlallere ilişkin çok sayıda noktanın altı çizildi. Örgüt geçen yıllar içinde yürürlüğe konan yasalarla gelen reformların hayata geçirildiğini gösteren çok az delil bulunduğunu açıkladı.
Uluslararası Af Örgütü'nün 100 ülkede bugün eş zamanlı olarak açıkladığı dünya raporunun İstanbul'da yapılan basın toplantısına, Türkiye Masası Direktörü Ville Forsman ve Türkiye Şubesi Başkanı Levent Korkut katıldı. Levent Korkut Ankara'da yaşanan bombalama olayından ve ortaya çıkan can kayıpları ile yaralanmalardan büyük üzüntü duyduklarını belirterek başladığı konuşmasında "Bu olay doğrudan sivillere yönelik bir saldırıdır. Aynı zamanda bireylerin insan hakkı açısından vahim bir saldırıdır ve suçluların yakalanarak derhal adalet önüne çıkarılması ve cezasız kalmaması temel dileğimizdir. Hayatını kaybedenler için ve yaralananlar için elimizden gelen tüm üzüntümüzü halkımızla paylaşmak isteriz. Ankara'da yaşanan bu saldırı örgütün 2007 raporunda açıkladığı ve tüm dünyada egemen olan korkunun ortaya çıkardığı bölünmüş dünya saptamasına da çok paralellik arz eden bir gelişmedir" dedi.
YEDİ İHLAL NOKTASI
Levent Korkut konuşmasında, Türkiye raporunun giriş bölümünde insan hakları ihlalleri konusunda yedi noktaya vurgu yapıldığını belirterek bu başlıkları şöyle sıraladı :
"Barışçıl şekilde fikirlerini ifade edenler hakkında açılan devam ediyor. İnsan haklarının durumu doğu ve güneydoğu bölgelerinde PKK ve güvenlik güçleri arasında artan çatışmalara bağlı olarak kötüye gitti. Diğer bölgelerde de silahlı gruplar tarafından sivillere yöneltilen saldırılarda artış görüldü. Ülkenin güneydoğusunda Diyarbakır'da kanlı protestolar sırasında kolluk kuvvetleri tarafından göstericilere uygulanan ölçüsüz kuvvet kullanımı rapor edildi. İşkence ve kötü muamele iddialarında genel bir düşüş gözlense de özellikle protesto sırasında tutuklananlara karşı gözaltı sırasında kötü muamele yaygın olarak görüldü. F tipi cezaevleri koşulları ve adil yargılama konusunda endişeler devam ediyor. Şiddet mağduru kadınlara sığınak sağlamak konusunda çok az ilerleme görüldü."
İfade özgürlüğü başlığını taşıyan bölümde gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, akademisyenler, öğrenciler ve insan hakları savunucuları gibi grupların hakkında kovuşturmalara bazen de mahkumiyete neden olan ve ifade özgürlüğüne temel kısıtlamalar getiren yasaların yürürlükte kaldığı vurgulanan raporda "Güvenlik güçleri tarafından sivillerin hedef alınması" rapor edildiği belirtilerek "Öldürücü kuvvet kullanımını sadece yaşam koruma amaçlı sınırlandırmada başarısız olan, değiştirilmiş Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesine ilişkin endişeler var. 16. Maddenin güvenlik güçlerinin tam ve tarafsız yargılanmasını engelleyebileceği yönünde endişeler sürüyor" denildi.
ŞEMDİNLİ SORUŞTURMASI
İşkence başlıklı bölümde işkence ve kötü muameleyle ilgili haberlerin eski yıllara kıyasla daha az osla da hala gelmeye devam ettiği belirtilerek, işkence ve kötü muamelenin bir kısmının resmi olmayan tutuklama yerlerinde gerçekleştiği kaydedildi. Cezasızlık başlıklı bölümde ise güvenlik güçleri tarafından yapılan ihlaller üzerine yürütülen soruşturmalardaki yetersizlik ve sorumluları kanun önüne çıkarabilmek için hukuk mekanizmalarındaki genel isteksizlik halinin devam ettiği hatırlatılarak, Şemdinli olaylarıyla ilgili yapılan duruşmanın "yüksek düzey askeri personel ve hükümet yetkililerinin siyasi müdahaleleriyle" gölgelen bir soruşturmanın ardından devam ettiği savunuldu.
Af örgütünün raporunda anti-terör yasasıyla suçlananların 2004'te kaldırılan DGM'lerin yerini alan Ağır Ceza Mahkemelerinde uzun ve haksız davalarla karşılaşılmaya devam ettiği ifade edilerek savcıların işkence altında alındığı iddia edilen açıklamalara dayalı kanıtlar sunduğuna dikkat çekildi.
ŞÜPHELİ ÖLÜMLER
Güvenlik güçleri tarafından sivillerin hedef alınmasının sürekli rapor edildiği, öldürmelerin genel nedeni olarak kurbanların dur emrine itaat etmemelerinin gösterildiği ancak ölüm nedeninin ölçüsüz kuvvet kullanımı ve bazı durumlarda ise yargısız infaz olarak kendini gösterdiği kaydedilen raporda, silahlı grupların saldırıları başlığı altındaki bölümde ise 2006'da yaşanan olaylar sıralandı. Bu bölümde Diyarbakır'da meydana gelen ve içlerinde dört çocuğun da bulunduğu toplam 10 kişiden sekizinin vurularak öldürüldüğüne değinilerek silahlı grupların sivilleri hedef alan bombalı saldırılarının sayısında da artış görüldüğü yazıldı.
Af örgütü raporunda İstanbul, Manavgat, Marmaris, Antalya ve Van'da düzenlenen ve sivillerin ölümüne yol açan bombalı eylemlere değinildi. Raporda geçen yıl mayıs ayında Danıştay'a yapılan silahlı saldırıdan da yorumsuz olarak söz edildi.Cezaevi koşullarının değerlendirildiği bölümde ise mahkumların kötü muamele, keyfi ve katı disiplinle cezalandırılmaları ve tek başına ya da küçük gruplar halinde F tipi cezaevlerinde izole tutulduklarıyla ilgili şikayetlerin sürdüğü belirtildi.
TEMKİNLİ KÖTÜMSERLİK
Değerlendirmesinin ardından Levent Korkut "Türkiye, insan hakları ve demokrasi konusunda geçen yıllara göre nasıl bir süreç yaşıyor" şeklindeki soruya "1999-2004 arasındaki dönemde genelde olumlu gelişmeler rapor edildi. AB sürecinin de bu olumlu gidişte önemli bir rolü oldu. Ancak şimdi 2006 Türkiye raporunda ilk kez ihlaller konusunda bu kadar noktanın altının çizildiğini görüyoruz. Olumlu hava devam ediyor. Kişisel olarak, Af Örgütü'nde temkinli bir yaklaşımın benimsendiği ve ılımlı bir kötümserliğin hakim olduğunu söyleyebilirim" yanıtını verdi.
2007 yılında yaşanan olayların 2006 yılı raporunda yer almadığını hatırlatan Korkut, Şemdinli olaylarına ilişkin davanın Yargıtay tarafından bozulmasını nasıl değerlendirdiği sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Bu konuda nihai değerlendirmeyi Londra yapacaktır kuşkusuz. Fakat ben bir hukukçu olarak bu davanın geldiği sürecin hukuk devleti açısından sorgulanabilir bir durum olduğunu düşünüyorum. Af Örgütünün adil yargılama ve cezasızlık ilkeleri açısından konuya yaklaşacağını ve Türkiye Masasının bu konuya olumlu bir görüş vermeyeceğini tahmin edebilirim."
HER ÜLKEYE KENDİ İÇİNDE BAKARIZ
Af Örgütü Türkiye Masası Direktörü Ville Forsman ise olaylarda silahlı kuvvetlerin rolü konusunda kendilerinin bir değerlendirmesi olmadığını konuya sadece insan haklarının var olup olmadığı noktasından bakılarak bir eleştiri yapıldığını hatırlattı. Forsman "Türkiye'nin insan hakları alanındaki performansını diğer ülkelerle kıyaslarsanız nasıl görüyorsunuz şeklindeki bir soruya "Biz Örgüt olarak hiçbir ülkeyi bir başkası ile kıyaslayıp bir dereceleme veya sıralama yapmıyoruz. Her ülkeyi kendi içinde değerlendirip bir sonuca varıyoruz. Türkiye için de değerlendirmemiz doğrudan insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin ihlalleri ile ilgili olmaktadır" şeklinde görüş bildirdi.