HABER

"Türkiye ağabey değil, stratejik ortak olmak istiyor"

Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni: - "ABD Başkanı Donald Trump'ın son dönemlerde dünyaya karşı olumsuz tutumu, Türk dünyasının yakınlaşma çabalarını hızlandırdı. Bu yakınlaşma bir yapılaşmaya doğru hızla formüle ediliyor. Türkiye de bu yapının içinde artık ağabey sıfatıyla değil stratejik bir ortak olarak yer almak istiyor. Türkiye'nin bu tutumu diğer ülkelerin de lehine gelişiyor" - "Orta Asya, halklar ortak hareket etme, ortak strateji geliştirme noktasında bir birlik sağlarsa, ekonomi, yatırım, ulaşım, taşımacılık, turizm, bilim-teknik ve eğitim gibi alanlarda karşılıklı iş birliği de bununla beraber hızla gelişir. Bir Türk pazarı oluşturmak Türkiye'nin de uzun zamandır arzuladığı şeydir" - ANKASAM Avrasya Uzmanı Dr. Abdrasul İsakov: - "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirvede dile getirdiği karşılıklı ticarette dolardan vazgeçme önerisi, yalnızca açıklamanın ses getirmesiyle değil, yavaş yavaş uygulamaya geçilmesiyle gerçeklik kazanacak bir öneridir. Örneğin, yerel ürünlerin ihracatında bu uygulamanın gerçekleştirilebilme ihtimali oldukça yüksek" - "Türk Cumhuriyetleri arasında Türkiye Türkçesinin neden ortak iletişim dili olarak kabul edilmediği, Zeki Velidi Togan ve Abdülkadir İnan'ın yüz sene öncesinde konuşma yaptıklarında kullandıkları ve bütün Türk halklarının anladığı Oğuz-Kıpçak lehçelerinin karışımı olan ortak dil üzerinden çalışma yapılmadığı soruları akla geliyor"

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, ABD Başkanı Donald Trump'ın son dönemlerde dünyaya karşı olumsuz tutumunun, Türk dünyasının yakınlaşma çabalarını hızlandırdığını belirterek, ''Bu yakınlaşma bir yapılaşmaya doğru hızla formüle ediliyor. Türkiye de bu yapının içinde artık ağabey sıfatıyla değil stratejik bir ortak olarak yer almak istiyor." dedi.

Kırgızistan'ın dönem başkanlığında düzenlenen Türk Konseyi 6. Devlet Başkanları Zirvesi'ni AA muhabirine değerlendiren Köni, Türk dünyasındaki ülkelerin çoğunun hem Batılıların kurduğu örgütlerde hem de Şangay İşbirliği Örgütü gibi yapılarda yer aldığını söyledi.

Prof. Dr. Köni, Batı ile Doğu'yu, Güney ile Kuzey'i birleştiren bir coğrafyada bulunmanın, ülkeler için inanılmaz bir avantaj olduğunu dile getirerek,Türkiye'nin daha yeni yeni Doğu ve Asya yapıları içinde yer almaya başladığını aktardı.

Batılı uluslararası örgütlerin içindeki siyasi ve ekonomik yapılanmanın benzerinin Asya Birliği ülkeleri arasında da hayata geçirildiğini aktaran Köni, bu birliğin uluslararası bir ittifaka, pakta veya güce dönüşmesinin de uzun bir zaman alacağını ifade etti.

ABD'nin son dönemdeki tutumu karşısında Asya halklarının birleşmeye başladığının altını çizen Köni, şöyle konuştu:

"Hatta Süleyman Demirel zamanında ortak bir Türk parası oluşturalım, Türkçeyi ortak dil olarak belirleyelim ve birbirimizi daha iyi anlayalım gibi yaklaşımlar da olmuştu. Maalesef uluslararası ortam buna izin vermedi. Ama şu anda bu çok mümkün görünüyor. Çünkü ABD'nin tutumundan dolayı herkesin nevri dönmüş durumda. Trump, kendi ülkesinin ekonomik sisteminin çarklarını kullanarak ona göre bir yapı oluşturuyor. Bunun karşısında da özellikle yükselen alt uluslar buna karşı bir alternatif sistem üretme yoluna gidiyor. Trump'ın son dönemlerde dünyaya karşı olumsuz tutumu, Türk dünyasının yakınlaşma çabalarını hızlandırdı. Bu yakınlaşma bir yapılaşmaya doğru hızla formüle ediliyor. Türkiye de bu yapının içinde artık ağabey sıfatıyla değil stratejik bir ortak olarak yer almak istiyor. Türkiye'nin bu tutumu diğer ülkelerin de lehine gelişiyor."

Köni, Batı'da 500 milyon Avrupa, 300 milyon da Amerika'da olmak üzere 700 milyonluk bir yapı olduğunu, bunun karşısında ise 4 milyarlık Asya halkının bulunduğunu söyledi.

Bu 4 milyarlık yapı içinde Türk devletleri önemli bir yer teşkil ettiğini vurgulayan Köni, şöyle devam etti:

"Asya'da böyle bir yapılanma olursa ve ekonomik üretim yapılırsa, yeteri kadar tüketici var. bu çok önemli bir faktör. İkinci bir faktör ise Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşması. Rusya, Kazakistan dahil bu bölgede etkin bir güç. Türkiye, Rusya ile bu yakınlığını devam ettirdiği sürece bu yapı ilerler. Rusya ile İdlib meselesinde veya Çin ile ilgili herhangi bir konuda anlaşmazlık ya da çatışma olmazsa, bölgede çok hayırlı gelişmeler olabilir diyorum. Orta Asya, halklar ortak hareket etme, ortak strateji geliştirme noktasında bir birlik sağlarsa, ekonomi, yatırım, ulaşım, taşımacılık, turizm, bilim-teknik ve eğitim gibi alanlarda karşılıklı iş birliği de bununla beraber hızla gelişir. Bir Türk pazarı oluşturmak Türkiye'nin de uzun zamandır arzuladığı şeydir."

- "Büyük bir Türk kartı da ortaya çıkar"

Asya'da gerçekleşen bu yapının bölgesel güvenlik açısından da önemli olduğunun altını çizen Köni, ''Bu ülkeler arasında ekonomik bir ortaklık kurulduğu takdirde, ekonomiyi korumak için doğal olarak güvenlik duvarı da kendiliğinden oluşur. Bu durumda oluşan bölgesel güvenlik duvarı çok daha gerçekçi ve sağlam olur. Bir menfaat birliği oluştuğunda ne ABD'ye ne NATO'ya ihtiyacınız olur." dedi.

Prof. Dr. Hasan Köni, Macaristan'ın konseyde gözlemci statüsü ile yer almasının önemine vurgu yaparak, Macaristan Başbakanı Viktor Orban'in "Biz Macarca konuşuyoruz. Bu Türk diliyle bağlantısı olan eşsiz bir dil. Hristiyan dinini aldık, fakat Kıpçak-Türk ilkeleri üzerinde duruyoruz." sözlerinin iki ülke arasındaki dostluk bağlarının yeniden kurulması açısından oldukça sevindirici olduğunu söyledi.

Macarların Hun kökenlerine geri döndüğünü, bu nedenle Macarların Asya'daki yeni yapılanmanın içinde bulunmak ve bu yapıdan faydalanmak istediklerini aktaran Köni, "Bir kısmı Hristiyanlaşmış bile olsa Balkanlar'da, Orta Asya'da çok sayıda Türk var, bunlar yeni yeni ortaya çıkıyor. Bu tam olarak ortaya çıktığında kültürel ve ekonomik açıdan büyük bir Türk kartı da ortaya çıkar. 1992'den beri kurulan hayal biraz daha gerçekleşebilir. Çin'in de yeni 'İpek Yolu' projesi kapsamında Çekya, Sırbistan, Macaristan ve Polonya gibi ülkelere yönelik atılımlar yapıyor. Bu devletlerin de buna ihtiyacı var. Ayrıca Avrupa'da özellikle İtalya, Fransa, Portekiz, İspanya, Yunanistan da yeni alanlar arayışında. Dolayısıyla bu ülkeler Asya'da yaşanan gelişmeleri takip ediyor ve yapıya yaklaşmaya çalışıyor. Bu da en çok Almanya'yı rahatsız ediyor. ''

- "Sonraki zirveler güvenlik, din, Türk azınlıkları konularında yapılmalıdır"

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Avrasya Uzmanı Dr. Abdrasul İsakov da 2020'de kuruluşunun 10. yıl dönümünü kutlayacak olan Türk Keneşi'nin, şimdiye kadar altı zirve gerçekleştirmesinin, örgütün aktif bir şekilde çalıştığını gösterdiğini dile getirerek, "Zirvenin dikkat çeken onur konuğu Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev oldu. Zira Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2018 Mayıs ayı başındaki Özbekistan ziyaretinde Mirziyoyev, ülkesinin Türk Keneşi'ne katılmaya hazır olduğunu açıklamıştı. Özbekistan'ın örgüte üyeliğinin gelecek sene Bakü'de yapılacak Türk Keneşi Zirvesi'ne yetişeceği umulmaktadır." diye konuştu.

Zirvede iki anlaşma imzalanmasının yanı sıra 3 belgenin de kabul edildiğine dikkati çeken İsakov, imzalanan anlaşma gereği Macaristan'ın örgütün gözlemci üyesi olduğunu söyledi.

Macaristan'ın göstereceği siyasi iradenin, Türk Dünyası ile iş birliğinden yana olmasının, Türk Cumhuriyetlerinin Batı ile arasındaki iş birliğini geliştirmesi açısından da önem arz ettiğini anlatan İsakov, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İmzalanan bir başka karar gereği, Türk Keneşi Genel Sekreteri ve Genel Sekreter Yardımcıları belirlendi. Bu bağlamda Büyükelçi Baghdad Amreyev gelecek üç yıl boyunca Türk Keneşi Genel Sekreterliği görevini üstlenecek. Amreyev'in katkılarıyla Türk Keneşi'nin gelecek yıllarda bölge ülkeleri ve bölgesel örgütlerle daha sıkı iş birliği içerisinde bulunacağını düşünmek mümkün. Zirve, Gençlik ve Ulusal Spor Oyunları başlığı altında yapıldı oysa şimdiye kadar olan Türk Keneşi zirveleri, ekonomi, turizm, gümrük ve ulaşım, eğitim ve bilim, medya alanları üzerineydi.

Türk Cumhuriyetlerinin mevcut şartları göz önünde bulundurulduğunda bir sonraki zirve veya zirvelerin güvenlik, din, Türk azınlıkları konularında yapılması zaruridir. Bu kapsamda Türk Cumhuriyetlerinin Avrasya güvenliği, İslam'ın doğru bir biçimde anlatılması ve dünyadaki Türk azınlıkları hakkında ortak politikaların oluşturması gerekmektedir. Uluslararası meselelerde Türk Cumhuriyetlerinin ortak söylem benimsemesi, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda ortak hareket etme kabiliyetinin de önünü açacaktır."

\

- "Karşılıklı ticarette dolardan vazgeçme önerisi"

Türk Cumhuriyetlerinin aralarında kullanması gereken dile de değinen İsakov, şunları anlattı:

"İletişim dili olarak Türkiye Türkçesinin neden ortak iletişim dili olarak kabul edilmediği, Zeki Velidi Togan ve Abdülkadir İnan'ın yüz sene öncesinde konuşma yaptıklarında kullandıkları ve bütün Türk halklarının anladığı Oğuz-Kıpçak lehçelerinin karışımı olan ortak dil üzerinden neden çalışma yapılmadığı soruları akla gelmektedir. Ayrıca Kazakistan'ın Latin alfabesine geçmesi, Türk Cumhuriyetlerinin Latin alfabesine geçmesinin önünü açacaktır. Bu durum ortak iletişim dili meselesini daha çok gündeme getirecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zirvede dile getirdiği karşılıklı ticarette dolardan vazgeçme önerisi, yalnızca açıklamanın ses getirmesiyle değil yavaş yavaş uygulamaya geçilmesiyle gerçeklik kazanacak bir öneridir. Örneğin, yerel ürünlerin ihracatında bu uygulamanın gerçekleştirilebilme ihtimali oldukça yüksek."

İsakov, Türk Keneşi'nin yeniden yapılandırılarak, sözde değil özde yeni bir döneme giriş yapması gerektiğinin altını çizerek, bu yeni dönemde Türkmenistan'ın da örgütteki yerini almasının isabetli bir karar olacağını kaydetti.

Slav, Fars ve Arap coğrafyalarında kalan Türk azınlıkların sahiplenilmesi gerektiğini dile getiren İsakov, "Bu kesime destek çıkılması, küresel terörle mücadele, doğu-batı ticareti küresel güçlerin baskılarına karşı dayanma, Türk uygarlığının yaşatılması ve ortak mirasın korunması gibi pek çok neden Türk Keneşi'nin daha da etkin olmasını gerektiriyor." ifadelerini kullandı.

En Çok Aranan Haberler