Fenerbahçeli Diego Lugano, saha içindeki savaşçı kimliğinin aksine saha dışında entelektüel bilgisiyle dikkat çeken bir futbolcu. Uruguaylı yıldız, ekonomi okumasının getirdiği bilgi birikimiyle derin sosyal analizler yapma kabiliyetine de sahip.
Lugano, El Pais gazetesine verdiği röportajda, futbola nasıl başladığı ve ailesiyle ilgili bilgiler verirken, Türkiye ile ilgili gözlemlerini de aktardı. Ülkesinde 'Tota' lakabıyla tanınan Lugano'nun İstanbul'daki yaşamı hakkında bilgiler veren El Pais muhabiri, "Lugano'nun evi Boğaz'ın ayırdığı İstanbul'un Asya yakasındaki kozmopolitan Kadıköy semtinde" derken, Uruguaylı yıldız da İstanbul'daki sosyal yaşamı ilginç benzetmelerle Latin Amerikalılar'a aktardı.
BURADA HER SINIFTAN, HER DİNDEN İNSAN GÖREBİLİYORSUNUZ
Lugano, röportajında özellikle Türkiye'deki hoşgörü ortamına dikkat çekti. İnsanların her ne kadar çok farklı kültürel altyapıya sahip olmasına karşın, nasıl bir arada yaşadığını anlatan Lugano şöyle konuştu:
"İstanbul'da her şey var. İnsanı en çok şaşırtan şey çok kültürlülük. Sokaklarda her sosyal sınıftan, dinden insan görebiliyorsunuz. Burka (tesettür) giyen bir kadının arkasından mini etekli ve göğüsleri estetikli bir kadın gelebiliyor. Yahudi ile Türk, Arap, Hıristiyan yan yana ve aralarında hiçbir sorun yok. Kültürel farklılıklar uyum gerektiriyor. 1500 yılı savaşlarla geçiren Türkiye aşırı milliyetçi."
POLİS BANA ATATÜRK PANKARTINI KALDIRTTI
"Savaşların kana buladığı bir anavatanları var. Fenerbahçe'deki ilk yılımda resmi bir bayramda maça çıktık. Sahaya elimizde milli kahraman Atatürk'e ithaf edilmiş bir pankart taşıyorduk. Pankartta ne yazdığını bilmiyordum. Pankartı tribünlere göstedik. Bir noktadan sonra pankartı bıraktım ve yere düştü. Bütün takım arkadaşlarım çok kötü oldu. Polis geldi ve parmağıyla pankartı gösterdi. Böyle bir şey yapamayacağımı söyledi. Milli duyguları eşsiz. Ülke her şeyden önce geliyor" diye konuştu.
OĞLUM BABİL KULESİ GİBİ BİR OKULA GİDİYOR
18 yaşına kadar futbolcu olmayı hiç düşünmediğini anlatan Fenerbahçeli futbolcu, "Ekonomi okudum ve eğitimim konusunda annem, babam ve dedem çok yardım etti. Çok iyi bir öğrenciydim. Bu yüzden 18 yaşına gelene kadar hayatımda gideceğim yolun futbol olacağını hiç düşünmedim. Futbola başladığım ilk zamanlarda ailem pek fazla hoşlanmadı. En büyük çocuğum Nicholas, 9 yaşında ve Portekizce, İspanyolca, Türkçe, İngilizce ve İtalyanca gibi 9 farklı dilin konuşulduğu Babil Kulesi'ne benzer uluslararası bir okula gidiyor" dedi.
Lugano Türkçe öğrenememekten yakınırken, bildiği sözcükleri, 'Günaydın', 'Afiyet olsun' ve birkaç kelime daha olarak sıralıyor. Türkçeyi öğrenememesine gerekçe olarak ise, çevresinde çok Brezilyalı olmasını ve kablo TV'yi gösteriyor.