MOSKOVA (ANKA) - Ukrayna meselesi Türkiye'yi, hem komşu ülke olmasıyla hem Rusya ve AB ile ilişkileri çerçevesinden bakıldığında, dolaylı olarak da olsa etkiliyor. ABD ve Rusya'nın Akdeniz ve Karadeniz'de bulunan gemilerinin geçiş için boğazları kullanmaları söz konusu. Bu da doğal olarak Montrö Sözleşmesi'ni gündeme getirdi. Türkiye'nin fiziksel bir meseleden ötürü bağlantılı hale geldiği konu, gemilerin boğazdan geçip geçmemesi, Türkiye'nin tarafsız davranması gibi boyutları ile son günlerin tartışılan konuları arasında.
Türkiye'yi doğrudan konunun muhatabı haline getiren "su yolları" meselesini Kadir Has Üniversitesi'nden Yard. Doç. Dr. Reşat Volkan Güner, Rusya'nın Sesi'ne değerlendirdi. Güner, boğazların ABD ve Rusya gemileri tarafından kullanılması meselesini Montrö Sözleşmesi'nin maddelerine atıfta bulunarak açıkladı.
Türkiye'nin savaşın tarafı olması ya da kendisini yakın bir savaş tehdidi altında sayıyor olması ile Türkiye'nin savaşa katılmıyor olmasının farklı olasılıkları gündeme getirdiğini ifade eden Güner, "O yüzden her somut olayda bu genel veriyi aklımızda tutmamız gerekiyor. Ondan sonra o somut olay çerçevesinde farklı açıklamalar yapılabilir. Fakat ticaret gemilerinin bayrağı ve yükü ne olursa olsun, gece ve gündüz geçiş serbestliğine sahip olduğunu görüyoruz. Savaş zamanında yine eğer Türkiye savaşan taraf değilse, barış zamanındaki o transit geçişin uğraksız olduğunu ve hükümlerin geçerli olduğunu biliyoruz. Fakat Türkiye savaşa katılmışsa, boğazlardan ancak gündüz vakti girilebileceğini ve tabi ki Türkiye'nin savaş halinde olduğu devletlerin bayrağını taşıyan gemilere kapalı olduğunu görüyoruz" dedi.
Güner, Montrö Sözleşmesi'ne göre savaş dönemine gelindiğinde sistemin nasıl işlediğini ise şöyle açıkladı:
"Barış zamanında, Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin tonaja göre ve adete göre bazı sınırlandırılmalara tabi olduğunu görüyoruz. Kıyısı olmayan devletlerin ise toplamda 30 bin tonajı aşmayacak şekilde geçebileceklerini, uçak gemilerinin ve denizaltılarının geçişinin ise yasak olduğunu biliyoruz. Karadeniz'e kıyısı olmayan devletlerin Karadeniz'e geçtikleri takdirde, burada 21 günden fazla kalamayacaklarını görüyoruz."
Kıbrıs sorununa da değinen Güner, Kıbrıs'ta uzun yıllardır ayrı olan iki toplumun, gelinen son süreçte ancak birleşerek bazı sorunları aşacaklarını, birleşme havasının artık daha yaygın olduğunu söyledi. Güner, "En azından kesin bir sonuç elde edilmese bile Ercan Havaalanı'nın veya limanların açılması meselesinde somut adımlar atılması için hem kamuoyunun hem siyasilerin daha istekli olduğunu görüyoruz. Tabi bunda bazı ekonomik nedenler olduğunu da biliyoruz. Kıbrıs'ın kuzeyinin tanınmıyor oluşu, artık insanların farklı seçenekler aramasını çok doğal olarak gerektiriyor. Ama diğer taraftan da güney tarafın özellikle içinde bulunduğu Münhasır Ekonomik Bölge denilen bölgelerde aradığı doğalgazın Avrupa'ya aktarımı çerçevesinde kuzeye ihtiyaç duyduğunu biliyoruz. Bu ihtiyaçlar çerçevesinde fikri farklılıklar, mezhepsel, dini farklılıklar da olsa alanın yararına olacağı hususunda kamuoyunun daha pozitif ve daha bağımsız olarak bu birleşmeye doğru adımlar attıklarını ben şahsen gördüm" dedi.