Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, "Türkiye bu anayasa ile Avrupa Birliği'ne giremez. Çünkü bu anayasa halk için değil devlet için yapılmıştır" dedi.
Kastamonu Rıfat Ilgaz Kültür Merkezinde, Kastamonu Baro Başkanlığı tarafından düzenlenen "Türkiye'de Demokrasi" konulu konferansta konuşan Selçuk, "Türkiye'nin 1982 Anayasası'yla demokrasisini kuramayacağını" savunarak şöyle devam etti:
"Çünkü 1982 Anayasası halk için değil, devlet için yapılmıştır. Türkiye anayasal bir devlet değil anayasalı bir devlettir, görünüşte bir anayasası vardır. Türk halkı, bunu çözmek zorundadır. Anayasayı orasından burasından, çekiştirerek, düzelterek bu anayasayı düzeltemezsiniz. Bireye karşı yapılan anayasayı Türkiye'de kaldırmak gerekiyor ve bunun çok örnekleri vardır. Onlardan yararlanarak, Avrupa Birliğine sokacak bir anayasayı yapmak zorundadır."
1982 Anayasası'nın Türkiye'yi AB'ye sokamayacağını kaydeden Selçuk şöyle konuştu: "Bir metni düzeltmek, yeniden yazmaktan zordur. Türkiye bunu mutlaka başarmak zorundadır. Seçmenler kendilerini yönetenlerini buna zorlamak durumundadır. Bu anayasa ile demokrasi de işlemez, AB'ye de girilmez. Herkesin kendisi için değil herkesi memnun edecek şekilde bir anayasa yapılması gerekmektedir. Yeni anayasa, yüzde 10 baraj ve sadece birkaç partinin bulunduğu, sivil toplum örgütlerinin az olduğu Türkiye'de, herkesin görüşünü alabilecek ve almalıdır. Buna göre bir anayasa hazırlanmalıdır. Kimse kendi için anayasa yapmamalı. Türkiye ve geleceği için anayasa yapmalıdır. Türkiye ve geleceği için sık sık değiştirilmeyecek, herkesi memnun edecek bir anayasa yapmalıdır. Türkiye bu güne kadar bunu yapamamıştır."
"BU DAVA TÜRKİYE'Yİ İKİYE AYIRMIŞTIR"
Ergenekon davası süreciyle ilgili görüşlerini dile getiren Sami Selçuk, "o belgeleri incelemeden bir şey söyleyemem. Bu dava, Türkiye'yi ikiye ayırmıştır. Dreyfus davasına bu yüzden benzetiyorum. Ona karşı olanlar, ona yandaş olanlar... Bu yanlış. Bir davanın karşıtı, yandaşı olmaz. Cumhuriyet Savcısı Türkiye'de bir kuşku durumu söz konusuysa, bir suç işlendiğine ilişkin davayı açmak zorundadır. Savcının, ben bunu beğenmedim', şeklinde dava açma yetkisi yok. Bir dava ister bütün kamuoyunu ilgilendirir, ister ilgilendirmez, savcının gözünde o bir davadan ibarettir" dedi.
SELÇUK, SÖZLERİNİ ŞÖYLE SÜRDÜRDÜ:
"Ergenekon ismi bir kere yanlıştır. Ergenekon bana göre kışkırtıcı bir sözcük. Bu davanın adı Türk Ceza Yasası'nda bellidir. Bu nedenle herhangi bir davadan farkı yoktur. Savcı olsun, yargıç olsun kendilerine verilen yetkiyi çirkin de uygulayabilirsiniz, güzel de. Güzel uygularsanız, adaleti güzelleştirirsiniz, insanları lekeleyemezsiniz, çünkü insanların onurlarıyla oynamak yanlıştır. Buna meydan vermemek gerekir. Dava açılmalı mı açılmamalı mı? Bu tartışma kamuoyunun işi değildir. Yazarlar ve muhabirler haber verme hakkını kullanabilir, elbette toplumu bilgilendirmek zorundadırlar ancak değer yargısında bulunamaz ve bunu kınıyorum, ayıplıyorum. Savcılarımıza 'görevlerinizi her zaman yapın' diyorum."
"TÜRK CEZA KANUNU DÜNYANIN EN KÖTÜ YASALARINDANDIR"
Sami Selçuk, Türk Ceza Kanunu'na ilişkin olarak da şunları söyledi: "Şu anki Türk Ceza Kanunu, bana göre dünyanın en kötü yasalarındandır. Kimileri der ki 'kötü yasaları iyi hukukçular iyi uygular', yok böyle bir şey. Yasa kötüyse ben onu olduğu gibi uygularım. Onu değiştirmek yasamanın görevidir. 141'inci madde varsa, komünizm propagandası varsa ben o maddeyi sevmesem bile ben sizi hapse tıkarım. O kadar basit. Kötü yasalar iyi uygulanır veya iyi yasalar kötü uygulanır. Yok böyle bir şey."
AA