Pınarbaşı ilçesi, Güney Mahallesi Güney Sokak'ta geçen yıl 15 Haziran’da, Harun Sezer 1,5 yıldır birlikte yaşadığı Emel Öner'in ilk evliliğinden olan oğlu Alperen Ekinci'yi yumruk ve tekme darbeleriyle öldürdü. 'Yaralama' gibi suçlardan da sabıkası bulunan Sezer, Alperen Ekinci'nin cansız bedenini eve 100 metre mesafedeki mezarlıkta toprağa verdi. Emel Öner, cinayetten 3 gün sonra durumu Harun Sezer'in akrabalarına anlattı. Durumu öğrenen Sezer kaçtı. Sezer'in akrabalarının ihbarı üzerine anne Emel Öner, gözaltına alınıp tutuklandı. Alperen'in cesedi ise gömüldüğü yerden çıkarılıp, otopsi yapıldıktan sonra defnedildi. Harun Sezer de 29 Haziran'da yakalanarak tutuklandı. Sanıklar hakkında 'çocuğu ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiyi kasten öldürme' ve 'öldürmeye yardım etme' suçlarından dava açıldı.
Kayseri 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde geçen 28 Mayıs’ta görülen davanın 4'üncü duruşmasında mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan Harun Sezer'i, 'çocuğu ya da beden ve ruh bakımından kendini savunamayacak kişiyi kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Sanık hakkında hiçbir indirim maddesi uygulamadı. Heyet, Emel Öner'in ise beraatine ve tahliyesine hükmetti.
Mahkeme heyeti davayla ilgili gerekçeli kararını açıkladı. Harun Sezer hakkındaki gerekçeli kararda, “Harun Sezer, maktule olay günü televizyonda ne izlediğini ve babasına gitmek isteyip istemediğini sormak suretiyle sataştığı, babasına gitmek istediğini söylemesi üzerine sanığın daha da sinirlenerek maktulü darp etmeye başladığı, kendisine engel olmak isteyen Emel’i darp etmeye başladığı, yine kızları olan E.E.’yi darp ettiği otopsi raporundan da anlaşılacağı üzere maktulün vücudunda çok sayıda ekinoz ve kırığın saptandığı, boyna bası bulguları tespit edilen Alperen’in künt beden travmasına bağlı kafatası kırığı ile birlikte beyin kanaması ve beyin dokusu harabiyeti sonucu öldüğü, ‘beden bakımından kendisini savunmayacak durumda olan çocuğu kasten öldürme’ suçundan cezalandırılmasına karar verildiği” ifadelerine yer verildi.
Beraat kararı verilen anne Emel Öner hakkındaki gerekçeli kararda ise, 4 gün sonra alınan darp raporunda Emel Öner’in üst dudağında sıyrıklar, gözünde ve yüzünün farklı bölgelerinde kırık ve morluklar olduğu, yine Harun Sezer’den olan 9 aylık kızları E.E.’nin adli muayene raporunda, ense kısmında kızarıklar, sağ kaş üzerinde şişlik olduğu, Emel Öner’in savunmalarının adli muayene raporları ile doğrulandığı, Harun Sezer’in Alperen’i darp ettiği sırada anne Emel Öner’in, Harun’un eylemini kolaylaştırdığından bahsedilemeyeceği, anne Öner’in söz konusu fiili işlediğine ya da yardım ettiğine dair dosyada herhangi bire delile rastlanmadığı değerlendirmesi yapıldı.
Emel Öner’in olayda ihmali olup olmadığının da tespit edilemediği belirtilen gerekçeli kararda, “Eylemin ihmal suretiyle öldürme suçu kapsamında da değerlendirilemeyeceği, otopsi raporunda ölüm saatinin kesin olarak belli olmadığı, Harun Sezer’in maktulü darp etmeye devam ettiği sırada da maktulün ölmüş olabileceği, darba maruz kaldığı sırada tehdit edilmesi ve cep telefonunun da Harun Sezer’de olması nedeniyle yardım isteyemediğini belirten savunması dışında dosyada başka delile rastlanmadığı” kaydedildi.
Anne Emel Öner’in olaydan 3 gün sonra Harun Sezer’in ailesine haber vermesini de ‘ahlaken kınanabilir’ olarak değerlendiren mahkeme şu ifadelere yer verdi:
“Sanık Harun Sezer’in eşi Emel’in Alperen’in merdivenden düştüğü yönünde beyanda bulunduğunu belirtmiş ise de, mevcut otopsi raporu ve kendiliğinden ölen kişiye defin işlemi yapılması gerekirken, gizlice mezarlık içinde beton bir çukura gömülmesi nedeniyle bu savunmaya itibar edilmemiştir. Olayın ertesi gününden itibaren Emel Öner’in durumu kolluk kuvvetlerine bildirme imkanı varken bu yola başvurmamış, 3 gün beklemiş ise de, olay sırasında eşi tarafından darp edilmesi, olay ortaya çıkması halinde eski eşinin yakınları tarafından kendisinin de öldürüleceği korkusuyla hareket eden Emel Öner’in, olayı 3 gün boyunca kimseye bildirmemesi ahlaken kınanabilir bir davranış ise de, suça iştirak ettiği anlamına gelmeyeceği kanaatine varılmıştır.”
DHA