İSTANBUL (İHA) - İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldırım, yeni yıl nedeniyle bir mesaj yayınlayarak; AB'nin üyelik müzakerelerini başlatma kararıyla, 2005 yılına eski yıllara kıyasla "daha umutlu ve iyimser" girildiğini bildirdi.
AB üyeliğinin ekonomik ve sosyal hayatta kapsamlı yapısal değişiklikler gerektirdiğini belirten İTO Başkanı Mehmet Yıldırım, "Türkiye'nin çehresini değiştirecek, halkımızı ve firmalarımızı zaman zaman zorlayacak bu önemli değişimin istenen sonuca ulaşabilmesi için büyük ölçüde müzakere süreci içinde tamamlanabilmesi lazımdır. Ancak çok iyi bilinmelidir ki, yapısal değişim uygulamalarında başarıya ulaşılması esas itibariyle ekonomik başarıya ve Türk insanının refah seviyesinin yükseltilmesine dayanacaktır" dedi.
İTO Başkanı Yıldırım, mesajında, Türkiye'nin AB ile başlayacak üyelik sürecinin yanı sıra, hem konumunun sağladığı bütün imkan ve fırsatları değerlendirmeye devam etmesi, hem Türkiye'nin seçeneksiz kalmaması hem de AB içindeki pozisyonunun kuvvetlendirilmesi bakımından, Karadeniz Ekonomik İşbirliği ülkeleri başta olmak üzere Orta Asya ve Ortadoğu'da gelişen piyasalarla siyasi ve iktisadi ilişkilerini güçlendirmeye çalışması gerektiğini belirtti.
Yıldırım, İTO'nun aynı zamanda 123. kuruluş yıldönümünü kutlayacağı 2005 yılı çalışmalarında "AB uyum süreci"yle ilgili çalışmaların büyük önem taşıdığını ifade etti. Başkan Yıldırım, AB müzakere sürecinde Türkiye'yi temsil edecek resmi heyetlerde özel sektör temsilcilerinin de yer alması için girişimlerde bulunduklarını ve konunun ilgililer nezdinde takip edildiğini de açıkladı.
"EKONOMİDE KIRILGANLIK AZALDI".
İTO Yönetim Kurulu Başkanı, Türk ekonomisinin mevcut durumunu değerlendirirken, ekonomide yüksek borç yükü ve kaynak yetersizliğinden kaynaklanan sorunların devam etmesi, süregelen bazı sıkıntılar ve henüz aşılamayan problemlere rağmen kırılganlığın azaldığını ve giderek daha güçlü bir konuma girildiğini ifade etti.
Yıldırım, açıklamasına şöyle devam etti:
"Ekonomide enflasyon ve faiz seviyeleri büyük ölçüde düşürülmüş, Türk Lirası'na ve para piyasalarına istikrar kazandırılmıştır. Yatırımlar ve sınai üretim artmakta, ihracat gelişmektedir. Buna karşılık, işsizlik, gelir dağılımı bozukluğu ve bölgesel geri kalmışlık sorunlarının çözümünde, ekonomik büyümenin dış kaynak ve ithalat bağımlılığının azaltılmasında, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik açıklarının kapatılmasında ileriki senelere dönük bir gelişme henüz sağlanamamıştır. Ayrıca, çevrilmesi gereken kamu borçlarının büyüklüğünün sosyal ve ekonomik ihtiyaçlar için yeterli kaynak ayrılmasını imkansız kıldığı bir süreçte, Türkiye'nin etkili ve ileri görüşlü bir gelişme politikası uygulamanın yolunu ve kaynaklarını bulması gerekmektedir. Bunun için öncelikle gözetilmesi zorunlu olan husus, korunması gereken dengeler içinde her şeye rağmen ekonominin büyümesidir. Çünkü ancak işlerlik gösteren ve büyüyen bir ekonomi sıkıntıların giderilmesi için çözüm üretip kaynak yaratabilecektir. Türkiye bu bakımdan bütün zorluklara rağmen ümit verici bir gelişme göstermektedir. Bu bakımdan yıllar itibariyle ortalama büyüme hızının yüzde 5-7 arasında tutulması hayatidir."
İTO Başkanı Yıldırım, 2002'den bu yana kaydedilen ekonomik büyümenin memnuniyet verici olmakla beraber, kayıpların telafisi için henüz yeterli olmadığını da ifade etti. İstihdam açısından özellikle tarım ve inşaat sektörlerinin büyük önem taşıdığını ifade eden İTO Başkanı Yıldırım "Ancak bu iki sektördeki zafiyet, Türkiye'de işsizlik baskısının hafifletilmesinde önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bugün eğitimli genç nüfus arasında dahi işsizlik oranı yüzde 24'e yaklaşmıştır. İşsizlik sorunu, hafifletilemezse giderek sosyal sıkıntı ve patlamalara dönüşebilir, şehirlerde güvenlik sorununun ağırlaşmasına neden olabilir" diye konuştu.
"DÖVİZ VE PETROLÜN GELECEĞİ"
Başkan Yıldırım, 2005 yılı GSMH büyümesinin yüzde 5 olarak hedeflenmesinin, 2005 yılında TL'nin ABD Doları karşısında yüzde 11 değer kaybedeceğinin bir göstergesi olduğuna da dikkat çekerek şu açıklamayı yaptı:
"2005 yılında milli gelirin 300 milyar dolara, kişi başına düşen milli gelirin 4100 dolara yükselmesi beklenmektedir. Dolar bazında hesaplanan milli gelir artışının yüzde 1.7'de tutulması, TL'nin ABD Doları karşısında yüzde 11'in üzerinde değer kaybedeceğinin beklendiğini göstermektedir. ABD Doları'nın euro karşısında değer kaybediyor olması dikkate alınarak TL'nin ithal malı fiyatları bakımından toplam değer kaybının daha yüksek olabileceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, 2005'te geçen yılların aksine, düşük ithal malı fiyatları desteği olmadan yüzde 8 olarak belirlenen enflasyon hedefinin gerçekleştirilmesinde zorluk çekilebilecektir. Tarımsal üretim ve inşaat sektöründe gelişme sağlanamaması nedeniyle gıda maddesi fiyatları ve kira artışlarının da enflasyonu olumsuz etkilemesi söz konusudur."
Başkan Yıldırım, kur değişikliğinin, aşırı değerli TL koşullarında ihracat ve ithalatta sıkıntıyı artırabileceğini, ihracatçı ve imalatçı firmaların hem yurtdışında hem de
yurtiçinde önceki yıllara göre daha zor bir ortamda faaliyetlerini sürdüreceğini belirtti.
Açıklamasında, petrol fiyatlarına da değinen İTO Başkanı Yıldırım, 2004 yılında 50 doların bile üzerine çıkan petrol fiyatlarının geçmiş yıllara kıyasla yüksek seviyesini koruyacağını, bunun Türkiye için hem tehdit hem de fırsat oluşturacağını ifade ederek "Petrol faturasının ve dolayısıyla girdi maliyetlerinin yükselmesi, ülkemiz için önemli bir tehditken, özellikle Rusya ve diğer komşu ülkelerimizin petrol gelirlerinin artışından kaynaklanan hızlı ekonomik gelişmeleri ve alım gücü artışları da ihracatçılarımız açısından önemli fırsatlar oluşturmaktır" dedi.
"İSTANBUL VE SORUNLARI"
İTO Başkanı Mehmet Yıldırım, Yeni Yıl Mesajı'nda İstanbul'un Sorunları ve Çözüm Yolları'na da yer vererek, İstanbul'un en önemli beş sorunu olarak "Kimlik Sorunu ve Gelişme Perspektifi Eksikliği, İmar ve Göç, Şehiriçi Ulaşım, Tarih ve Kültür Mirasının Korunması, Kayıtdışı Ekonomi" yi belirtti.
Başkan Yıldırım, İstanbul'un gelecekte bölgesel nitelikli bir ticaret, finans, turizm, fuar ve kongre ağırlıklı bir hizmet merkezi olması yönünde tüm kesimlerce fikir birliği bulunduğunu belirterek, İstanbul'un bu hedef doğrultusunda geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
Yıldırım, bugün itibariyle İstanbul'daki binaların yüzde 65'inin kaçak, yüzde 90'ının ise imar mevzuatına aykırı olarak iskansız durumda olduğunu vurgulayarak, konuyla ilgili önerilerini şöyle özetledi:
"İmar planları yapma yükümlülüğü sadece belediyelere bırakılmayıp, belirli koşullarda arsa sahipleri ve özel sektör kuruluşlarının da mevzi imar planı yapmasına imkan verecek bir uygulamaya gidilmelidir. Özel sektörün arsa üretmesi kolaylaştırılmalıdır. Depreme dayanıklı bina yapmak amacıyla eski binasını yıkıp yeni bina yapacak olanlar inşaatla ilgili her türlü harçtan muaf tutulmalıdır. Merkezi bölgelerdeki gecekondu alanları için dikey imar planları hazırlanarak, gecekonduların yerine gökdelen tipi çok katlı binalar yapılması sağlanmalıdır. Dolapdere ve benzeri durumda olan bir çok bölgede bu yöntemin uygulanmasıyla gecekonduların ortadan kaldırılması mümkündür. Tarihi yarımada ve Beyoğlu'ndaki tarihi yapıların ve semtlerin korunması bakımında da yatay imar planları ile toplu restorasyon olanakları sağlanmalıdır. Mevcut ruhsatsız ve iskansız yapılar bir şekilde yasal statüye kavuşturulmalı, bu kapsamda 2B yasası hayata geçirilmelidir."
Mevcut ulaşım yapısıyla İstanbul'un uluslararası düzeyde öneme sahip bir metropol olabilmesinin mümkün olmadığını kaydeden Başkan Yıldırım, İstanbul'da trafik ve otopark sorununun süratle çözüme kavuşturulması gereğine işaret etti.
İTO Başkanı Yıldırım, mesajında, İstanbul'un, Türkiye'nin vitrini olduğu ve AB ile çetin geçecek müzakerelerde, ülkenin "Amiral Gemisi" olacağı dikkate alınarak, artık kente herkesin gerçek anlamda sahip çıkması çağrısı da yaptı. Yıldırım, mesajını, tüm vatandaşların yeni yılını kutlayarak ve sağlık, esenlik, bereket dileyerek tamamladı.