İngiltere’de 30 yıllık gizlilik hükmü kalkan bazı belgeler kamuoyuna açıldı. İngiliz Devlet Arşivi’nin bazı tarih ve numaralardaki belgeleri ise tümüyle sıralamadan çıkarttığı yani üzerindeki gizlilik kalktığı halde bunları kamuoyundan gizlediği görüldü. 1980lerden kalma belgeler arasında Türkiye ila ilgili ilginç yazışmalar da yer alıyor. İşte Türkiye hakkındaki belgelerdeki ilginç detaylar:
- 1980 askeri darbesinden 8 ay sonra yani 7 Mayıs 1980 tarihinde hazırlanan ve dönemin Avrupa Konseyi Parlementer Meclisi Başkanı Hans de Koster’in Türkiye ile ilgili izlenimlerine geniş yer verilen raporda oldukça ilginç ayrıntılar yer alıyor.
‘Evren 90 günden rahatsız’
- Koster’ın İngiliz Dışişlerine verdiği raporda Evren’in 90 günlük gözaltı süresinden rahatsızlık duyduğu ve en kısa zamanda değiştirilmesi konusunda umutlu olduğu belirtiliyor.
- 15 Nisan 1981 tarihli bir başka raporda yine de Koster’a dayandırılarak Kenan Evren’in yeni kurulacak Meclis’te 1980 öncesi TBMM’den kimsenin bulunmaması gerektiğine inandığı ve bunu da “şike yapan bir daha sahaya dönmemeli ve oyun yeni oyuncularla devam etmeli” diye dile getirdiği belirtildi.
‘Kıbrıs baş ağrısı’
- Dönemin raporlarında Türkiye’de yaşanan askeri müdahaleler ve bu müdahalelerin sonuçlarının Türkiye’nin Avrupa Konseyi ile ilişkilerine etkileri de irdelenirken özellikle de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki Türk Delegasyonu’nun üyelik durumlarına ilişkin görüş ve tartışma notları yer aldı. Aynı raporda, Türklerin üyelik konusunda karşılaştığı tavrın arkasında sistematik ve kasıtlı bir kampanya yattığına inandıkları vurgulanıyor. DEV YOL’un bir gösterisi sırasında polisten önce olay yerine Uluslararası Af Örgütü’nün gelmesi buna bir örnek gösterilirken Almanya merkezli Türk komünistlerle, Kürt organizasyonunun Strasbourg’da lobi yaptıklarına dair de açık kanıtlar var.
- Bir başka belgede de dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı İlter Türkmen’in, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Valery Marie Rene Giscard d’Estaing’e “Kıbrıs sorununun Türk hükümeti için baş ağrısı” olduğunu söylediği görülüyor.
- 2 Mayıs 1981’e ait İngiliz Dışişleri belgelerinden birinde de Yunanistan’daki darbe ile 12 Eylül 1980 müdahalesi karşılaştırıldı ve 12 Eylül’ün daha büyük krizlerin ardından geldiği, daha az politik yanlılık içerdiği, daha büyük bir halk desteğine sahip olduğu ve Yunanistan’daki gibi bir avuç albayın değil, bütün bir ordunun katımıyla gerçekleştiği kaydedildi. Türkiye şiddet ve karmaşa hüküm sürüyordu dendi.
‘Baskı gizlice sürmeli’
- 14 Aralık 1981 tarihli bir raporda da Türklerin kendilerinin en büyük düşmanı durumunda bulundukları yorumuna yer verilmiş. Raporda ayrıca, “siyasi partilerin kapatılması ve Ecevit’in mahkumiyeti kurucu meclisin yeni bir demokratik anayasa yapmak için toplanmasıyla yaratılan bütün etkiyi ortadan kaldırmaktadır” denilerek, Ecevit’in adeta generalleri kendisini hapse atmaya davet ettiği yorumuna da yer veriliyor ve “o politik pozisyonunu yeniden konumlandırırken, generaller de bu oyuna gelecek kadar aptallardı” deniliyor.
- Raporda, Türkiye’de durumu kontrol altında tutmanın zorluğudan söz edilerek, “gerçek tehlike NATO kapsamı dışında Türkler’in yabancılaştırılmasıdır. Kamuoyu önünde olmaktan ziyade gizlice baskıyı sürdürmek en iyi yöntemdir. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz, Amerikalılar’ın da kendi paylarına düşeni yapmasını istiyoruz” denmiş.