HABER

Türkiye Katar krizinin neresinde? Nasıl etkilenecek?

Körfez'de sular ısındı; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn'in ardından Katar'la ilişkilerini kesen ülkelere Libya ve Yemen de eklendi. Peki Türkiye Ortadoğu'daki Katar krizinin neresinde? Türkiye'nin taraflar arasındaki kriz konusunda ne tavır alacağı, tercih yapıp yapmayacağı merak ediliyor. Ekonomik olarak Türkiye Katar depreminden nasıl etkilenir? Hangi ülkeler Katar'a destek veriyor. İşte her yönüyle Katar dosyası...

Türkiye Katar krizinin neresinde? Nasıl etkilenecek?

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır, Libya ve Yemen, Türkiye'nin bölgedeki en yakın müttefiki Katar ile olan bütün ilişkilerini kesme kararıyla, "teröre destek vermek" ile suçladı. 6 ülke, Katar ile diplomatik bağlarını da kopararak zaten sıcak olmayan ilişkileri tamamen kopardı. 2017'nin başlarında büyükelçilerini geri çeken ülkeler dün Katarlı diplomatların 48 saat içinde ülkelerini terk etmesini istediler. Ayrıca Katar ile kara, deniz, hava sınırlarını kapattılar. Suudi-Mısır ekseni denebilecek bu koalisyona ilerleyen saatlerde Yemen, Libya ve (uçak ve gemilerin Hint okyanusu çıkışını zorlaştıracak) Maldiv adaları da katıldı.

ÇAVUŞOĞLU: MEVCUT TABLODAN ÜZÜNTÜ DUYDUK

Kriz ile ilgili ilk açıklama Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan geldi. Çavuşoğlu, "Mevcut tablodan üzüntü duyduk. Durumun normalleşmesi için de elimizden gelen her türlü desteği veririz" dedi.

TÜRKİYE, KÖRFEZ'DEKİ KATAR DEPREMİNDEN NASIL ETKİLENECEK?

Ortadoğu'da olup biten her gelişme gibi Katar krizi de Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Peki Türkiye Körfez'deki bu krizden ne kadar etkilenecek? Türkiye, Katar krizinin neresinde? Hürriyet'ten Murat Yetkin, "Katar krizi: Dokunan yanabilir" başlıklı bugünkü (6 Haziran) yazısında "Aslında şu sıralar Suudi Arabistan’ın Katar’a bir hamle yapması bekleniyordu. Ama bu kadar sert ve Suudi Arabistan’ın kendi gücünün ötesinde bir hamle beklenmiyordu" diyerek, Katar krizini her boyutuyla ele aldı.

"ANKARA NE SUUDİ ARABİSTAN DA KATAR İLE KÖTÜ OLMAK İSTİYOR"

Yetkin, Maldivler ile birlikte 7 ülkenin uyguladığı Katar blokajına ilişkin,"Türkiye’nin ilk tavrının Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ağzından “üzüntü” ve “diyalog” olması"nın nedenini "Ankara ne Suudi Arabistan ile ne de şu sıralar Türkiye’ye gelen yatırımlarda önemli payı olan Katar ile kötü olmak istiyor" ifadeleriyle aktardı.

İşte o yazıdan çarpıcı satırlarla 'Katar krizi ve Türkiye'nin bu krizdeki konumu':

"Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un açıkladığı üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün İslam İşbirliği Örgütü dönem başkanı sıfatıyla bölge liderleriyle ikili telefon diplomasisine başlaması bu bakımdan olumlu bir adım.

"KATAR KRİZİ BİR YÖNDEN KISMİ BİR DİPLOMATİK RAHATLAMA DA SAĞLADI"

Aslında Katar krizi Türkiye’yi bir yönden gererken, diğer yönden kısmi bir diplomatik rahatlama da sağladı. Çünkü Suudi Arabistan, ABD desteğini alarak bütün Körfez İşbirliği ülkelerini İran’a karşı tavır almaya, Türkiye’yi de buna zorlamaya çalışıyordu. Katar krizi, böyle bir zorlamayı erteledi, belki ortadan kaldırdı, ama bölgedeki her kriz, Türkiye için riskin büyümesi demek.

Türkiye Katar krizinin yatışmasını istiyor. Ancak mevcut koşullarda Katar yönetimi taviz vermedikçe, geri adım atmadıkça krizin yatışması zor görünüyor. Yani koltuğunu bir saray darbesine borçlu olan Emir, Suudi Arabistan’ın taleplerinin tamamını olmasa dahi bir kısmını yerine getirmezse o koltuğunu kaybedebileceğini düşünüyor olabilir.

"KATAR EMİRİ DÖRT KONUDA SUUDİ SUÇLAMASI ALTINDA"

Terörizme destek konusunda Katar Emiri dört konuda Suudi suçlaması altında: Suudi Arabistan’ın Irak ve Kuveyt’e komşu Şii nüfuslu bölgelerindeki İran yanlısı hareketleri desteklemek, Yemen’de İran’ın desteklediği Husi’leri desteklemek, Suriye’de El Kaide bağlantılı silahlı grupları desteklemek ve Müslüman Kardeşleri desteklemek.

"KRİZİN BİR AN ÖNCE YATIŞMASINDA TÜRKİYE’NİN ÇIKARI VAR"

Emir, ya da yerine yeni emir gelirse yenisi, olur da ülkedeki Müslüman Kardeşler yöneticilerini ülkeden çıkarmak zorunda kalırsa, nereye gidecekleri konusunda Türkiye devreye girmek zorunda kalmak istemeyecektir. Neticede Erdoğan ve AK Parti hükümeti Katar’dan gelen yatırımın değerini gayet iyi biliyor, yönetimde kim olursa olsun. Dolayısıyla krizin bir an önce yatışmasında Türkiye’nin çıkarı var.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER

Müslüman Kardeşlerin terörist ilan edilmesi konusuna gelince… Bunu Trump ortaya attı ama bu konuda Washington’da da görüş birliği olmadığı anlaşılıyor. Washington Institute, Brookings Institution gibi ağırlığı olan düşünce kuruluşları, böyle bir kararın götüreceklerinin getireceklerinden fazla olacağı, yanlış olacağını söylüyorlar: Gerekçeleri arasında, bazı İhvan liderlerinin terör grupları tarafından yapılan bazı eylemleri övmesine, İhvan içindeki bazı grupların söylemde El Kaide’yi andırmasına karşın, doğrudan İhvan’a atfedilen terör eylemlerinin bulunmaması gerekiyor. Ayrıca sistem içinde mücadeleyi savunan İhvan’ın IŞİD ya da El Kaide ile bir tutulup terörist ilan edilmesinin daha merkezde duran belli bir Müslüman kitleyi de yeraltına itmesi ihtimali tartışılıyor.

Dolayısıyla Türkiye’nin Katar krizine çıplak elleriyle dokunmaması, diplomasi maşasıyla yaklaşma tutumunu sürdürmesinde yarar var. Suriye sütüyle ağzımız yandıktan sonra Katar yoğurdunu üfleyerek yemekte de…"

'SUUDİ ARABİSTAN VE MISIR, KATAR'IN NEFESİNİ KESMEK İSTİYOR'

Yetkin, Suudi Arabistan ve Mısır'ın, Katar’ın adeta nefesini kesmek istediğini ifade ederek, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Katar'a blokajın nedenlerini şöyle sıraladı:

- Trump iş başına geldikten sonra yaptığı bir açıklamada IŞİD’i yok ettikten sonra sıranın El Kaide ve Müslüman Kardeşlere geleceğini söyledi. Müslüman Kardeşler gibi ABD tarafından da terör örgütü sayılmayan bir hareketin ABD başkanı tarafından terör örgütleriyle birlikte anılması çelişkili yankılara yol açtı. Örneğin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İhvan’ı bir terör örgütü olarak değil, ideolojik bir örgüt olarak gördüğünü, terör örgütü ilan etmenin yanlış olacağını söyledi. Suudi Arabistan ve Mısır ise bu açıklamadan cesaret bularak aslında buzdolabına kaldırılmış bir konuyu yeniden ısıtıp gündeme getirdiler.

- Katar’a o dosyanın verilmesinden bir gün önce, o ikinci sınıf bilim kurgu filmlerindeki sahneleri andıran törenin öncesinde, Suudi Arabistan, ABD’den 110 milyar dolarlık silah alımını öngören, tarihin en büyük silah anlaşmasına imza attı. Bu da Suudi Arabistan’ın ABD desteğini daha çok arkasında hissetmesine, cesaretinin artmasına neden olan bir gelişmeydi.

Ancak zamanlama açısından önemli bir nokta daha var.

O da ABD Merkezi Komutanlığın (CENTCOM) Katar’daki karargâhından IŞİD’e karşı yürüttüğü Rakka harekâtının, Suudi Arabistan’ı n bu hamlesinden iki gün önce, 3 Haziran’da başlamış olması. Yani Katar’ı IŞİD’e karşı koalisyondan çıkarmak, Suudi Arabistan’ın kendi öncülüğündeki Yemen koalisyonundan çıkardığını açıklaması kadar kolay değil. (Rakka harekâtı konusunda şimdiye dek yapılmış tek resmi açıklamanın, Başbakan Binali Yıldırım’ın “Amerikalılar bize haber verdi” açıklaması olması da dikkat çekici bir durum. Dün gece itibarıyla ne ABD, ne Rusya, ne Arap, ne Kürt kaynaklardan bu harekâta dair yapılmış bir açıklama yoktu.)

"ABD'NİN SUUDİ ARABİSTAN'LA İLİŞKİLERD**EKİ ÇIKARLARIYLA KATAR'LA İLİŞKİLERİNDEKİ ÇIKARLARI BİRBİRİYLE ÇELİŞİYOR"**

Dolayısıyla ABD’nin Suudi Arabistan’la ilişkilerdeki çıkarları ile Katar ile ilişkilerdeki çıkarları birbiriyle çelişiyor. Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un ilk tepkisinde “itidal” telkin etmesi boşuna değil. Keza Rusya da ortadan bir açıklama yaptı, ek olarak Suudi Arabistan ve Mısır’ın Katar ile ilgili iddialarının araştırılması gerektiğini söyledi.

TÜRKİYE, KATAR'A BÖLGEDE HAMİLİK YAPAR MI?

Öte yandan, BBC Türkçe'ye konuyu değerlendiren bazı uzmanlar denge politikasının doğru olacağını savunurken, bazıları tavır almamanın riskler barındırdığına, bazıları ise Türkiye'nin Katar'a yönelik bir hamilik rolü üstlenebileceğine dikkat çekiyor.

Analistler aynı zamanda Katar'ın, Türkiye açısından önemine dikkat çekiyor ve Türkiye'nin yurtdışında ilk askeri üssünü kurduğu ülke olarak karşılıklı "kurumsal iyi ilişkilerin" varlığına vurgu yapıyor.

Körfez sermayesinin Türkiye yatırımlarına ilişkin çalışmalar yapan ekonomist Mustafa Sönmez, Ankara'nın "ekonomik çıkar karşılığı, Katar'a yönelik korumacılık rolünü" üstlenebileceğini belirtiyor.

Sadece 2,5 milyon nüfusa sahip Katar'ı "küresel köyün zengin ailesi" olarak tanımlayan Sönmez, Türkiye ve Katar arasındaki ticaret ve yatırım potansiyelinin henüz en verimli aşamasına ulaşmadığına dikkat çekiyor ve iki ülke arasında "hem kurumsallaşmış hem de kişisel iyi ilişkilere" dikkat çekiyor.

Sönmez, "Katar, Suudi Arabistan'ın olduğu cepheye katılmaya çok gönüllü değil. İran ile çatışmak istemiyor. İran ile anlaşmak da istemiyor. Bağımsız durmak istiyor ve bundan dolayı Türkiye'den bir himaye istiyor" diyor ve ekliyor:

"Türkiye'nin buna karşı kolaylıklar ve askeri üs talebi var. Türkiye bu durumdan yararlanabilir. Katar 2022 Dünya Kupası için devasa yatırımlara başlamış durumda. Türkiye burada kendine bir ekonomik imkan bulabilir. Katar fonlarını Türkiye'ye çekmek konusunda düşünüldüğü kadar mesafe alınmış değil. Katar'ın 53 milyar dolar dış yatırımı var. Türkiye'deki yatırımları yaklaşık 1,5 milyar dolar. Bu askeri himayeye karşılık Katar'dan ekonomik şeyler istenebilir." diyor.

Türkiye'nin "Katar'ı himaye etme tercihini ekonomik saiklerle gündeme alacağını düşünüyorum" diyen Sönmez, bu hareketiyle diğer Körfez ülkelerinden oluşabilecek kayıplarını da telafi edecek bir potansiyelin var olduğunu belirtiyor.

'TÜRKİYE'NİN ÇIKARLARI NE KATAR NE SUUDİ ARABİSTAN İLE ÖRTÜŞÜYOR'

Bununla birlikte siyasi himayeye karşı ekonomik kazanımların riskli olduğuna dikkat çeken isimler de var. Eski dışişleri bakanlarından emekli diplomat Yaşar Yakış, "Ben katılmıyorum buna. Suudi Arabistan'ı gücendirmek suretiyle, Katar ile beraber hareket etmenin Türkiye'ye ileride verebileceği başka zararlar nedeniyle oradan sağlayacağı fayda eriyip gider. O yüzden Türkiye'nin öyle bir hamilik rolüne bürünmesi zannımca doğru olmaz" diyor.

Yaşar Yakış Türkiye'nin bölgedeki öncelik ve çıkarlarının ne Suudi Arabistan ne Katar ile birebir örtüştüğüne dikkat çekerek, Ankara'nın bu noktada iki ülke arasındaki çekişmeye "bulaşmaması gerektiğini" söylüyor.

Yakış özellikle iki taraf arasında "Türkiye'nin inceliklerini bilmediği, vakıf olmadığı ve bir karar aldığı zaman sonuçlarını kolay kolay değerlendiremeyeceği gelişmeler yaşandığını" söyleyerek Türkiye'nin iki taraf arasında bir tercih yapmaktan uzak durması gerektiğini söylüyor.

PEKİ BU DURUMDA ORTAYA ÇIKACAK RİSKLER YOK MU?

Yakış bu soruya, "Birbirlerine çeşitli nedenlerle düşmüş olan iki Körfez ülkesi var ortada ama bu bizi ilgilendirmeyen nedenlerle olmuş. O çekişmede Türkiye taraf olursa, bunun altından sonradan ne çıkacağını kestiremeyeceği için tuttuğu taraf kendine zarar verebilir. O yüzden bu kural bu spesifik durumda geçerli değil" diyerek yanıt veriyor.

'TÜRKİYE ZOR BİR KARAR İLE KARŞI KARŞIYA'

Al-Sharq Forum araştırma direktörü Galip Dalay ise Türkiye'nin zor bir kararla karşı karşıya olduğunu söyleyerek Ankara'nın karşılaştığı ikilemi şöyle değerlendiriyor:

"Bir tarafta ilişkilerini geliştirdiği Katar, diğer tarafta ilişkileri geliştirmeye çalıştığı ve Körfez ülkelerinin patronu konumundaki Suudi Arabistan var.

"Katar konusunda bir tepki vermemesi veya güçlü bir pozisyon almaması, Türkiye'nin ne ölçüde sadık, ne ölçüde güvenilir bir müttefik olduğu sorusunu gündeme taşıyacaktır. Dolayısıyla Türkiye zor bir tercih ile karşı karşıya."

Türkiye'nin "sükûnet çağrısı" politikasını sürdüreceğini değerlendiren Dalay, bununla birlikte bir süre sonra bir daha ne bir pozisyon almak zorunda kalacağını da düşünüyor.

Al-Sharq Forum araştırma direktörü Galip Dalay, krizin tırmanması durumunda bu tür bir kararın kaçınılmaz bir ihtimal olduğunu değerlendirirken nihai sonucun da "Katar, İran Türkiye gibi ülkelerin birbirine yakınlaşma potansiyelinin artması" olabileceğini vurguluyor.

Peki Türkiye'nin Katar'dan yana tutum alması bölgede Türkiye'ye karşı bir tepkiye ve diğer ülkelerle gerilime neden olmaz mı?

Dalay, Suudi Arabistan'ın nüfuz sahibi olduğu ülkelerden Pakistan'ın dahi Katar ile ilişkileri askıya almayacağını duyurduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

"Asıl olarak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin tepkisini çekebilecek bir şey olur bu. Türkiye'nin bu iki ülke ile arasındaki ilişkileri zaten çok da pürüzsüz değil. Hele Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişki yapısının sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Bu politikası nedeniyle Körfez'den tabiri caizse bir cezalandırılma politikası ile karşı karşıya kalmayacaktır. Katar lehine bir pozisyon Suudi Arabistan nezdinde sıkıntıya sokar gibi bir tez çok gerçekçi değil."

En Çok Aranan Haberler