HABER

"Türkiye Örneğinde Düzensiz Göç ve Mülteciler" toplantısı

BM Genel Sekreter Yardımcısı Nikhil Seth: - "Göçler sonucu belli bölgelere yerleştirilen mülteciler buralarda kalmamakta, büyükşehirlere göç edebilmekte. Çoğu zaman göçmen sayısı yerelin önüne geçmekte ve bu da birtakım gerilimlere neden olabilmekte. Çünkü insanlar kendi kimliklerinin tehdit altında olduğuna inanıyor veya tarihi miraslarının kaybolacağını düşünüyor. Dolayısıyla bu gerilimler barış ve güvenlik anlamında da bazı zorluklara yol açabiliyor" - Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuray Ekşi: - "Uluslararası kuruluşlar Türkiye'de mülteci meselesini konuşurken, sanki bir elin parmakları kadar bir sayıdan bahsediyor. Oysa Türkiye'de 6 milyon mülteci bulunuyor. Türkiye sadece Suriye meselesinde 41 milyar dolar harcamıştır"

İSTANBUL (AA) - "Türkiye Örneğinde Düzensiz Göç ve Mülteciler" başlıklı toplantı, Bahçeşehir Üniversitesi'nde gerçekleştirildi.

Küresel göçün ele alındığı toplantıya, BM Genel Sekreter Yardımcısı ve BM Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (UNITAR) Başkanı Nikhil Seth ve çok sayıda akademisyen katıldı.

Moderatörlüğünü Prof. Dr. Nilüfer Narlı'nın yaptığı toplantıda konuşan Seth, göç ve mülteci sorunu konusunda ulusal tepkiler verildiğini belirtti.

Küresel bir sorun haline dönüşen göç ve mülteci meselesinin tüm küresel hükümetler bağlamında ele alınması ve bu soruna çözüm üretilmesi gerektiğine dikkati çeken Seth, "Göçler sonucu belli bölgelere yerleştirilen mülteciler, buralarda kalmamakta büyükşehirlere göç edebilmekte. Çoğu zaman göçmen sayısı yerelin önüne geçmekte ve bu da birtakım gerilimlere neden olabilmekte. Çünkü insanlar kendi kimliklerinin tehdit altında olduğuna inanıyor veya tarihi miraslarının kaybolacağına düşünüyor. Dolayısıyla bu gerilimler barış ve güvenlik anlamında da bazı zorluklara yol açabiliyor." diye konuştu.

Seth, büyük kentlerde ekonomi, eğitim, sağlık gibi ciddi sorunlara göç yükünün de eklenmesi ile sıkıntıların daha da büyüdüğüne işaret ederek, belediyelerin de bu noktada finansal zorluklar yaşadığını anlattı.

Mültecilerle ilgili sorunların acil çözümü noktasında yapılan çalışmaların teoride kalmaması, acilen pratiğe aktarılması gerektiğini vurgulayan Seth, şöyle devam etti:

"Eskiden zengin ülkelerden fakir ülkelere yardım yapılırdı. Maalesef bu akan yardımlar son bulmuş durumda ve maalesef göçmenler daha çok fakir ülkelere gidiyor. Bu ciddi bir çelişki. Dolayısıyla fazla göç alan ve ekonomisi iyi olmayan ülkelere yardım etmek, mültecilerin eğitim, sağlık, ekonomik koşullarının iyileştirilmesi noktasında çözümler üretmek zorundayız. Bu insanları kendi ülkelerine zorla gönderemeyeceğimize göre onların kaldıkları ülkedeki yaşam koşullarını iyileştirmek zorundayız. Özellikle yerel belediyelere mültecilerle ilgili eğitim vermek zorundayız. Belediyelerin araştırmalarımıza ve bilgilerimize ihtiyaçları var. Deneyimlerimizi yerel politikaya uygulamak zorundayız. Bunları göz ardı edemeyiz. Ayrıca belediyelere finansal destek sağlamak da sorunun çözümü noktasında son derece önemli. Geçici olarak gelen bu göçmenlere, iş, gelir, konut sağlamalı, kendi kendilerine bakacak hale getirmeliyiz."

- "Türkiye yalnız bırakılıyor"

Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuray Ekşi de Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren göç almaya başladığını söyledi.

Türkiye'nin göç konusunda yalnız bırakıldığına dikkati çeken Ekşi, "Türkiye tarih boyunca göç edenlere kapılarını açtı, onlara ev sahipliği yaptı. Almanya'nın tüm tehditlerine rağmen Türkiye, Musevilere kapısını açmıştır. Oysa Türkiye daha yeni Kurtuluş Savaşı'ndan çıkmış, kendini ekonomik ve siyasi anlamda ispatlamaya çalışan bir ülkeydi. Buna rağmen Türkiye'ye iltica eden Yahudilere, mülteci gibi değil kendi vatandaşı gibi davrandı. Bir yandan Almanya'dan kaçanlar, bir yandan Rusya'dan kaçanlar, bir yandan Yugoslavya'dan iltica edenler, Kosova krizinden kaçanlar, Irak'tan gelen peşmergeler, Somali'deki terörden kaçanlar, Türkiye'ye iltica ediyor." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin sınırsız kaynakları varmış gibi lanse edildiğini aktaran Ekşi, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Uluslararası kuruluşlar Türkiye'de mülteci meselesini konuşurken, sanki bir elin parmakları kadar bir sayıdan bahsediyor. Oysa Türkiye'de 6 milyon mülteci bulunuyor. Türkiye sadece Suriye meselesinde 41 milyar dolar harcamıştır. Avrupa'da ise 'Türkiye'ye para verdik.' reklamı yapılıyor. Türkiye'ye iltica akını durmuş değil halen devam ediyor. Afrika'dan akın devam ediyor. Filipinler'den bile ekonomik sebeplerle gelen çok sayıda mülteci var. Maalesef uluslararası yük paylaşımında, Türkiye tamamen yalnız bırakılmıştır. Türkiye ciddi anlamda güvenlik sorunu haline gelen DEAŞ, PKK, YPG ile mücadele ederken de yalnız bırakıldı. Türkiye bu göçü kaldıramaz hale geldiğinde bu sadece Türkiye'nin güvenliğini değil tüm Avrupa'nın güvenliğini tehdit edecektir."

- "Avrupalılar hayal bile edemiyor"

Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz ise 2015 yılı itibarıyla Türkiye'nin en çok sığınmacı alan ülke konumuna geldiğini söyledi.

Suriye'deki iç savaş ve sonrasındaki mülteci akını ile beraber göçe karşı sert duvarların inşa edildiğine dikkati çeken Karadeniz, "Avrupa'da göçe karşı bu sert duvarlar örülürken, Türkiye kapılarını açtı. Halihazırda İran'dan, Afganistan'dan ve Afrika'nın çeşitli ülkelerinden gelen bir göç vardı. Bu göçler daha da artmaya başladı. Bu sorunlarla beraber ciddi problemlerimiz oluşmaya başladı. 4 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacılar ve diğer göçlerle beraber başlayan sıkıntılarda devletin yetemediği noktalar belirginleşmeye başladı. Dolayısıyla Türkiye'de tam anlamıyla açık kapı politikası uygulamamaya başladı." diye konuştu.

Karadeniz, Türkiye'nin göçle beraber baş gösteren sıkıntılarında, dünyanın yük paylaşımından kaçtığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Son yaptığımız çalışmalara göre, düzensiz göç belli bir çerçevede daha kontrol edilebilir hale geldi ama halen kayıt dışı göçler mevcut. Sadece ulusal ölçekte baktığımızda, Türkiye için farklı farklı çözümler gerekiyor ama yerele baktığımızda, örneğin sınır bölgelerde nüfusun yarısı göçmenlerden oluşuyor. Bu çok ciddi bir rakam. Bu resmi bazen Avrupalılar hayal bile edemiyor. Bundan sadece sınır illerimiz etkilenmedi, büyükşehirlerimiz de büyük ölçüde etkilendi. İstanbul, Bursa ve Mersin illerimiz, en fazla göç alan büyükşehirlerimiz oldu. Ayrıca bu şehirlerimizde gayriresmi yerleşkeler de oluştu. Hala barınma ile ilgili sorunlar devam ediyor. Ayrıca eğitim halen çözüm bekleyen sorunlardan."

En Çok Aranan Haberler