HABER

Türkiye 'sahte cenneti'

Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, sahte rakı faciasıyla çalkalanan Türkiye'nin aslında tam bir 'sahte' cenneti olduğu belirterek, Türkiye'de sahte imamdan sahte ehliyete, sahte tablodan sahte gübreye kadar her şeyin sahtesine rastlamanın mümkün olduğu söyledi.

ATO'nun hazırladığı 'Sahte Türkiye Raporu' Türkiye'nin aslında tam bir 'sahte' cenneti olduğunu ortaya çıkardı. Rapora göre, Türkiye'de iyi para kazandıran gözde mesleklerin bile sahteciliği yapılıyor. Örneğin, Türkiye'de 5 bin civarında "sahte diş hekimi" var. Muayenehane açacak parası olmayan yeni mezun diş hekimlerinin diplomalarını kullanarak diş hekimliğine soyunuyorlar. Çürük olmayan dişin çekilmesi gibi riskler bir yana hijyen kurallarına uymayan sahte diş hekimlerinin hastalara Hepatit ve AIDS bulaştırması riski var. "Sahte doktor"lar ise genellikle sahte kimlik kullanıyorlar. Türkiye'de Güreş Milli Takımı'nda 2 yıl çalışan "sahte doktor" bile görüldü. Mimarlık da sahtelerine sıkça rastlanan bir meslek grubu. Gerçek meslek sahipleri "sahte iç mimar" ve "sahte mimar"lardan dertli. "Sahte avukat"lar, çalıntı ya da sahte avukat kimliği ile adliye koridorlarını arşınlıyor, davalara giriyorlar. "Sahte diploma" ile öğretmenlik ve mühendislik yapanlara da sıkça rastlanıyor.

Sahtekarlar, vatandaşların dini inançlarını sömürmekten bile çekinmiyor. Mezarlıklarda para karşılığı Kur'an-ı Kerim okuyan "sahte hafız"lar, özellikle bayram günleri mantar gibi çoğalıyor. Sahte imamlar da camilerde fetva veriyor. "Sahte maliyeci"ler, maliye kokartıyla vergi mükelleflerine giderek, "Maliye Dergisi", "Maliye Gazetesi" gibi isimlerle gazete, dergi, CD, broşür ve benzeri şeyler satıyorlar. Mükelleflerin ev veya işyerlerine giderek, beyaz bir kağıda basılmış sahte tahsil alındılarıyla para tahsilatı yapıyorlar. Sahte maliyeci olduğu gibi "sahte mal müdürü" de var. Özel dedektiflik Türkiye'de yeni ama gözde mesleklerden biri. Öyle olunca hemen sahteleri de türüyor.

ATO'nun raporunda, Türkiye'de insanların birçok sahteciliği artık kanıksadıkları belirtiliyor. "Sahte senet", "sahte adres", "sahte yeşil kart", "sahte isim", "sahte para", "sahte çek", "sahte evrak", "sahte diploma", "sahte nüfus cüzdanı", "sahte pasaport", "sahte ehliyet", "sahte sağlık karnesi", "sahte imza", "sahte fatura", "sahte fiş", "sahte rapor", "sahte sigorta poliçesi", "sahte kredi kartı", "sahte oy pusulası", "sahte seçmen", "sahte otobüs bileti", "sahte piyango bileti", "sahte maç bileti", "sahte plaka", "sahte reçete", "sahte rapor", "sahte tablo" bunların başında geliyor.

PES DEDİRTEN SAHTECİLİKLER

Raporda, özellikle insanların manevi duygularına hitap eden sahtecilerin ise artık vatandaşlara 'pes' dedirttikleri belirtildi. Buna göre ise 'Sahte gazi' Gazi derneklerinin de adını kullanarak vatandaşlardan bağış toplayan "sahte gazi"ler var. Sahte tahsilat bürosu, ASKİ su faturalarını tahsil eden tahsilat büroları kurarak vatandaşa uçan parasının üzerine bir bardak su içirtiyorlar. Sahte gübre- kaya tuzu ile alçıyı karıştırarak "sahte gübre" üretiyorlar. Kan kanseri, ilik kanseri gibi sahte hastalık numarası yapıp, ameliyat parası toplayan dilencilerden, sahte cennet vaat edenlere kadar sahtecilik yaratıcılığında sınır tanımıyor. Çamaşır suyu, deterjan, şampuan ve diş macununun da sahtesi yapılıyor. Çöpe atılan şampuan ve temizlik malzemesi şişelerini toplayıp bunları kendi ürettikleri sahte maddelerle doldurup anlaşmalı market ve bakkallarda satıyorlar. Sahte temizlik ürünleri, alerjik reaksiyonlara, ciltte ve gözde tahrişlere yol açıyor. Genellikle açıkta satılan sahte deterjanlar çamaşır makinelerini bozabiliyor.

Raporda, sahteciliğin bir sektör haline geldiğini ve ülke ekonomisini zora soktuğu belirtiliyor. Buna göre, "Sahte sigara" üretimi, yıllık cirosu 1 katrilyon liraya ulaşan bir sektör haline geldi. Genellikle yerli sigaraların sahteleri üretiliyor. Bu iş için Çin'de fabrika kuranlar bile var. Bu sigaralar kalitesiz tütünden yapılıyor. Maliyeti daha da düşürmek için, içine tahta tozu ve bez artıkları karıştırılıyor. Türkiye'de yılda 14-15 bin ton sahte sigara satılıyor. Paketler öyle iyi taklit ediliyor ki gerçeği ile sahtesini birbirinden ayırmak neredeyse imkansız. Sahtekarların rağbet ettiği bir başka sektör de kuyumculuk sektörü. Özellikle "sahte altın" satışı Türkiye'de çok yaygın.

SAHTE GELİNİM OLUR MUSUN?

Raporda akıllara durgunluk verecek sahteliklerden de bahsediliyor. Buna göre sahte gelinler, resmi nikah yerine dini nikahı istiyor. Evlendikten birkaç gün sonra paraları ve takıları alıp ortadan kayboluyor. Görev yerlerine gitmek istemeyen devlet memurları, tayin uğruna "sahte evlilik" yapıyor. Hatta bu amaçla Ankara'da bürolar açıldığı ileri sürülüyor. Türk vatandaşlığına geçmek isteyen yabancı uyruklu kadınlar da Türk erkekleriyle para karşılığı sahte evlilik yapıyor. "Sahte evrak"la malulen emeklilik hakkı kazanan "sahte emekliler" var. Malulen emeklilik hakkı kazanan bazı erkekler için sadece kadınlarda rastlanan bazı hastalıklara ilişkin heyet raporları alındığı, zaman zaman basında da yer alıyor. Türkiye'de erkek yetim ve öksüzler, 18 yaşına kadar, tahsilleri devam ediyorsa 25 yaşına kadar, kız yetim ve öksüzler ise evlenmemek koşuluyla ölene kadar maaş alabiliyor.

Bu haktan yararlanmak için akıl almaz sahtecilik yolları deneniyor. "Babası ya da annesinin emekli maaşını alabilmek için cinsiyet değiştirip, pembe nüfus kağıdı alanlar, oğlunun imam nikahlı karısı (gelini) ile anlaşmalı resmi nikah yaparak öldükten sonra emekli maaşlarının geliniyle oğluna kalmasını sağlayanlar. Hem annesinden hem babasından kalan maaşları aldığı gibi, boşandığı eşinden nafaka ve hatta kendi özel sigortasından maaş alarak her ay 4 maaşla geçinenler. Bakıma muhtaç derecede hasta, dul ve emekliye, yaşadığı sürece bakmak koşuluyla anlaşmalı evlenip, karşılığında emekli maaşa konanlar.

Raporda, özellikle insanların manevi duygularınşını aldıktan sonra, Bağ-Kur ya da SSK'dan emekli 2. kocasının dul maaşını alarak çifte maaş alanlar. Emekli maaşı yüksek ve ek gösterge alan dul ve emekli erkekler ile evlenerek hayatlarını garantiye alanlar, emekli maaşı kesilmesin diye yabancılarla evlenerek devlet babadan maaş almaya devam edenler. Vefat etmiş memur emeklisi eski eşinin maaşını almak için 2. eşinden anlaşmalı olarak boşanıp maaş bağlatanlar. Çeyiz parası adı altında 2 yıllık aylıkları peşin olarak almak için anlaşmalı evlilik yapıp, boşananlar. Kendi emekli maaşından ayrı olarak aynı kurumdan emekli ve ölmüş kocasından da dul maaşı alanlar. Hiçbir işte çalışmayarak merhum babasının emekli sandığından kalan maaşı, merhum annesinin SSK'dan kalan maaşı ile gül gibi hayat geçirenler, sahte evliliklerin akıl almaz senaryolarını yazıyorlar."

EN VİCDANSIZI GIDA VE İLAÇ SAHTECİLİĞİ

ATO'nun hazırladığı raporda sahteciliğin en kötüsünün gıda ve ilaç sahteciliği olduğunu; çünkü sonuçlarının ölümlere neden olduğu belirtiliyor. Buna göre, gıdanın ve ilacın sahtesi, ölüm ya da sakatlığa yol açabiliyor. Özellikle antibiyotik, Viagra ve vitamin ile Vermidon ve Aspirin gibi çok talep edilen ağrı kesici ilaçlarda sahtecilik yapılıyor. "Sahte antibiyotik" yapımında kireç tozu ve tatlandırıcı laktoz kullanılıyor. Sahte ilaçlar, eczanelerde satılamadığı için, Anadolu'daki bakkallarda ya da pazarlarda el altından piyasaya sürülüyor. Sahte gıda piyasasında ürün yelpazesi bir hayli geniş. Türkiye'de 27 bin gıda sanayi işletmesinin 10 bini denetlenemiyor. Çünkü bunlardan sadece 17 bini Tarım Bakanlığı'nın gıda siciline kayıtlı. Yaklaşık 400 bin gıda satış ve toplu tüketim yeri olduğu dikkate alındığında insan sağlığının ne denli bir tehdit altında olduğu ortada. Gıdada teknoloji, hilenin hızına yetişemiyor. Hile teknolojiden hızlı gelişiyor. Rapora göre işte gıdada yapılan sahtecilikler:

"Beyaz eti klora batırıp taze görüntüsü veriliyor. Ufalanmış peyniri jel ile birleştirip yeniden kalıp peynir yapılıyor. Dana kıymaya tavuk sakatatı katılıyor. Yağ ve kemik külünden lahmacun yapılıyor. Sütün yağını alıp yerine margarin koyuluyor. Küflü kaşardan eritme peynir yapılıyor. Tavuk dönerlerin içine tavuk derisi, bağırsak, paça ve sakatatlar baharatlanıp karıştırılıyor. Kırmızı bibere kiremit tozu ekleniyor. Kalitesiz bulgura boya katıp ayıp örtülüyor. Hazır limon suyu içerisine su ve limontuzu katılıyor. Zeytinyağına rafine ayçiçek, kanola, fındık ve soya yağı karıştırılıyor. Son kullanma tarihi bitmiş sucuklar, yeni yapılan sucukların içine atılarak yeniden imal ediliyor. Kelle ve paçalar traş bıçağı ile temizlenerek tüketime sunuluyor. Tavuk kemikleri öğütülüp renklendirici katkı maddeleri ile salama katılıyor. Salam ve sosis içerisinde hayvansal atıklar katılıyor. Soya baharatla karıştırılıp sucuk imalatında kullanılıyor. Dökme baharatlar arasına kurutulmuş ot-sap karıştırılıyor. Helvanın içine beyaz susam yerine Sudan'dan ithal edilen ucuz siyah susam konuluyor. İyi çay, "2.5 yaprak" olarak tabir edilen çay filizinden elde ediliyor. Ancak sahtekarlar, körpe filiz yerine kart dalları da çaya karıştırıyorlar.

Depoda iyi muhafaza edilmediği için küflenen çaylar da soframıza geliyor. Küflü çay karaciğere zarar veriyor. Köfte ve dönere soya kıyması katılıyor. Kakaolu fındık kremasında kakao yerine keçiboynuzu tozu, kakao yağı yerine margarin kullanılıyor. Sucuk, sosis ve salam gibi gıdaların raf ömrünü uzatmak için gereğinden fazla nitrat katılıyor. Bu da böbreklere zarar veriyor. Balın içinden, zararlıları kovmak için kullanılan naftalin ve antibiyotik çıkıyor. Süt pastörize edilmeden peynir ya da tereyağı yapılıyor.

Kaynatılmamış ya da pastörize edilmemiş sütten yapılan peynir ve tereyağı yiyenleri brusella ve malta humması hastalığı bekliyor. Baklava ve kadayıfın içine fıstık yerine bezelye konuyor. Zeytin salamurasında gıda tuzu yerine sanayi tuzu, içme suyu yerine sanayi suyu kullanılıyor. Zeytin havuzlarına paslı demir atılarak zeytinler karartılıyor. Bu maddeler kansorejen etki yaratıyor ve alzheimer hastalığını tetikliyor. Zeytini karartmak için tekstil boyası da kullanılıyor. Tereyağına margarin ve patates karıştırıyorlar. Bala hile amaçlı katkı maddesi olarak nişasta, şeker kamışı, akçaağaç, darı ve mahua bitkilerinin çiçekleri, şeker pekmezi, hidrol, parafin katılıyor, düşük nem içeren ballara su ekleniyor.

Fazla çiçek bulunmayan yörelerde kovanların çevresine şeker ve şeker şurupları konarak arılar doğal olmayan yöntemlerle besleniyor. Şeker pancarı pekmezini üzüm pekmezi diye satıyorlar. Kaşar peynirine soya yağı ve margarin katılıyor. Salam, sosis gibi gıdaların içine et yerine nişasta, tavuk derisi, kırmızı etin kasaplarda kullanılmayan kanlı kısımları, zar, kan, bol baharat ve tuz kullanılıyor. Reçelin içine az miktarda meyve, bol miktarda şeker şurubu konuluyor. Süt tozunun içine tebeşir tozu, pudra şekeri katılıyor. Şam fıstığına kurutulmuş bezelye karıştırılıyor. Sahte rakı, sahte şampanya, sahte şarap, sahte votka derken ölümler birbiri ardına geliyor."

SAHTECİLİKTE DÜNYADA BİR NUMARAYIZ

ATO'nun raporunda Türkiye'nin markalı ürünlerin sahtelerini ürütmekte bir numara olduğu belirtiliyor. Dünya piyasalarında Türkiye'nin adının 'taklitçi' olduğu belirtilen raporda Amerika Birleşik Devletleri Ticaret Temsilciliği'nin (USTR) yayınladığı yıllık Fikri Mülkiyet Hakları Raporu'na göre, Türkiye "marka taklitçiliği" de denen marka sahteciliğinde ilk sırada yer aldığı kaydedildi. Ayrıca Türkiye, Dünya Gümrük Örgütü'nün belirlemelerine göre ise Polonya ve Tayland'dan sonra üçüncü sırada yer alıyor.

Marka sahteciliği, tekstil, parfüm, gözlük, kozmetik gibi ürünlerde yaygın. En çok taklit edilen markalar arasında ise Adidas, Puma, Nike, Polo, Panasonic, Microsoft, Citizen, Versace, Gucci, Dolce Gabbana, Diesel, Louis Vuitton, Ralph Lauren, Barbie, DKNY, Prada, Lacoste, Paul-Shark ve Sony gibi ürünler yer alıyor. Marka ürünlerin taklitleri beşte bir fiyatına satılıyor. "Sosyete pazarı" olarak da bilinen semt pazarlarında ve işportada satışa sunulan taklit ürünleri tercih edenler arasında sosyeteden isimler de var.

Rapora göre taklit ürünler yüzünden devletin vergi kaybı 3 milyar doları buluyor. Sahte ve taklit mallar iç piyasada alıcı bulduğu gibi, İsrail, Rusya ve bazı Avrupa ülkelerine de ihraç ediliyor. Taklit ürünlerin yaygınlığı yüzünden, yabancı markalar Türkiye'de yatırım yapmaktan kaçınıyor. Taklit mallar piyasasının mafyasının bile oluştuğu, kara paranın bir bölümünün taklit mallar üzerinden aklandığı da belirtiliyor. Dünya Gümrük Örgütü'nün verilerine göre 2004 yılında tüm dünyada 512 milyar dolarlık sahte mal üretildi. Bu rakam dünya ticaretinin yüzde 7'sini oluşturdu.

"TÜKETİCİNİN SAĞLIĞI İLE OYNAYAN ÜYELERİ, ÜYELİKTEN ÇIKARACAĞIZ"

Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Aygün, sahtecilik olaylarında ekonomik krizden sonra patlama yaşandığına dikkat çekerek, "Kriz, sahteciliği bir sektör haline getirdi. Yükte hafif pahada ağır ne varsa sahtesi yapılıyor" dedi. Aygün şunları söyledi:

"Sahte ürünler, sahte yaşamlar birkaç yıldır artış gösterdi. Ekonomik kriz sahtecilik olaylarının normal bir olaymış gibi görülmesine neden oldu. Adeta kanıksandı. Sahte rakı, sahte votka gibi ölümlere yol açan sahtecilik olaylarıyla genel olarak gıda sahteciliğinin cezası yasalarımızda komik kaldı. Sahtecilik suçu tasarlayarak adam öldürmek suçuna eşit bir suç olmadığı sürece çözümlenmez."

Ankara Ticaret Odası Disiplin Kurulu'nun bu dönemde çok etkin çalışmalar içerisinde bulunacağını kaydeden Aygün, tüketicinin sağlığı ile oynayan üyelerinin gözünün yaşına bakmayacaklarını, uyarma, kınama, üyelikten geçici çıkarma ve üyelikten kesin ihraca kadar varan disiplin cezalarının kararlılıkla uygulanacağını söyledi. Aygün, disiplin cezalarının yanı sıra "İmalatta, mal ve hizmet arzında sağlık kurallarına uymamak, ölçü ve tartı aletlerini hileli bir şekilde kullanmak, hileli, karışık veya standartlara aykırı ve kalitesiz mal imal etmek ve satmak" suçunu işleyen üyelere her bir suç için 2.2 milyar lira para cezası da verileceğini ifade etti.

En Çok Aranan Haberler