HABER

"Türkiye sivil demokratik bir anayasaya sahip olmalı"

İSTANBUL (İHA) - Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Türkiye'nin sivil demokratik olmak, sivil demokratik bir anayasaya sahip olmak zorunda olduğunu belirterek, "Siyasetini Avrupa standartlarında gerçek demokrasi niteliklerine kavuşturmayan bir Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmede başarılı olamayacaktır" dedi.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) siyasi parti liderleriyle düzenlediği "Siyasi Parti Genel Başkanlarıyla Toplantı Dizisi"nin ikincisi, Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu'nun katılımıyla gerçekleşti. ANAVATAN Genel Başkanı Mumcu, siyasetin hayatın içindeki yerine değinerek, "Nerede konuşuyorsak olalım ister TÜSİAD'DA İster köy kahvesinde konu siyasete gelir çünkü yaşadığımız hayatın bir yerine mutlak girmektedir. Ekonomi siyasetten siyaset ekonomiden ayrı düşünülemez insan hayatı bu ikisinden ayrı hiç düşünülemez. Sorunun özü budur. Yeterince zengin değiliz. Biz geri bir toplum değiliz, geriye giden bir toplum da değiliz ama geri kalmış bir toplum olmak canımızı sıkmaktadır. Eğer birileri önünüzde gidiyorsa canınız sıkılır, birilerinin önünüzde gitmesi canımızı sıkmaktadır" diye konuştu.

Çağı doğru anlamanın zamanın ruhunu iyi hissetmenin çok önemli olduğuna değinen Mumcu, "Çağ önde gidenlere çelme takarak yetişilebilecek bir çağ değildir. Artık çağ gücü silahla ya da dayatma unsurlarıyla öne koyarak geçebilecek bir çağ değildir. Bu çağda önce zenginleşmeye dair sorunlarınızın, geri kalmışlığa dair sorunlarımızın tümüne ilişkin bir makro bakışa ihtiyacımız vardır. Zenginleşmek mi istiyoruz? 'evet', öyleyse üretmek zorundayız. Daha fazla üretmek zorundayız. Her türden üretim zenginleşmek için yeterli mi 'hayır', verimli olmak zorundayız, kaynak kullanımında verimli olmak zorundayız. İnsan ömrünü kullanmakta verimli olmalıyız. Verimlilik kendiliğinden gelmez. Verimliliğin olmazsa olmaz yolu verimliliği zorunlu kılan bir rekabet ortamında gerçekleştir. Rekabet yoksa verimlilik yoktur sizin anlayacağınız. Rekabet de kendiliğinden oluvermez. Verimliliğin güvencesi olması gereken rekabeti koruyan haksız rekabeti önleyen hukuk sisteminin var olmasıyla olur. O hukuk düzeni, ancak demokrasilerde olur" ifadelerini kullandı.

Bir siyasi partinin ekonomi konusunda bir tek hedefinin olmasını gerektiğinin altını çizen Mumcu, siyasi partinin hedeflerini sıralayarak, "Rekabeti korumak, haksız rekabeti önlemek, işe devletin haksız rekabet ortaya koymasını ortadan kaldırmak, düzenleyici aktör olarak devletin ödev kabul edecek bir siyasi parti ortaya koymakla yükümlüdür" dedi.

Devletlerin ekonomideki rolünün değiştiğine değinen Mumcu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Devletler doğrudan doğruya ekonomik aktörler değil, kendi ekonomilerine rekabet ortamı kuran, rekabet üstünlükleri oluşturan ulusal ekonomisinin rekabet gücünü tahkim etmek amacıyla duruşunu, rolünü belirleyen bir önemi vardır. Ulusal rekabet stratejilerinin öncüsü olarak devletin yeni ekonomik rolünden bahsetmemiz mümkündür. Kamu kesimi borçlanma gereği diye başlayan ama sonunda içinde sıkılmaz bir pasif daireye dönüşen borçlanma tuzağının üstesinden gelme yolu da devletin bu yeni rolüne sahip olurken, klasik rolünden uzaklaşmasıyla olacaktır."

Erkan Mumcu, devletin artık üretici değil, rekabet ortamını düzenleyici, denetleyici rolüne geri dönmesi gerektiğini belirtti. Vizyonun anlamı da açıklayan Mumcu, konuşmasına şöyle devam etti:

"20 yıl sonra ne olmak istiyoruz, nerede olmak istiyoruz, nasıl bir dünyada ve o dünyanın neresinde olmak istiyoruz? Vizyon sadece ne istediğini bilmektir. Çünkü gelecek bir yerde oluşmak için sırasını bekleyen bir şey değildir. Eğer vizyon ulusal ölçekte ortaklaşa bir beklentiye dönüşürse, o zaman aynı zamanda bizim gerçeğimiz olacaktır. Siyasetin ister ekonomi, ister sosyal hayatın diğer unsurları hangi alanı olursa olsun temel misyonu vizyonda ortaklaşma duygusunu gerçekleştirmektir. Büyük liderlerin yaptığı budur. Mustafa Kemal Atatürk bunu yapmıştır, Menderes bunu yapmıştır. Özal bunu yapmıştır. Bizim de yapmak zorunda olduğumuz şey budur. Önümüze hedef koymamız gereklidir. O hedef nedir, önde olmaktır. Ya üstesinden geleceksiniz ya üstünüze gelecektir bazı şeyler, ya başa geleceksiniz, ya bir şeyler başınıza gelecektir. Ne istediğinize karar vereceksiniz. Önemli olan nasıl yaşamak istediğinize gerçekten karar vermektir. Bu değişimi istemek demektir. Verimliliği sağlayacak düzenin yeniden kurulması gerekmektedir. Türkiye sivil demokratik olmak sivil demokratik bir anayasaya sahip olmak zorundadır. Siyasetini Avrupa standartlarında gerçek demokrasi niteliklerine kavuşturmayan bir Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmede başarılı olamayacaktır."

Türkiye'nin çağdışılaşmış bir çevre ekonomisi rolünü üstlenmiş durumda olduğuna değinen Mumcu, bu noktada vizyonun önemine değindi. Son 5 yıl içinde sürekli alkışlanan programın en çok alkışlanan kısmının mali disiplin olduğunu vurgulayan Mumcu, "Gelir ve giderlerinin yapısına bakmak lazımdır. OECD ülkelerindeki tabloyla karşılaştırmak lazımdır. Mali disiplin denilen unsurun tablosu yüz kızartıcı boyuttadır. Türkiye'nin vergi gelirlerinin yüzde 75'i dolaylı vergilerden alınmaktadır. Türkiye'de sistemin ayakta durması geniş halk kesimlerinin yerli üreticilerin fedakarlıkları ile olmaktadır" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin bu kadar vergi vermeye devam edemeyeceğini dile getiren Mumcu, "Bu akıldışı politikaların ayakta tutulması için bedel ödemeye devam edemez. Bu kadar düşük reel ücretlerle insanlar yaşamaya devam edemez. Türkiye daha yaratıcı ve daha üst orta sınıfların tüketim alanlarına yönelerek rekabet etmek zorundadır. Türkiye artık teknolojiyle yoğun yatırımlarla rekabetini sürdürmek zorundadır. Sosyal devlet bugün herkesten daha fazla konuşmak zorunda olduğumuz bir kavramdır. 2005-2006 bir ülkede suç oranları yüzde 300 artabiliyorsa eğer o ülkede bazı şeylerin sürdürülebilirliğini tartışmak gerekir. Dünya bankası verilerine göre bu ülkede 1 milyon insan 1 dolarla geçinmek zorundadır. 15 milyon insan 2 dolarla geçinmek zorundadır" diye konuştu.

Sosyal dengeler üzerine yoğunlaşmanın önemine değinen Mumcu, "Bu ülke neden borçlandığını izah edebilir durumda değildir. Bu ülke kendisine telkin edilebilen ekonomik programların rasyonelliğini sorgulayabilecek durumda değildir. Türkiye'nin akla ihtiyacı vardır, akılcı yaratıcı çözümlere ihtiyacı vardır. Toplumun güvenceli bir hayat yaşaması bütün bireylerin emeklilik hakkına sahip olması, bütün kadınların emeklilik hakkına sahip olması, bütün çocukların ileri düzeyde sigortalı olması mümkündür. Türkiye mutlaka nitelikli bir insan kaynakları politikası izlemek zorundadır. Bunun için eğitim reforme edilmek zorunludur. Türkiye'de üniversitede devlet tekelinin kalkması olmazsa olmazdır. Türkiye'nin geleceği üniversite piyasa ilişkisiyle Türkiye her yıl dershanelerde 9 milyar dolarlık bir ekonomiyi yaşatırken, her yıl 1 milyon insanını yüksek öğretimden mahrum bırakmaktadır. Dershaneye kullanılan para Amerikan standartlarının üstünde bir eğitime yetecek düzeydedir. Türkiye insanlarını adeta çöp makinesinde kıyan bir vahşi bir düzendir bu düzen yıkılmak zorundadır" ifadelerini kullandı.

Her insanın kendi ihtiyacından fazlasını üretebilecek kapasitede olduğunu belirten Mumcu, "Çünkü insanın her tüketimi geri dönüşümle kullanılabilir, hale getirilebilir. Hiç olmazsa bilgi tüketebilen bir şey değil bilgi bir sonsuzluk evrenidir. Türkiye rekabetçi bir ülke olmakla buluşmak zorundadır. Türkiye rekabetçi bir duyuş rekabetçi bir duruşla kendisini ispat etmek zorundadır. Siyaset bunun liderliğini yapmalıdır, bunun vizyonunu korumalıdır. Türkiye bu duyuşunu kaybetmiştir, kaybettiği yerde bunu
bulmalıdır" dedi.

En Çok Aranan Haberler