Bir ülkede silahlı kuvvet mensuplarının silah zoru ile mevcut hükümetin elindeki yönetime el koyması şeklinde tanımlanan askeri darbe, nerede yaşanmış olursa olsun halkın güvenliğini tehdit eden ve demokrasi sürecinin işlemesine engel olan bir olaydır. Ülke için son derece üzücü sonuçlar doğurabilecek askeri darbe, hükümetin ekonomik ve sosyal açıdan ülke yönetiminde başarısız olmasını sonucu ordunun işleyişe tarafsız bir şekilde dur demesidir. Ülkemiz vatandaşlarının geçmiş tarihlerde tanık olduğu askeri darbeler bu durumun sonuçlarının ne kadar ağır olabileceğinin en büyük kanıtı olmuştur. Türkiye’de yapılan darbelerin bir kısmı kurumsal bir şekilde ordunun yönetime el koyması ile ortaya çıkmış, bazıları ise sadece yüksek rütbeli askerler tarafından gerçekleştirilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde yer alan "Madde 35 - Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır." hükmüne dayanarak yapılan askeri darbeler, genellikle dış güçlerin etkileriyle ortaya çıkmış ve hayata geçirilmiş olaylardır. Hem halkı hem de devleti derinden etkileyen, ülkenin mevcut durumu ne olursa olsun gerilemeye neden olan askeri darbeler ülkede herkes için negatif bir etki yaratmaktadır. Bu nedenle dünyanın her yerinden bütün halklar darbeye karşı bir düşünce altında birleşmişlerdir.
Türkiye’de darbeler genellikle TSK’nın kurumsal kimliği çerçevesinde ya da subayların inisiyatifi doğrultusunda gerçekleşmiştir. 1950 yılında çok partili hayata geçişin ardından TSK, iç güvenliğin tehdit edilmesi nedeniyle birkaç kez Türkiye Cumhuriyet’i hükumetini istifaya zorlamış ya da direkt silah kullanarak demokratik işleyişi el koymuştur. Son döneme kadar 1960 ve 1980 yılında yönetime müdahale edilerek, 1971 ve 1997 yıllarında ise hükümeti istifaya zorlayarak askeri darbe gerçekleştirilmiştir. 1960 Darbesi, bir diğer adıyla 27 Mayıs darbesi Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in başında olduğu yönetime el koyulması ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk darbesi olarak tarihe geçmiştir. Emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşmeyen 1960 Darbesi’nin aksine 1980 yılında yapılan darbe Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’un imzasını taşıyan, ülkedeki iç karışıklıkla ilgili yazılan uyarı mektubu bu darbenin tamamen emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşeceğini göstermiştir. 1980 darbesi Türkiye’de darbeler tarihinin üçüncü müdahalesi olmuştur. Bunun dışında ülkemizde 12 Mart 1971 yılında Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra vermesi ve istifaya zorlaması, 28 Şubat 1997'de yapılan ve post modern darbe olarak anılan olay, 20 Şubat günü başlatılan atama ve gözaltına almalara karşı direniş olayı, 20 Mayıs 1969 darbe teşebbüsü ve 9 Mart 1971 yılındaki başarılı olamamış, emir-komuta zinciri dışında gelişmiş askeri darbe teşebbüsü gibi birçok farkı darbe girişimi ve ayaklanma tarihteki yerini almıştır. Ayrıca son zamanlarda yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’ de 3 ay süreyle olağanüstü hal ilan edilmiştir. 3 ay sürecek olan bu olağanüstü hal durumunda devletin işleyişinde önemli değişiklikler olacak.