ANKARA (İHA) - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'de gönüllü kan bağışçısı oranının gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça düşük olduğunu belirterek, "Sağlıklı tüm vatandaşlarımızı gönüllü kan bağışçısı olmaya davet ediyorum. Halkımızın kan bağışı konusunda göstereceği duyarlılık, hayat kurtarmaya vesile olacaktır" dedi.
Akdağ, Türkiye en az bulunan kan grubunun "AB RH negatif" olduğunu bildirdi. Bakan Akdağ, 18-65 yaş arası ve önemli bir sağlık sorunu olmayan herkesin kan bağışında bulunabileceğini kaydetti. Sağlık Bakanlığı'nca sürekli kan vericiliğini geliştirecek çalışmalar yapıldığını ifade eden Akdağ, "Temel hedefimiz kan bağışı oranını, Türkiye nüfusunun en az yüzde 5'ine çıkarmaktır. Bağışlanan her kan hayat kurtarır. Vatandaşlarımızın bu konuda çok duyarlı olması gerekiyor. Kan bağışının önemini ve ne anlama geldiğini bir yakını için kan arayan, bin bir zorlukla bulan veya bulamayan kişiler çok daha iyi anlar" dedi. Vatandaşların kan merkezlerine başvurduklarında, kan bağışı yapmaya uygun olup olmadıklarının yapılan muayeneyle belirlendiğini ifade eden Bakan Akdağ, şunları kaydetti:
"Kan merkezlerimize başvuran vatandaşlarımızın hemoglobin ölçümleri yapılmakta, sonuçları olumlu olan kişilerin kan verme işlemleri başlatılmaktadır. Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Kan vermek için başvuran kişilerin kan merkezlerinde doldurdukları Kan Bağışçısı Bilgi Formu oldukça önemlidir. Sorulan sorulara tutarlı, dikkatli ve doğru yanıtlar vermek bağışlanan kanın ulaşacağı hastaların sağlığı açısından da çok önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu formun ciddiyetle doldurulması konusunda sağlık personelimize de önemli görevler düşüyor".
Bağış olarak alınan her kanın; anti-HIV (AIDS), hepatit B ve C, frengi ve kan grubu testlerinin yapıldığını vurgulayan Akdağ, kan alım işlemlerinin "gerekli steril şartlara" titizlikle uyularak gerçekleştirildiğini ve tek kullanımlık olan iğnelerin kan alım işlemi sona erdikten sonra torbadan ayrılarak imha edildiğini bildirdi. Türk toplumunda en nadir "AB RH negatif" kan grubu görüldüğüne dikkat çeken Akdağ, "Kan bağışından önce yapılan muayenede kan düzeyi düşük (anemi) olduğu saptanan kişilerden kan
bağışı alınamaz. Kan seviyesi normal olan sağlıklı bireyler kan bağışı yapınca eksilen kan hücreleri, kemik iliğinin çalışmasıyla hızla yenilenir. Dolaşıma genç kan hücreleri verilir. Zaten vücutta bu hücrelerin sürekli olarak yapımı ve yıkımı sürmektedir. Alınan kan miktarı ise sağlığı olumsuz etkileyecek düzeyde olmadığı için 'kan eksikliği' riski gibi bir durum söz konusu olmaz" açıklamasında bulundu. Akdağ, kan nakillerinin başta ameliyatlar olmak üzere çeşitli yaralanmalara bağlı kan kayıpları, iç organların çeşitli hastalıklara bağlı kanamaları, doğumlarda görülen kanamalar, kan uyuşmazlığına bağlı bebeğin kanının değiştirilmesi gibi durumlarda yapıldığını belirtti. Akdağ, hastalıklarının seyri gereğince hayatı boyunca kan nakline ihtiyacı olan talasemi, hemofili ve bazı kanser hastaları için kanın hayati önem taşıdığını kaydetti. Bağışlanan her kanın hasta ve yakınları için yaşatılan bir umut olduğunu ifade eden Akdağ, bu umudun yaşatılmasında halkın kan bağışı konusunda göstereceği duyarlılığın çok önemli olduğunu bildirdi. Tüm dünyada, her yıl ABO kan grubu sistemini bulan ve Nobel ödüllü Karl Landsteiner'in doğum günü olan 14 Haziran tarihi, 'Dünya Gönüllü Kan Bağışçıları Günü' olarak kutlanıyor. Gönüllü ve karşılıksız kan verme alanında etkinlik gösteren; Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Dernekleri Federasyonu, Uluslararası Kan Donör Organizasyonları Federasyonu (FIODS) ve Uluslararası Kan Transfüzyon Derneği'ne (ISBT) üye 192 devlet, 181 Ulusal Kızılay ve Kızılhaç Dernekleri ve 50 Ulusal Kan Donör Organizasyonları tarafından tüm dünyada bir çok aktivite düzenleniyor. Bugün dünya nüfusunun önemli bir kısmı güvenli kana ulaşamıyor. Türkiye'de de her gün bir çok hasta, tedavileri için kan bağışı yapacak insanları bekliyor. Birçok kişi de zamanında kan temin edilememesi nedeniyle hayatını kaybediyor. Türkiye'de ortalama 10 bin kişiden sadece 15'i düzenli kan veriyor.