KADIN

Türkiye'de görülen kanser türleri

Günümüzde neredeyse grip kadar yaygınlaşmış bir hastalık kanser. Yapılan araştırmalara göre kanserin 2030 yılında 26,4 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar kanserde erken tanının hayati önem taşıdığını vurguluyor. Peki ülkemizde sık görülen kanser türleri, kanserden korunma yolları neler? Tüm detaylar haberimizde.

Türkiye'de görülen kanser türleri

Son yüzyılın en önemli vebalarından birisi olan Kanser vücudun bir çok yerinde görülebilmektedir. 2030 yılında neredeyse ikiye katlanacak kanserin 26,4 milyona ulaşacağı öngörülüyor. İşte ülkemizde en sık görülen kanser türleri ve korunma yolları... Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Medikal Onkoloji bölümünden Prof. Dr. Coşkun Tecimer, ülkemize en sık görülen kanser türlerine ve korunma yollarına dikkat çekiyor:

1- Akciğer kanseri: Anne ya da babasında akciğer kanseri olan, sigara içen ve öksürüğü olan kişilerde spiral tomografi çekilebilir.

Akciğer kanseri oluşumu tek bir sebebe bağlanamaz. Yapılan araştırmalar sonucu akciğer kanserinin birçok nedeni bulunmuştur. Çeşitli faktörler akciğer kanseri oluşumunda rol oynayabilir. Bunların çoğu tütün kullanımıyla ilişkilidir. Kanser bulaşıcı değildir. Bazı insanların akciğer kanseri olma riski diğerlerinden daha fazladır. Sigara ve Akciğer Kanseri; Sigara içmek akciğer kanserine neden olur. Tütündeki zararlı maddeler (karsinojen) akciğerdeki hücrelere zarar verir. Zamanla bu zararlı etkiler hücrelerde kansere neden olabilirler. Bir sigara içicisinin akciğer kanseri olması; hangi yaşta sigara içmeye başladığı, ne kadar süredir sigara içtiği, günde içtiği sigara sayısı, sigarayı ne kadar derin içine çektiğiyle alakalıdır. Sigara içmeyi bırakmak bir kişinin akciğer kanseri olma riskini büyük ölçüde düşürür. Puro ve pipo ve Akciğer Kanseri; puro ve pipo kullananlar bunları kullanmayanlara göre daha çok akciğer kanseri olma riski taşırlar. Kişinin kaç yıldır puro veya pipo içtiği, günde kaç adet içtiği ve ne kadar derin içine çektiği, kanser olma riskini etkileyen faktörlerdir. İçlerine çekmeseler de puro ve pipo içicileri akciğer ve ağız kanserinin diğer tipleri için de risk altındadırlar. Pasif içiciler (tütün dumanına maruz kalanlar); akciğer kanseri olma riski pasif içicilik durumunda da artmaktadır. Asbest ve Akciğer Kanseri; Yalıtım malzemesi olarak bazı endüstrilerde kullanılan ve doğal olarak fiber halinde bulunan bir mineral grubudur. Asbest fiberleri parçacıklara ayrılmaya meyillidirler ve havada dolaşıp kıyafetlere yapışırlar. Bu parçacıklar solunduğu zaman akciğerlere yerleşir, orada akciğer hücrelerini zarara uğratır ve böylece kanser gelişme riskini artırırlar. Çalışmalar asbeste maruz kalan işçilerde akciğer kanseri gelişme riskinin, maruz kalmayanlara göre 3–4 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu artış, gemi inşası, asbest madenleri, yalıtım işi ve fren tamiri gibi endüstrilerde çalışanlarda daha fazladır. Akciğer kanseri olma riski, asbest işçileri sigara içiyorlarsa daha fazladır. Asbest işçileri işverenleri tarafından temin edilen koruyucu malzemeleri kullanmak ve tavsiye edilen iş ve güvenlik uyarılarını takip etmek zorundadırlar. Hava Kirliliği ve Akciğer Kanseri; Akciğer kanseri ile hava kirliliğine maruz kalmak arasında bir ilişki bulunmuştur. Ama bu ilişki açıkça tarif edilememiştir ve daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Akciğer Hastalıkları; Verem gibi bazı akciğer hastalıkları, kişinin kanser olma riskini artırırlar. Akciğer kanserinin veremden etkilenen bölgelerde daha fazla gelişme eğilimi vardır.

2- Prostat kanseri: Genellikle erken dönemde belirti vermez. Bu nedenle 50 yaşından itibaren erkeklerde yılda bir kez kanda PSA dediğimiz prostat spesifik antijene bakmak gerekir. Bu bir tümör belirteci olup prostat kanserli hastalarda yükselir.

Prostat, mesane çıkışında yer alan içinden idrar yolunun bir bölümü geçen, erişkinde ortalama 25-30 gram ağırlığında, yegane görevi meninin sıvı bölümüne katkıda bulunmak olan ikincil bir seks organıdır. Yaşlanma ile birlikte bu organ büyüyebilir ve bir grup hastada idrar yapma zorluğu oluşturur. Aynı anda organın bir başka bölgesinde ise tamamen sessiz bir şekilde kanser gelişebilir.
Prostatta en sık görülen kanser tipi adenokanserdir. Bu kanser genellikle yavaş seyirlidir ve belli bir grubu hastaya sorun yaşatmayan, tanı konmasını dahi gerektirmeyen ve ölümün başka nedenlerden gerçekleştiği latent yani klinik açıdan önemsiz karakter arzeder. Buna karşın erken tanı ile hastalık yüksek riskli grupta olsa bile çok iyi tedavi şansına sahiptir. Yaş, ırk ,aile hikayesi, coğrafi bölge, beslenme alışkanlıkları, sigara kullanımı ,obezite en önemli risk faktörlerini oluşturur. Genel olarak Akdeniz ülkelerinde Kuzey Avrupa'ya kıyasla prostat kanseri görülme sıklığının daha düşük olduğu bilinen bir gerçektir. Japonya ve Çin'de de görülme sıklığı çok düşük iken bu ırkın Kuzey Amerika'da yaşayan temsilcileri standart bir beyaz Amerika'lı ile aynı riske yaklaşmaktadır. Siyah ırkta ise hastalığın görülme sıklığı oldukça yüksektir. Son yıllarda prostat enfeksiyon ve enflamasyonlarının da risk oluşturduğu speküle edilmektedir. İdrar yapış sıklığı ya da biçimi ile cinsel ilişki sıklığının prostat kanseri gelişimi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Yakın akrabaların birinde prostat kanseri olanlar 1,5-2 kat, iki ya da daha fazlasında olanlar ise 3-5 kat daha yüksek bir riske sahiptir. Eğer birinci birey kansere 65 yaştan genç yakalanmışsa bu risk daha da artmaktadır. Özellikle sağlıklı ve düşük kolesterollü beslenme, düzenli egzersiz, sigara kullanılmaması ve aşırı kilodan kaçınılması hastalıktan korunmak için önemli iken aile riski olanlarda 40'lı yaşlardan itibaren check-up hayatidir.

3- Meme kanseri: Küçük kitlelerin fizik incelemeyle tanısı pek mümkün değildir. Bu nedenle 40 yaşından itibaren kadınlara yılda bir kez mamografi yapılmalıdır. Gerektiğinde buna meme ultrasonografisi ve meme MR'ı eklenebilir.

Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artan bir hastalık olan meme kanseri, erken evresinde yakalandığı zaman tamamen iyileşme olasılığı çok yüksek olan bir kanser türüdür. Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Ülkemizde yaklaşık her 12 kadından biri yaşamı boyunca meme kanserine yakalanmaktadır. Yaşın ilerlemesi ile meme kanseri görülme oranı artmaktadır. Bu nedenle 40 yaşından sonra meme kanserinin erken tanısı için yıllık mamografi, doktor muayenesi ve aylık kendi kendini muayene yöntemlerini uygulamak gerekir. Bu yöntemlerle meme kanserini erken yakalamak mümkün olacaktır. Erken tanı konmuş meme kanseri tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır. Meme kanseri, meme parankimini oluşturan süt yapan hücreler veya süt kanallarını oluşturan hücrelerin amaçsız ve kontrolsüz olarak çoğalmasıdır. Hücrelerin çoğalması ve büyümesi için uzun zaman geçmesi gerekir. Çoğalan hücreler lenf ve kan yoluyla vücudun diğer organlarına yayılır. Amaç, meme kanseri, kan ve lenf yoluyla yayılmadan önce meme içinde küçük bir kitle iken tanı konmasıdır. Bu aşamada tanı konan hastalar da tedavi tamamen mümkündür. Meme kanserinin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak meme kanseri için risk olacak bazı faktörler bilinmektedir.

MEME KANSERİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ

*Anne ve kızkardeş gibi birinci derece akrabasında meme kanseri olanlar.
*Hiç doğum yapmamış olanlar.
*Hiç emzirmemiş olanlar.
*30 yaşından sonra ilk doğumunu yapmış olanlar.
*50 yaşın üzerinde olanlar.
*Erken ilk adet (12 yaşından önce), geç menopoz (50 yaş üstü)
*Şişman ve aşırı alkol kullanan kadınlar.
*Daha önce de bir memesinde meme kanseri olanların diğer memesinde.
*Meme kanseri (BRCA) geni taşıyanlar.
*İlk doğum öncesi uzun süre doğum kontrol hapı kullananlar.
Yukarıdaki özelliklere sahip olan kadınların daha dikkatli olmaları gerekmektedir.

MEME KANSERİNDEN KORUNMAK İÇİN NE YAPILMALI?

*Özellikle A ve C vitamininden zengin taze meyve ve sebze tüketerek,
*Hayvansal yağları azaltarak, daha fazla posalı gıdalar tüketerek,
*Tütsülenmiş, tuzlu ve konserve yiyecekleri azaltarak,
*Sigara içmeyerek,
*Fazla kilo almamaya çalışarak,
*Alkollü içki kullanmayarak, meme kanserinden korunabilirsiniz.

4- Deri kanserleri: Yüzeyde oldukları için genellikle fark edilirler. Ancak bazen kendi gözümüzle ulaşamadığımız deri kısımları olduğundan yılda bir kez dermatolojik inceleme yapılmalıdır. Burada saçlı deri gibi lezyonların saklanabildiği yerler de kontrol edilir. Ayrıca bizim fark edemediğimiz ben ve diğer cilt lezyonlarındaki değişiklikler dermatolog tarafından saptanabilir.

Cilt kanserine yakalanmamak için güneşe karşı tedbirli olmanın yanı sıra çeşitli bitki ve meyvelerden de yararlanabilirsiniz. Örneğin her gün bir bardak nar ve domates ile yarım bardak havuç suyu içerek bu kanser türüne karşı koyabilirsiniz. Cilt kanserinin tedavisinde birinci sırada, kozmetik sonuçlar da göz önüne alınarak, cerrahi müdahale gelir. Cerrahi müdahale ile tedavi oranı yüzde 95'tir. Cerrahi sınırlar temiz olduğu takdirde bu oran yüzde 99'a çıkar. Cerrahi yöntemle cilt kanserinin tedavisinde; tümörün büyüklüğü, tipi, yerleşim yeri ve nüks (tekrar eden) tümör olup olmadığı önemli bir rol oynar. Tümörü temizleme sınırı 2-5 mm arasında değişir. Eğer kutuplar pozitifse, yani tümör varsa; tekrar etme oranı yüzde 40'a yaklaşır.
Saat 09.30-17.00 arasında güneşe çıkılmamalıdır. Daima organik bir nemlendirici kullanılmalıdır. Zeytinyağı, at kuyruğu, papatya bitkilerinin karışımının, cildi organik olarak koruduğu, hatta zeytinyağının yaşlılığa bağlı cilt kanserlerini gerilettiği hayvan deneylerinde kanıtlanmıştır. Kalawalla; Honduras Ormanları'nda yetişen bir bitkidir ve cilt kanseri riskini ve ultraviyole ışınlarının ciltte meydana getirdiği tehlikeleri büyük oranda azaltır. Nar suyunun da, lokal olarak kullanıldığı takdirde cilt kanserlerini azalttığı hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle kanıtlanmıştır. Günde en az iki-üç bardak yeşil çayın tüketilmesinin yanı sıra lokal olarak vücuda sürülmesinin de etkili olduğu iddia edilmiştir. Betakarotenler, cilt kanserinden korunma açısından faydalı gıdalardır. Günde bir bardak domates suyu tüketilmesi, havuç salatası veya günde yarım bardak havuç suyu içilmesi cilt kanserinden korur. Nar suyu, ananas, selenyum, E vitamini ve C vitamininin de cilt kanseri oluşumunu yavaşlattığı bilinir. Bir Afrika bitkisi olan 'Buldog root'un, cilt sağlığını koruduğu ve cilt kanserlerini önlediği bazı hayvan deneylerinde görülmüştür. Bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve diğer bazı kanser türlerinde de faydalı olduğu bazı hayvan deneylerinde ortaya çıkmıştır.

5- Mide kanserleri: Gastrit diye geçiştirilen bazı mide rahatsızlıkları kanser belirtisi olabilir. Bu kişilere gastroskopi denilen üst endoskopik tetkik yapılmalıdır. Böylelikle yakınmaların nedeni anlaşılır. Biyopsi yapılarak kanser olup olmadığına karar verilir.

Karnın sol üst bölgesinde mide bulunur. Nedenlerinde bahsedeceğimiz çeşitli sebeplerden dolayı midenin mukoza zarından tümörler gelişebilir. Bu tümörlerden kötü huylu olanları, kansere neden olur. Mide kanseri sıklıkla midenin küçük kenarında ortaya çıkar. Mide kanseri, en çok görülen 4. kanser türüdür. Ülkemizde, yaklaşık yılda yirmi bin kişi mide kanserine yakalanmaktadır. Erkeklerde, mide kanserine yakalanma riski daha fazladır. Yaşlılarda, mide kanseri daha fazla görülür. Ülkemizde mangal eti önemli bir yer tuttuğundan etin tuzlanması ve pişerken yanması kansere yol açabilir. Çünkü, yanmış et kanserojen madde içerir. Çiğ etle beslenmek de aynı şekilde kanser riskini artırır. Midede gastrit ya da ülsere neden olan, H.pylori bakterisi kansere neden olabilmektedir. Bu bakteriyi ortadan kaldırmak, kanser riskini azaltır. Sigara kullanmak, mide kanserine yakalanma ihtimalini 6 kat artırmaktadır. Sigara, midede iltihap oluşmasında rol oynar. Aynı şekilde alkol tüketimi de mide kanserinin nedenlerindendir. Erken mide kanserinde belirti olmaz. Risk taşıyan kişilere yapılan endoskopik incelemeyle hastalık teşhis edilebilir. Mide tümörü olan kişilerde gıda akışının engellenmesi sonucu ya da tümörün yayılması sonucu belirtiler ortaya çıkar.
Hastaların yarısında elle muayenede bir kitle hissedilir.
Mide bölgesinde ağrı ve midenin ağırlaştığı hissi
İştahsızlık ve bunun sonucunda kilo kaybı görülmesi (şiddetli ve kısa sürede ortaya çıkar)
Yemekten sonra rahatsızlık hissi ve mide şişliği,
Bulantı, kusma,
Mide kanseri olan kişilerin büyük bir kısmında kansızlık da görülür.
orgunluk,
Mide ya da bağırsakta kanama olması (gizli şekilde seyredebilir),

6- Mesane kanseri: Hastalıktan kuşkulanıldığında sistoskopi denilen tetkikle idrar kanalından mesaneye girilerek bakılır ve gerekirse biyopsi alınır.

Erkeklerde daha sık görülen mesane kanserinin en önemli nedeni sigara! Sigara dumanında bulunan kimyasalların mesane kanserini uyardığı klinik deneylerle kanıtlandı. Raf ömrü uzun gıdalar tüketmek de risk faktörleri arasında.

Mesane kanseri; erkeklerde en çok görülen dördüncü kanser türüdür. Kadınların yakalandığı kanser türleri arasında ise 10'uncu sıradadır. Hastalıkta; ailesel geçiş nadiren görülür. Bu kanserin gelişiminde en önemli faktör ise sigaradır. Sigara dumanında bulunan kimyasalların mesane kanserini uyardığı klinik deneylerle kanıtlanmıştır. Sigara bırakıldıktan sonra iki ila dört yıl içinde mesane kanseri oluşma riski yüzde 50 oranında azalmaktadır. Mesane tümörüne çoğunlukla idrar kanaması nedeniyle tanı konur. Ağrısız kanama şikayetleri; yüzde 15 oranında mesane tümörü göstergesidir. Fiziki muayeneler çoğu mesane tümörü için doğru tanı yöntemi değildir. İlaçlı ürografi; bu tümörlere en çok uygulanan tanı yöntemidir. Mesane kanseri hastaları günde iki litre sıvı almalıdır. Erken evrelerde hastalıktaki nüks ihtimalini önlemek için tavsiye edilen bitkisel destekler arasında; yeşil çay okaliptus biberiye ananas avokado papaya yer alır. Maydanoz mısır püskülü kiraz sapı avokado defne yaprağı karışımının demlenip her gün içilmesi; mesane enfeksiyonlarından korur. C vitamini takviyesi ise bağışıklık sistemini güçlendirici etki sağlar. Fareler üzerinde yapılan bir araştırmada; çilekle beslenen farelerde düzelme gözlenmiştir. Katkılı maddelerden uzak durulması raf ömrü uzun olan gıdalara dikkat edilmesi günde iki bardak domates suyu veya üç çorba kaşığı domates salçası tüketilmesi bağışıklık sistemi açısından önemlidir. Arsenik miktarı düşük olan su içilmeli beyaz undan uzak durulmalıdır. Günde 400 ünite folik asit alanlarda arsenik oranının düştüğü ve mesane kanseri riskinin azaldığı gözlenmiştir.

7- Kalın bağırsak kanseri: Kalın barsaklardaki polipler zamanla kansere dönüşebilir ve bunlar hiç belirti vermezler. Bu nedenle 50 yaş üzerindeki herkese periyodik olarak kolonoskopi yapılmalıdır. Bu tetkikte bir tüp ile anüsten girilerek tüm kalın barsak gözlenmektedir. Polip bulunursa bunlar endoskopi sırasında çıkarılır ve tedavi tamamlanmış olur. Birçok kişi kolonoskopiden çekinmektedir. Oysa ki günümüzde bu tetkikin yapılması çok kolaylaşmıştır. Tetkik sırasında hasta uyutulduğu için herhangi bir acı ya da ağrı duymamaktadır. Kansere dönüşebilen polip bulunmuşsa kolonoskopinin bir yıl sonra tekrarı gerekir. Normal bulunan kişilerde 3 ile 10 yıl arasında tetkiki tekrarlamak gerekir. Ayrıca yılda bir kez dışkıda gizli kan bakılmalıdır. Dışkıda kan bulunan kişilerde kalın barsak kanseri olabileceğinden kolonoskopiyle barsaklar incelenmelidir.

Toplumda sık rastlanan kanser türlerinden biri olan kolon yani kalın bağırsak kanseri görülme riski ilerleyen yaşla birlikte 10 kat artıyor. Fazla kilolar, yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik ve bağırsak poliplerinin zemin hazırlayabildiği kolon kanserinden korunmanın yolu ise düzenli kontrollerden geçiyor.

•40 yaş civarında risk başlamaktadır.
•Aile bireylerinden birinde kalın bağırsak poliplerinin olması durumu önemlidir.
•Sigara içenlerde kalın bağırsak kanseri riski % 20 artmaktadır.
•Alkol kullanımına dikkat edilmelidir.
•Hareketsizlikten ve obeziteden kaçınılmalıdır.
•İş kaybı, boşanma gibi yaşantı değişiklikleri ile gelen stresten uzak durulmalıdır.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat edin. Az yağlı, bol lifli (sebze, meyve, kepekli unla yapılmış yiyecekler) besinleri tercih edin. Düzenli tuvalet alışkanlığı edinin.

8- Tiroid kanseri: Kuşkulanılan durumda elle boyun muayenesi ve tiroid ultrasonografisi yapılmalıdır. Kuşkulu nodüllerden biyopsi alınmalıdır.

Tiroid kanseri, tiroid bezinin hücrelerinden köken alan bir kanserdir. Bu kanser, diğerlerine göre çok daha az görülür ve hastalığın seyri oldukça iyidir. Eğer doğru tanı ve tedavi uygulanırsa hastalık tamamen ortadan kaldırılabilir. Böylece kişi, uzun süre yaşayabilir. Toplumda görülme sıklığı %4.2'dir. Hayat boyunca kadınlarda tiroid kanseri riski yaklaşık %0.7, erkeklerde ise %025'tir. Bu yüzdelerden de anlaşılacağı gibi az rastlanan bir kanserdir. A.B.D' de her yıl 12 bin yeni tiroid kanseri vakası ortaya çıkmaktadır. Nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Fakat yapılan araştırmalara göre bazı radyoaktif maddelere maruz kalan kişilerde tiroid kanseri görülmüştür. Bu maddelerden en önemlisi uranyumdur. Örneğin Çernobil'deki nükleer santral kazasıyla beraber bu bölgede yaşayan kişilerde tiroid kanseri görülme sıklığı artmıştır. Bazı tiroid kanserlerinde ise genetik mutasyonların rol oynadığı düşünülmektedir. Sık karşılaşılan sorulardan birisi tanı sırasında ya da tedavide kullanılan bazı radyoaktif maddelerin kansere neden olup olmadığıdır. Bu amaçla kullanılan maddelerin miktarları oldukça azdır. Vücuttan atılma süreleri ise çok daha kısadır. Bu yüzden kansere neden olmazlar. Uzman doktorlar tiroid kanserinden korunmanın ne yazık ki mümkün olmadığını, ancak tiroid kanserinin erken evrede fark edilmesi ile kolayca ortadan kaldırıldığını söylemekteler. Erken evrede fark edilen bir tiroid kanserinin tedavisine hemen başlanırsa %100 başarı elde edilir ve kanser ortadan kaldırılır. Tiroid kanserinden korunmak mümkün olmadığı için, tiroid bezinin içerisinde gizli olarak kalabilen kanserli hücrelerin varlığını saptamak için mutlaka check-up programları içerisine tiroid ultrasonografisininde koyulması gerektiği uzmanlarca söylenmektedir.

9- Rahim kanseri: Rahim kanserlerinin yüzde 20'si belirti vermez. Bunlarda 'pap smear' denilen test yapılabilir. Bu testte rahim ağzından sürüntü alınmaktadır. Aslında 'pap smear' testi rahim ağzı kanserlerini oluşmadan yakalamada çok önemli bir testtir. Cinsel yaşam başladıktan sonra yılda bir kez yapılmalıdır. Ancak rahim ağzı değil de rahim kanserini yakalamada etkinliği azdır. Rahim kanserinden kuşkulanılan durumlarda 'pap smear'a ek olarak karın bölgesinin tomografi ya da MR'ı çekilebilir.

Sık rastlanan ve tedavi edilebilir bir kanser türü olan rahim ağzı kanserinden korunmak veya başlangıcında tedavi yoluna gitmek için yapılan pap smear ve HPV rutin tarama testlerini ihmal etmemeniz yararınıza olacaktır.- HPV aşısı - Cinsel ilişkide kondom kullanımı gibi bazı korunma yöntemleri uygulaması - Rahim ağzında oluşan prekanseröz değişiklikler için sık sık test yaptırma ve tedavi olma kalıtsal veya genetik faktörler söz konusu olmadığı sürece çevresel faktörleri engelleyerek rahim ağzı kanserinden korunmak için uygulanabilecek yollardır.

10- Kadın yumurtalık kanseri: Kuşkulanılan durumlarda kanda CA-125 denilen proteine bakılarak hastalık hakkında bilgi edinilebilir. Kadın-doğum muayenesi, ultrasonografi ve MR ile yumurtalıklarda kitle olup olmadığı anlaşılır.

Yumurtalık kanserindeki riski azaltmak için günlük hayata dair uygulayacağınız bazı yöntemler vardır. Hayatın akışı içinde günlük yaşantınızda bu yöntemleri uygulamanız yeterli olacak, kendinizi daha zinde ve sağlıklı hissetmenizi sağlayacaktır. Diyet: Diyet ve kanser arasındaki ilişki daha henüz netlik kazanmış olmasa da, bol tahıl, meyve ve sebze bakımından zengin yiyecekleri tüketerek diyet yapmanın, kırmızı eti, günde bir bardak ile alkolü sınırlamanın, sağlıklı kiloda kalmanızı sağlayarak, sağlıklı yaşamanıza yardımcı olduğu kanıtlanmıştır. Buda, kanseri tetikleyen yiyecek faktörünü uzak tutar. Egzersiz: Egzersiz ve yumurtalık kanseri arasındaki ilişki kesin değildir. Öyle bile olsa, egzersiz yapmak sağlık açısından kalp krizi riskini azaltma ve birçok kanser türünü önleme gibi sayısız fayda sağladığı için önemlidir. Doktorunuz size uygun egzersizi tavsiye edecektir. Tavsiye edilen, günde 30 dakika haftada 5 ya da daha fazla gün egzersiz yapılmasıdır. Hamilelik: Hamile kalmak ve çocuk doğurmak, yumurtalık kanseri riskini azaltır. Emzirmek ise, risk oranını daha da azaltan bir faktördür. Doğum Kontrolü: Doğum kontrol ilaçları kullanan kadınlarda, yumurtalık kanseri riski azalır. Risk oranındaki azalma, sadece 3 ile 6 aylık kullanım sonrasında tespit edilmiştir. Doğum kontrol hapı kullanım süresi ne kadar uzarsa, risk oranı o kadar azalır. Ancak, bu tür ilaçların ciddi riskleri ve yan etkileri olduğu için doktorunuza danışmadan kullanmayınız.

KANSER HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler