Hemşire sayısında altıda birlik oran yanında, Türkiye tüm OECD ülkeleri arasında kişi başına düşen doktor sayısı açısından da ikinci en düşük ülke. 2009 yılında Türkiye her bin kişiye 1.6 doktor düşüyor. Rakam OECD ortalaması olan 3.1’nin yarısı. Türkiye’de bebek ölüm oranı da büyük başarılar sağlanmasına karşın hala OECD ortalaması olan binde 4.4’ten üç kat yüksek. Türkiye GSYİH’daki pay ve kişi başına sağlık harcaması itibarıyla da 34 OECD ülkesinin sonuncusu oldu
OECD 2011 Sağlık Verileri (Health Data 2011) açıklandı. Türkiye’de özel sektör kamu toplamı sağlık harcamaları GSYİH’nın yüzde 6.1’ine karşılık geliyor ve bu rakam sonunculuğu getiriyor. OECD ortalaması ise yüzde 9.5 olarak ölçüldü. GSYİH’sının yüzde 17.4’ünü sağlığa harcayan ABD’nin bu alanda ilk sırada ABD’yi yüzde 12’lik harcamayla Hollanda, yüzde 11.8 ile Fransa ve yüzde 11.6 ile Almanya izliyor.
Sağlık harcamalarının gelirle doğru orantılı olduğunu anımsatan OECD, Türkiye’nin 2008’de satın alma gücü paritesi itibarıyla 902 dolarla örgüt çapında en düşük kişi başına en düşük sağlık harcamasında bulunmasının sürpriz sayılamayacağını belirtti. OECD’nin 2009’daki sağlık harcaması ortalaması 3223 dolar olarak ölçüldü.
-TÜRKİYE’DE SAĞLIĞIN EKONOMİSİ-
Rapora göre Şili, ABD ve Meksika hariç tüm örgüt ülkelerinde kamu sektörü, sağlığın fonlanmasında ana kaynak olmaya devam ediyor. Türkiye’de 2008 itibarıyla sağlık harcamalarının yüzde 73’ünü kamu yapıyor, rakam 2009’da yüzde 71.7 olan OECD ortalamasının üzerinde bulunuyor. Türkiye’de kamu harcamalarının payı 2000’de yüzde 63 iken geçen onyılda oldukça arttı.
-İNSANİ VE FİZİKSEL KAYNAK-
OECD raporunun Türkiye’ye ilişkin bölümü şöyle devam etti:
“-Son yıllarda doktor sayısındaki artışa karşın Türkiye tüm OECD ülkeleri arasında kişi başına düşen doktor sayısı açısından ikinci en düşük ülke. 2009 yılında Türkiye’de her bin kişiye 1.6 doktor düşüyor. Rakam OECD ortalaması olan binde 3.1’nin yarısı.
-Benzer şekilde 2009’da Türkiye’de her 1000 kişi için sadece 1.5 hemşire bulunuyor, OECD ülkelerinde binde 8.4 olarak ölçülen ortalamadan oldukça düşük bir rakam.
-2009 itibarıyla Türkiye’de 1000 kişiye düşen akut tedavi hastane yatağı sayısı 2.4 idi, bu rakam da OECD ortalaması olan 3.5’ten az.
-SAĞLIK DURUMU VE RİSK FAKTÖRLERİ-
-Üye ülkelerin çoğu geçen on yıllar boyunca, yaşam koşullarındaki iyileşmeler, halk sağlığı alanındaki müdahaleler ve tıbbi tedavideki ilerlemeler sayesinde meydana gelen yaşam beklentisindeki büyük artışlardan yararlandı. OECD ülkeleri arasında Türkiye 1960 ve 2009 yılları arasında, OECD ortalamasıyla arasındaki açığı hızla kapatan, 25 yıl daha uzun bir ömür artışıyla yaşam beklentisinde en büyük kazanımları elde eden ülkelerden biri olarak kayda geçti. 1960’ta Türkiye’de yaşam beklentisi, OECD ortalamasının 20 yıl altındaydı. 2009 itibarıyla ise sadece 6 yıl daha az (OECD ortalaması olan 79.5 yılla kıyaslandığında Türkiye’de 73.8 yıl.)
-Türkiye’de bebek ölüm oranı son birkaç onyılda, 1960’taki her 1000 bebekte 190 oranından, 2009’da 13.1’e dramatik biçimde düştü. Yine de Türkiye’de bebek ölümü oranı OECD ortalaması olan 4.4’ten üç kat yüksek. Örgüte üye ülkeler arasında çocuk ölümleri İzlanda, Japonya ve Slovenya’da en düşük.
-Son yirmi yılda birçok OECD ülkesinde tütün tüketimi önemli azalış kaydetti. Türkiye tütün tüketiminin azaltılmasında bazı ilerlemeler sağladı. Her gün tütün içen yetişkinlerin oranı 1989’da yüzde 47.4 iken 2008’de ise yüzde 27.4’e düştü. Yetişkinler arasında tütün içme oranları Türkiye’de hala OECD ortalaması olan yüzde 22.3’den fazla. Örgüte üye ülkeler arasında en düşük oranlar, yetişkinlerin yüzde 17’sinden azının günlük sigara içtiği Meksika, İsveç, İzlanda, ABD, Kanada ve Avustralya’da bulunuyor.
-Son 30-40 yılda tüm OECD ülkelerinde obezite oranları, farklılık gösterse de arttı. Türkiye’de yetişkinlerde obezite 2008’de yüzde 15.2 idi. Bu ABD’de 2009’da ölçülen yüzde 27.7’den çok daha düşük. 28 OECD ülkesi ortalaması 2009’da yüzde 15.1’di. Obezitenin artan biçimde ortaya çıkışı, şeker hastalığı ve kardiyovasküler hastalıklar gibi sağlık sorunlarında artışın ve gelecekte daha yüksek tedavi maliyetlerinin de habercisi.”
ANKA