Yargıtay Başkanı Ali Alkan, “Son zamanlarda Anayasamızın 138. maddesinde düzenlenen yargı bağımsızlığı ve hiçbir organ, makam, mevki veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz ilkesine aykırı olarak ifade özgürlüğünü sınırlarını zorlayan açıklamalarını, biz ifade özgürlüğü içinde değerlendirip bir eleştiri olarak kabul etmekteyiz” dedi.
Türkiye’de İfade ve Medya Özgürlüğü Üst Düzeyli Konferansı’nda bir konuşma yapan Yargıtay Başkanı Ali Alkan, hedefe ulaşma konusunda takip edilen yöntemin öncelikle sorunları tespit etmek olduğunu, sonrasında da gerekli tüm adımları atarak herkesin insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkesini sağladığı güvencede en üst seviyede faydalanmasını temin etmek olduğunu söyledi. İnsan haklarının en temel öğelerinden biri olan ifade özgürlüğü konusuna ayrı bir önem verilmesi gerektiğini düşündüğünü dile getiren Alkan, “İfade özgürlüğü belli bir düşünceye sahip olabilme ve bu paylaşa bilme hakkını ifade eder” dedi.
İfade özgürlüğünün sadece yapılan açıklamalar nedeniyle adli ve idari takibat yapılmaması olmayıp ayrıca kişinin toplumsal baskıya maruz kalmaması, kişinin düşüncelerinden dolayı kendisinin kınanacağı, toplumdan tecrit edileceğine dair endişe duymaması olduğunu belirten Alkan, “İfade özgürlüğü zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez denilen haber ve düşüncelerin için değil, aynı zaman aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden düşünceler içinde uygulanmalıdır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörülünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın demokratik bir toplum olmaz. İfade özgürlüğünün mevcut olduğu toplumlarda bireyler daha çok seçeneğe sahip olduğundan tercihlerini daha sağlıklı temellere dayandırırlar. İfade özgürlüğünde Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde kabul edilen sınırlamaların ihlal edilip edilmediği belirlenirken, ifade özgürlüğünün esas, sınırlamanın, kısıtlamanın istisna olduğu gözetilmelidir” diye konuştu.
“HİÇBİR ORGAN, MAKAM, MEVKİ VEYA KİŞİ MAHKEMELERE VE HAKİMLERE EMİR VE TALİMAT VEREMEZ”
İfade özgürlüğüne getirilen sınırlamanın ihlal edilip edilmediği konusunda tereddüt olduğu durumlarda yargıçların takdirlerini ifade özgürlü lehinde kullanması gerektiğini, ifade özgünlüğünü öne çıkarması gerektiğini belirten Alkan, “Son zamanlarda Anayasamızın 138. maddesinde düzenlenen 'yargı bağımsızlığı ve hiçbir organ, makam, mevki veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz' ilkesine aykırı olarak ifade özgürlüğünün sınırlarını zorlayan açıklamalarını, biz ifade özgürlüğü içinde değerlendirip bir eleştiri olarak kabul etmekteyiz” dedi.
“BİR SORUN OLDUĞU AÇIK”
Bugün itibariyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ifade özgürlüğü alanında giden dava dosyalarının sayısının dikkate alındığında bu konuna bir sorunun olduğunun açık olduğunu belirten Alkan, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden birisi olarak konseyin kuruluş amacı çerçevesinde insan hakları, çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerini korumak ve güçlendirmek amacıyla son dönemlerde önemli adımlar atıldığını kaydetti. Bu çalışma ve gayretlerin nedenli ağır ve zor şartlar altında yapıldığını dikkate alındığında ortaya çıkan sonuçların değerinin daha iyi anlaşılacağını belirten Alkan, “Adli uyuşmazlıkların son inceleme mevkii olarak Yargıtay, yasama ve yürütme erklerinin görevleri kapsamındaki ifade özgürlüğüne ilişkin reformlara ve eğitim çalışmalarına görev alanıyla bağdaştığı ölçüde güçlü destek vermektedir ve devam edecektir. Bu desteğin somut bir göstergesi olarak Yargıtay, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği ortaklaşa gerçekleştirilen projelere katkı vermiş hatta Yargıtay bizzat kendisi bazı projeler yürütmüştür. Projeler kapsamında birçok kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin uzman hukukçularıyla karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmuş ve akabinde bazı alanlarda içtihat değişikliğine giderek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun bir biçimde uygulayıcıları yönlendirmiştir. Bu kapsamda kamuoyunda ‘Yol tutuklaması’ olarak bilinen uygulama nedeniyle kişilere tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Yine kişilerin taşınmazlarına orman, mera, kıyı-kenar çizgisi nedeniyle el konulduğu durumlarda taşınmasının bedelinin tazminat olarak ödenmesi yönünde karar verilerek Avrupa insan Hakları Mahkemesi önünde bekleyen bir çok dosyanın iç hukuk yolu oluşması nedeniyle iade edilmesi sağlanmıştır” şeklinde konuştu.
“MEDYAYA ELEŞTİRİ”
İfade özgürlüğünün bir gereğinin halkın haber alma özgürlüğü olduğuna işaret eden Alkan, bu kapsamda medyanın halkı doğru bilgilendirme yükümlülüğü olduğunu söyledi. Bazı davalarda eksik ve doğru olmayan bilgiye dayalı olarak kamuoyunun ısrarla yanlış bilgilendirildiği gözlemlediklerini ifade eden Alkan, “Olayın oluşu, dosyadaki delil durumu ve hatta gerekçeli karar dahi okunmadan yapılan yorumlara, temel hukuki kavramlar konusundaki bilgi eksikliği eklendiğinde yargıya güvenin zarar görmesi gibi ağır sonuçlar ortaya çıkmasına neden olmaktadır” dedi.
“TERÖRİST YÖNTEMLERLE, İFADE YÖNTEMLERİ BİRBİRİNDEN AYRILMALIDIR”
Türkiye’de ifade özgürlüğü sorunun ortaya çıkmasında çok önemli bir etkinin hak ve özgürlüklerin istismar edilmesinde terör gerçeği olduğunu kaydeden Alkan, “Ancak, terörist yöntemlerle, ifade yöntemleri birbirinden ayrılmalıdır. Şiddete teşvik, ırkçılığa çağrı ve nefret içeren ifadelerin geçit verilmemeli, kamu hükmünü temsil edenlerde toleransı elden bırakmamalıdır. Uygulayıcılardan beklentimiz ise, ifade özgürlüğünün sağlanması amacıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin daha çok dikkate alınmasıdır” diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz