İnternet bireysel ilişkilerimizden toplumsal yapıya, ticaretten sivil toplum örgütlenmelerine hızla yaşamımızın merkezine oturdu ve tüm bu alışkanlıklarımızı dönüştüren bir olgu haline geldi. Bunlarla birlikte, merkezi otorite için yeni bir iktidar mücadelesi alanı oldu.
İnternet nedir?
İnternet, ABD’nin savunma kaynaklarını geliştirmek amacıyla askeri verilere ulaşabilme teknolojisinin yaratılması ihtiyacıyla ortaya çıkan bir proje. İlk amacı ABD ordusunun birçok noktaya dağılmış birimlerinin birbirleriyle bağlantısının sağlanması ve “açıkça merkezi bir emir ve kontrol noktasına sahip olmayan” birçok noktaya dağılmış ve herhangi bir saldırı anında sistemin bütününün çökmesine izin vermeyen bir iletişim sistemi kurmak. Yapısı gereği bir merkezi olmayan internet her türlü sansür ve baskının üstesinden gelebilecek potansiyeli de beraberinde getiriyor. Hatta günümüzde ülkelerin internet hukuku ne kadar demokratik olduklarının ölçütlerinden biri. Örneğin Çin'in veya Kuzey Kore'nin birçok Batı ülkesine göre daha baskıcı ve totaliter rejimlere sahip olduğu konusunda uluslararası bir konsensusa varılmıştır. Bu ülkeler interneti de diğer kitle iletişim araçlarına yaptıkları gibi propaganda amaçlı kullanmak için büyük çaba sarf ediyorlar. CNN'nin bir haberine göre Çin'de 2 milyon kişi internet polisi olarak çalışıyor. Yani gammazcılık sağlam istihdam sağlıyor. Çin'in internet sansürü için ne kadar yatırım yaptığı net olarak bilinmiyor fakat altyapı sistemleri için 2001'de sadece Cisco Systems'a 1 milyar dolar harcadığı biliniyor. Tüm bu önlemlere rağmen interneti tamamen tahakküm altına alması mümkün değil çünkü zaten bu çaba internetin dağınık doğasına aykırı. Çin kadar işin teknolojik yönüne yatırım yapılmasa da Türkiye'nin de internet özgürlüğü söz konusu olduğunda iyi bir karnesi olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye internette sıkı gözetim, ağır sansür ve yaptırımlar uygulayan ülkeler arasında.
Çin'de o kadar çok yasaklı site var ki, greatfirewallofchina.org adresi bu durumun şakasını yaparak, sitenizin Çin'de yasaklı olup olmadığını sorguluyor.
Türkiye'de internet: yasalar ve yasaklar
12 Nisan 1993'te ODTÜ Bilgi İşlem Daire Başkanlığı sistem salonundaki yönlendiriciler kullanılarak Türkiye'nin ilk internet bağlantısının kurulmasından Ağustos 1996'da Türkiye'nin ilk internet sağlayıcısının önünü açacak TURNET projesinin tamamlanması arasındaki 3 sene boyunca Türkiye'de modemi olan kullanıcılar bbs üzerinden haberleşiyordu. Üç seneyi aşan bu süreçte basına yansıyan bir hukuki vaka görünmüyor. Türkiye'nin yazdıkları nedeniyle gözaltına alınan ilk internet kullanıcısı 1997'de Emre Ersöz oldu. Bir turk.net abonesi TV'de bir grup görme engellinin arkadaşlarının belediye çukuruna düşüp yaralanmasını protesto ettikleri gösteride belediye görevlileri tarafından coplandığını izler. Forumda göstericilerin coplanmasını kınayan bir mesaj paylaşır. Ersöz, bu mesajı okuyunca aynı forumda polise yönelik sert ifadeler içeren bir mesaj gönderir. 7 Aralık 1997'de gerçekleşen bu olaydan iki hafta sonra sabah 03:30'da 9 kişiden oluşan bir anti-terör timi Ersöz'ün evine baskın düzenler. Ersöz, üç gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılır ve hakkında TCK 159, "devletin emniyet muhafaza kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif" suçuyla dava açılır. Mahkeme sürecinin sonunda 10 ay hapis cezasına çarptırılır. Ersöz'ün cezası 'iyi hal' nedeniyle 5 yıl ertelenir.
Bu olaydan sonra benzer birkaç vaka daha yaşansa da Türkiye'de interneti düzenlemeye yönelik ilk girişim 2001'de gerçekleşti. Bu hukuki düzenlemeyle ufak tefek birçok siteye erişim engelleri başlasa da tüm Türkiye'de ses getiren ilk erişim engeli için 2007'yi beklememiz gerekecekti. Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret içeren bir video nedeniyle 6 Mart 2007'de YouTube'ye erişim engellendi. Türkiye'nin gündemine oturan bir başka erişim engeli ise aynı yıl Ağustos'ta yaşandı. Adnan Oktar, kendisi ile ilgili bazı yazıların kaldırılmadığı gerekçesiyle tüm WordPress.com sitesine Türkiye'den erişimin mahkeme kararıyla engellenmesini sağladı.
“İnternetime Dokunma!”
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de internet kullanıcıları yasaklar ve erişim engellerini aşmanın her seferinde bir yolunu buldu. Türkiye'de hemen hemen her internet kullanıcısı VPN'den DNS ayarlarını değiştirmeye kadar farklı yöntemlerle internet yasaklarını delmeyi başardı. Buna karşılık iktidar internet üzerindeki hakimiyetini hukuksal yollarla güçlendirmeye çalıştı. 2011'de TBMM'de sunulan İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar Taslağı toplumun birçok kesimi tarafından ifade ve haber alma özgürlüğüne karşı bulunduğu için Türkiye'deki en büyük kitlesel protestolardan birinin yaşanmasına neden oldu.
#4saat
Türkiye'deki yasal düzenlemelere karşı ses getiren bir başka eylem ise Radikal gazetesi tarafından gerçekleştirildi. 6 Şubat 2014’te TBMM’den geçen yasa ile, yargı kararı gerekmeden ‘içeriği sakıncalı bulunan’ internet siteleri 4 saat içinde TİB emriyle kapatılabiliyordu. Gazete bu yasayı protesto amacıyla internet sitelerinde yayınladıkları haberleri, fotoğrafları, köşe yazılarını ve tweet’leri 4 saat sonra siliyordu.
Türkiye'de günde ortalama 68 internet sitesi yasaklanıyor. 2015'te Türkiye'de erişime engellenen site sayısı yüzbinleri buldu ve sayı artmaya devam ediyor. Sadece 2015'te 200'ün üzerinde haber kaynağına erişim engellendi. Erişime engellenen haber siteleri arasında The Independent, The Mirror, The Post gibi yabancı yayınların yanısıra Cumhuriyet, Radikal, Milliyet, Birgün, Sözcü, HaberSol, Taraf, Anadolu'nun Sesi gibi yerli yayınlar da bulunuyor. Günümüzde internet özgürlüğü sivil toplum ve siyasi iktidar arasındaki en önemli çatışma alanlarından biri. İnternetin birçok avantajının ve faydasının yanında zararları ve potansiyel tehlikeleri olduğu yadsınamaz bir gerçek. Çin örneğinde bile görüldüğü gibi internete sansür uygulayarak ve yasaklarla baskı kurmak yeterince etkili bir çözüm değil. Daha adil ve özgürlükçü yasal düzenlemelerle, eğitim politikalarından ticari politikalara kadar interneti yaşamın içine alan kapsamlı bir yaklaşımla yasakların önüne geçilebilir. Türkiye'de henüz böyle bir yaklaşımın olacağına dair bir ipucu görünmüyor. Bundan 7 sene kadar önce İstanbul Bilgi Üniversitesi eski öğretim görevlisi Özgür Uçkan da görmemiş olacak ki “Türkiye’de internet sansürünün kısa tarihi… ve mümkün geleceği!” yazısını şu sözlerle bitiriyor:
“...sansür mekanizması, dinleme, izleme, denetleme mekanizmalarıyla birleşerek büyüyecek, anayasal hakkımız olan düşünce ve ifade özgürlüğümüzün yanı sıra iletişim özgürlüğümüz ve bireysel mahremiyet hakkımız da ihlal edilecek demektir.
Daha önce söyledim. Ama tekrarlamam gerek: Bu mekanizma siyasi partilerin eseri değil. Bu, merkeziyetçi, hantal, atıl ve eski paradigmaya bağlı yönetsel modelin ve onun ürünü olan bürokratik sistemin eseri…
İktidar, zannettiğiniz gibi hükümetten değil, bu devasa sistemden oluşuyor. Kimin hükümet olduğu değil önemli olan, sistemin özü önemli. O yüzden bu kısa tarihte de bir “devamlılık” görüyorsunuz.
İktidarlar her yerde “düzenleme”den denetlemeyi, izlemeyi ve yönetmeyi anlarlar. Demokrasi bu anlayışın birey lehine denetlenmesi ve kısıtlanmasıdır. Hukuk devleti budur: hukukun bireyi devletten koruduğu, bu amaçla devleti denetlediği, açık, şeffaf, sorumlu ve hesap verebilir sistem…
Bu yazıda sergilediğim gelecek öngörüsü, tecrübelerime dayanarak edindiğim, “distopik” bir bakış… Yani, bu kısa geçmişte olup bitenleri alıp mantıksal sonuçlarına doğru izlediğimde böyle bir gelecek tasarımı elde ediyorum. Umarım yanılıyorumdur.
Ama şuna da inanıyorum: Eğer yanılırsam, beni yanıltacak olan “onlar” değil, sizler, “net vatandaşları”, netdaşlar olacaksınız!”
Bu bahaneyle Özgür hocayı rahmetle anıyor, yasaksız internetli bir gelecek diliyoruz.