Türk Kardiyoloji Derneği’nin Türkiye genelinde yaptığı Türkiye’de Akut Miyokart İnfarktüsü Tanısı ile Yatırılan Hastalarda Demografik Veriler ve Tedavi Yönetimi (TURK-MI) çalışmasının sonuçları açıklandı. Araştırma kapsamında tüm Türkiye'yi nüfus ve coğrafi açıdan temsil edecek 50 farklı hastaneye 1- 15 Kasım 2018 tarihleri arasında kalp krizi şikayetiyle başvuran toplam 1930 hasta incelendi. Hastaların yüzde 74'ünün erkek yüzde 26'sının ise kadın olduğu belirtildi.
Kalp krizinde saniyelerin dahi büyük önem taşıdığının altını çizen Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, ilk müdahaleyi mümkün kılan ambulans kullanımının Türkiye'de son derece düşük olduğunu söyledi. Hastaların neredeyse yarısının kendi olanaklarıyla hastaneye gitmeyi tercih ettiği ifade eden Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol şöyle devam etti:
"Yüzde 37,6 gibi çok büyük bir kısmının ise o anda acil koroner anjiyo ve stent yapamayacak bir hastaneye gittiği saptandı. Ambulans çağıranların oranının ise yalnızca yüzde 11,5 olduğu görüldü. Maalesef bu çalışma bize gösterdi ki kalp krizinde ambulans kullanma oranlarımız çok düşük. 2 hastadan 1'i yani hastaların yüzde 49.5'i kendi olanakları ile hastaneye gidiyorlar. Ambulans kullanım oranı tüm kalp krizlerinde yüzde 11 ila 12 aralığında. Bu ağır durumlarda bile yüzde 18'lerde kalıyor. Son derece düşük bir oran. Hastalar kalp krizinin verdiği korku ve ambulansın gecikeceği kaygısı ile direkt kendi araçlarıyla nakil yoluna gidiyorlar. Bunun iki türlü sakıncası var. Birincisi, kişi kendi aracı ile nakilde hiçbir zaman ambulans kadar hızlı olamaz. İkincisi hasta yanlış hastaneye götürülebiliyor, damarı açılamayacak bir hastaneye gidiyor. Buradan başka bir hastaneye sevki oluyor. Bu arada hasta altın saatlerini kaybediyor. Kalp krizinde en korktuğumuz ilk saatlerde ritim bozukluğuna bağlı ani ölümler. Kendi aracı ile nakil olan hastalarda bu süreçte bir ritim bozukluğu olursa hastaları kaybedebiliyoruz. Ambulans ile çok daha güvenli oluyor."
Kalp krizi anında mutlaka ambulans çağrılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erol, "Bu çalışma şunu da gösterdi ki Türkiye'de 112 acil sistemi çok iyi işliyor. Ortalama 15 dakikada 112 arandıktan sonra hastaya ulaşılıyor. Bu çok iyi bir süre. 15 dakikada hastaya ulaşıldığında o anda tedavi de başlıyor. Sağlık ekibi geliyor EKG'si çekiliyor, tanısı konuyor ve hasta uygun hastaneye çok daha süretli bir şekilde gidiyor. Bunun yanında tedavide damar yolu açılıyor.Yolda ritim bozukluğuna bağlı ölümden kişi korunmuş oluyor. Hızın yanında kişi doğru hastaneye naklediliyor. Hastaların çok daha erken tedaviye ulaşımı sağlanıyor" diye konuştu.
Kalp krizi vakalarında ana şikâyetin göğüs ağrısı olduğunun altını çizen Erol, “Hastaların yüzde 95’i göğüs ağrısı şikâyetiyle hastanelere başvuruyor, ikinci sırada yüzde 17,8 ile nefes darlığı, üçüncü sırada ise çarpıntı geliyor. Göğüs kafesi üzerinde sıkıştırıcı, ezici, yanıcı, ağırlık koymuş gibi beş dakikayı geçen bir ağrı hissediliyorsa, bu kalp krizi olabilir. Vakit kaybetmeden 112’yi arayalım, acil sağlık yardımı isteyelim” diye konuştu. Şikâyet başlangıcından 112 Acil Servis’i arayıncaya kadar geçen sürenin Türkiye'de 52,5 dakika olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, bu sürenin halk eğitimleriyle mümkün olduğunca asgari düzeye indirilmesinin gerektiğini vurguladı.
Kadınların kalp krizi geçirme oranının erkeklere göre daha düşük olduğunu fakat kadınlar arasında ölüm rakamlarının daha fazla olduğunu anlatan Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu, "Kalp krizi kadınlarda daha az görülüyor gibi gözükse de Türkiye'de her 2 kadından 1'i ve her 2 erkekten 1'i kalp hastalığından ölüyor. Ama risk faktörlerinin dağılımına baktığımızda kadının kalp krizi geçirme olasılığı erkeğe göre daha düşük. Özellikle menopoza girmediği dönemde bu oran düşük, menopoz sonrası risk erkekle neredeyse eşitleniyor. Ancak kadında kalp krizi daha ölümcül seyrediyor. Bunun nedeni ise kadınların hastane öncesi kaybettikleri zaman çok uzun. Hastaneye daha geç ulaştıklarında tedavinin geç sağlanması nedeniyle komplikasyonlar ve ölüm oranı daha yüksek oluyor" dedi.
Kadınların ölüm oranının daha yüksek olmasının nedenlerine dikkat çeken Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu, şunları söyledi:
"Ama özellikle kadınların damar yapısı daha ince. Daha ince ve esnek olduğundan orada ulaşan plaklar damarı her zaman tam tıkamıyor. Bu nedenle kadınlar kalp krizi geçirirken tipik bulguları olmayabiliyor. Kadınların özellikle göğüs ağrısı bulguları daha müphem olabiliyor. Kadın mide ağrısı ile gelebiliyor, sadece çarpıntı ile gelebiliyor, hafif bir baygınlık hissi yaşayabiliyor. Bu yüzden kalp krizi geçirdiği anlayamadığından hastaneye gelişi geç oluyor. Kadının sisteme girişi daha uzun ancak sonrasında aldığı tedavi erkekten farksız. Kadınlar daha erken yaşta kalp krizi geçiriyor. Nedeni başta sigara bağımlılığı, obezitenin artışı bunun yanında şeker hastalığı bunlar östrojenin koruyuculuğunu ortadan kaldırınca kalp krizi görülüyor."
TURK-MI araştırmasının sonuçlarının, halkın kalp krizi belirtileriyle ilgili eğitilmesinin gerektiğini ortaya koyduğunu söyleyen AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Serkan Barış, "Türkiye'de kalp krizi sonrası en büyük sorunlardan bir tanesi hastalarımızın hastaneye ambulansla ulaşma oranının çok düşük olduğu yönündeydi. Oranların yüzde 11'lerde olduğunu gördük bu çok çarpıcı bir veri. Biz de AstraZeneca olarak Türk Kardiyoloji Derneği ile ortak bir çalışma başlattık. Projemiz Yandex aplikasyonunda kullanan tüm vatandaşlarımıızn trafik sıkıştığında karşılarına çıkacak. Bir uyarı ekranı ile Kalp Krizi Duraksatmasın yazacak derneğin ana sayfasına yönlendirecek ve halkı bilinçlendirecek. Bu haftadan itibaren hayata geçecek ve 2020 boyunca devam edecek" diye konuştu.