HABER

Türkiye'deki devrimin adı ' Gülsuyu Devrimi'

Ertürk, “Bilmiyorum planlayıcıları ad koymuş mudur ama Türkiye’deki devrimin adı ‘Gülsuyu’ olabilir” diye yazdı.

Türkiye'deki devrimin adı ' Gülsuyu Devrimi'
Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında terfi ettirilmeyince tepki olarak istifa eden Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, Trabzon'daki bir internet sitesinde yazdığı makalede, ‘Soğuk Savaş' sonrası Sırbistan, Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerdeki ‘Renkli devrimlerin’ benzerinin Türkiye'de uygulanmaya çalışıldığını öne sürdü. Ertürk, “Bilmiyorum planlayıcıları ad koymuş mudur ama Türkiye’deki devrimin adı ‘Gülsuyu’ olabilir” diye yazdı.
YAŞ toplantılarında tuğamiral rütbesinde dördüncü yılını doldurmasına rağmen ‘Tümamiral' rütbesine terfi ettirilmeyen dönemin Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk, istifa etti. Daha sonra adı ‘Balyoz soruşturması'nda da geçen ve savcılığa ifade veren Ertürk, istifasının ardından memleketi Trabzon'dan yayın yapan ‘haber61’ isimli internet sitesinde yazdığı yazılarla Türkiye ve dünya gündemiyle ilgili görüşlerini okurlarla paylaşmaya başladı.
Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, bugün yayınlanan ‘Renkli devrimler' başlıklı yazısında günümüzün güncel konusu ‘renkli devrimleri’ basit olarak nasıl anlatabileceğini düşünerek sorusuna kendisinin yanıt verdiğini yazdı. Ertürk, yazdığı soruların altına yine kendi cevaplarını yerleştirerek adeta ‘kendisiyle röportaj’ yaptı. Ertürk, “Renkli devrimler, soğuk savaş sonrası Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkelerde vizyona konan devrimlere verilen addır. Ne oldu bu ülkelerde? Askerler, önemli bürokratlar, kanaat önderleri, üniversite öğretim üyeleri, gazeteciler, bazı siyasi parti liderleri 1 gece sabaha karşı tutuklandı. Devlete karşı komplo, hükümeti darbeyle alaşağı etmek ve bu maksatla örgüt kurmaktan suçlandılar” dedi. Türker Ertürk, yazısında, bu devrimlerde CIA gibi istihbarat örgütlerinin yanı sıra ‘Soros' türü vakıflar tarafından mali olarak desteklenen o ülkedeki sivil toplum kuruluşlarının, yaratılan yandaş medya, satın alınan ve çıkar birliği yaratılan siyasetçiler ile kanaat önderleri kullanıldığını belirtti. Ertürk, şöyle devam etti:
“Soğuk savaş öncesindeki devrimler askeri darbeler şeklinde, günümüzde ise, sivil darbeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bizim ülkemizde de bu tür askeri darbeler yapıldı mı? Ne yazık ki ‘soğuk savaş' döneminde ülkemiz için geçerli olmayan komünizm tehlikesi ve gereğinden fazla abartılan Sovyetler Birliği tehdidi gerekçe yaratılarak ABD'nin teşvik ve desteği ile askeri darbeler yapılmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri kullanılmıştır. Soğuk savaştan sonra ne değişti? Emperyalizmin soğuk savaş sonrası ülkemiz ve bulunduğumuz bölge için biçtiği elbiseyi, geçmişin tecrübesi ve kullanılmışlığın deneyimi ile Türk Silahlı Kuvvetleri giymek istemedi .Bu nedenle itibarsızlaştırma ve etkinliğini sona erdirme operasyonu başlatıldı. Bunun da amacı TSK'nın Cumhuriyet'in kırmızı çizgilerine sahibiyet konusundaki etkinliğini sona erdirebilmekti. Operasyonların arkasındaki ilk tetiğe basıcı, planlayıcı güç dış dinamikler olmasına rağmen, nihai icracılar bizim kardeşlerimizdir. Aralarında satılmışlar, çıkarcılar, geçmişte travma geçirenler, rövanşistler ve ihanet şebekeleri olmasına rağmen bir çoğu da ülkenin çıkarını o yönde gördüğü için kandırılmış vatanseverlerdir.”
Emekli Tuğamiral Türker Ertürk, “Ülkemizdeki devrimin veya darbenin renkli bir adı var mı? Niye bu kadar uzun sürdü?” diye sorduktan sonra şu yanıtı yazdı:
“Bilmiyorum planlayıcıları bir ad koymuş mudur ama; ‘Gülsuyu’ olabilir. Niye mi uzun sürdü? Türkiye, Gürcistan ve Ukrayna değil. Tarihi, geçmişi, deneyimleri, birikimleri, nüfusu, büyüklüğü ve bugüne kadar yıpratılmasına, aşağılanmasına, moralinin kısmen bozulmasına rağmen, kuruluş felsefesine yürekten bağlı kurumları ve örgütlü olmasa da bazen birbiriyle çatışsa da hala kahramanca direnen iyi eğitimli ve öğretimli yurttaş kitlesi olmasıdır.”
Ertürk, yazısının son bölümünde ise, “Bu savaşı kim kazanır?” diye sordu, şu değerlendirmelerde bulundu: “Eğer böyle devam ederse kazanan emperyalizm olur ve hepimiz kaybederiz. Bu nedenle laik-dindar, aydın-gerici, Türk-Kürt, türbanlı - türbansız gibi tartışma ve suni ayrılıklardan, toplumumuzu daha çok geren tartışma ve çatışmalardan kaçınmalıyız. Bizi biz yapan ortak paydalarımızı öne çıkarmalı, karşı tarafa saygı göstermeli, onu ötekileştirmemeli, onu anlamaya çalışmalı ve enerjimizi birbirimizi tüketmek için değil ülkemizin sorunlarını çözmek için kullanmalıyız. Artık demokrat, yurtsever, aydınlanmacı, ülkesinin emperyalizme peşkeş çekilmesini istemeyen ve kutsal İslam dinimizi, siyaset ve emperyalizmin geniş halk yığınlarını kontrol edebilme aracı halinden çıkararak, hak ettiği yere getirilmesini isteyenlerin yapması gereken; bulunduğu yerde çevresini aydınlatarak sivil darbeye her seviyede direnişinden geçmektir. Emperyalizmin ülkemiz ve bölgemiz için oyununu böyle bozabiliriz. Mazisi şan ve şeref, yüreği vatan sevgisi ile dolu kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri; zor bir dönemden geçtiğin, aşağılanmaya, itibarsızlaştırılmaya ve hak etmediğin karalamaya ve iftiraya uğradığın tarihin tanıklığı altında gözlenmektedir. Geçmişte dış düşmanlarından dahi görmediğin muameleleri, ne yazık ki kandırılmış kardeşlerin sana reva görmektedir. Sana düşen görev Kuvayi Milliye ruhu ile yurt savunmasına moral ve motivasyonunu bozmadan devam etmektir. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda ve eğitim - öğretimindeki Atatürkçü felsefede mevcuttur.”
DHA

En Çok Aranan Haberler