LEFKOŞA (İHA) - Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu, Kıbrıs konusunda Rum tarafının 5 koşulu bulunduğunu belirterek, bunları açıkladı.
Rum basınında yer alan haberlere göre; Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu, Demokratik İşçi Federasyonu (DEOK) Sendikası'nın geçtiğimiz günlerde düzenlediği panelde yaptığı konuşmada Türkiye'ye müzakere tarihi verilip verilmeyeceğinin görüşüleceği 17 Aralık AB Zirvesi ışığında Rum tarafının Kopenhag kriterleriyle birlikte Kıbrıs konusunda ortaya koyacağı 5 koşulun altını çizdi. Gazeteye göre Yakovu, "Kıbrıs sorunu-AB ve Türkiye" konulu paneldeki konuşmasında, Rum tarafının 5 talebini "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tanınması", "Kıbrıs'ın muhtelif uluslararası kuruluşlara üyeliği konusunda Türkiye'nin koyduğu veto", "Kıbrıs'ta Türk kökenlilerinin bulunması sorunu", "Kıbrıs Rumlarının mülklerinin korunması" ve "Kıbrıs'ta Türk askeri kuvvetlerini mevcudiyeti" olarak belirtti.
Rum Yönetimi'nin, AB'deki 24 ortağını "aydınlatmak için" tüm düzeylerde diplomatik kampanya başlattığını da anlatan Yakovu, 16 Aralık'ta ve 17 Aralık'ta sabahlara kadar sürecek kritik temaslar yapılacağı öngörüsünde de bulundu. Rum tarafının Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesine veto koyup koymayacağıyla ilgili nihai tutumunun da orada belirleneceğini söyledi.
AB Zirvesi'nde, sadece Kopenhag kriterlerinin uygulanma konusunun tartışılması için çabalar bulunduğunu da kaydeden Yakovu, 17 Aralık kararı öncesinde Türkiye'nin AB ile müzakerelerini başlatması için koşul olarak Kıbrıs konusunu ileri sürmenin çok zor olduğu değerlendirmesinde de bulundu. Yakovu, veto hakkının yasal bir hak olduğunu, ancak bu hakkı kullanma ihtimalinin zor olduğunu, çünkü Fransa'nın 1964'te İngiltere'ye karşı kullandığı vetodan başka böyle soğuk bir veto emsalinin bulunmadığını vurguladı. "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" Türkiye tarafından tanınması konusunun "temel bir konu" olduğunu söyleyen Yakovu, Türkiye'nin Kıbrıs'ı tanımasının "olmazsa olmaz" olduğu yönündeki Avrupalı yetkililerin açıklamalarını hatırlattı.
Panelde konuşan EDEK Başkanı Yannakis Omiru ise, BM'nin, 24 Nisan referandumunda Kıbrıs Rumlarının reddinden sonra Annan Planı'nın ölü olduğunda ısrar etmesi halinde, Kıbrıs Rum tarafının yeni bir çözüm planı hazırlaması gerektiğiyle ilgili EDEK'in görüşünü yineledi. Omiru, partisinin Güvenlik Konseyi kararları ve 1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları temelinde iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyonu desteklemeye devam ettiğini, ancak "himaye ve müdahale hakları bulunmayan bağımsız bir Kıbrıs" istediklerini söyledi.
"YOĞUN PERDE GERİSİ FAALİYETLER" Kıbrıs Rum basını, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden tarih alması konusunda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin veto kullanması ihtimali karşısında perde gerisinde yoğun faaliyetler yürütüldüğünü iddia etti.
Güney Kıbrıs'ta yayınlanan Fileleftheros gazetesi, 17 Aralık ışığında her düzeyde yoğun perde gerisi faaliyetler gerçekleştirildiğini ve "Başrol oyuncuları Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ın, uzlaşıcı bir formülün ortaya çıkarılması hedefiyle sürekli sondajlandıklarını" yazdı. Gazete, "Ankara'nın retçi tutumu nedeniyle" Rum Yönetimi ile Türkiye arasında iletişim kanalı bulunmadığını, ancak her iki ülkenin tutumunun üçüncü ülkelerce bilindiğini de kaydetti.
Başbakan Erdoğan'ın, müzakere tarihi verilmesinden sonra Ankara'nın bazı hareketlerde bulunacağı konusunda Atina'ya mesaj gönderdiğini de iddia eden gazeteye göre Rum tarafı Türkiye'ye tarih verilmesi için "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" tanınması koşulunu öne çıkarıyor. AB'deki çoğu ortakları ise, Rum tarafının KKTC'ye doğrudan ticarette uzlaşı göstermesi koşuluyla tanınma meselesinin AB Zirvesi Sonuç Raporu'na dahil edilmesini kabul ediyor. Gazete doğrudan ticaret konusunun ise AB Daimi Temsilciler (COREPER) düzeyinde tartışılan ancak bir sonuca varılamayan bir konu olduğuna da dikkat çekti.
Gazete Yunan Dışişleri Bakanı Petros Moliviatis ve Dışişleri Müsteşarı Yannis Valinakis'in son temaslarından, Yunan tarafının Türkiye'ye yeşil ışık yakması için "Türkiye'nin Ege'de ve Kıbrıs'ta şimdi tavır değiştirmesi gerektiği sonucunun çıktığını" da savundu.
Politis gazetesine göre ise 25'lerin kulislerinden Türkiye'nin, "Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması yükümlülüğünün" tartışılmakta olduğunu, Rum tarafı tanınmakta ısrar ettikçe Ankara'nın da tepkisini yükselttiğini, bunun ise tanıma konusunda bir dizi alternatif önlem almadığı anlamı taşımadığını da savundu. Gazete Türkiye'nin, gümrük birliğini Güney Kıbrıs'ı da içine alacak şekilde genişletme, Türkiye-AB Gümrük Birliği Anlaşması sorumluluklarını yerine getirme, fonksiyonel tanıma, yarım tanıma, istisnai tanıma ve tam tanıma gibi 6 seçenek üzerinde çalışma yaptığını da iddia etti.
Simerini gazetesi, Rum vetosu ihtimali nedeniyle yoğun bir pazarlık yaşanmakta olduğunu, Türkiye sorumluluklarını yerine getirdiği konusunda ısrar ederken, Rum Yönetimi'nin Türkiye'den iyi niyet gösterisinde bulunmayı talep ettiğini ve bu iyi niyet jestlerini yerine getirmesi için Türkiye'ye bir takvim önerdiğini de yazdı.
Gazeteye göre Rum tarafı "17 Aralık tarihine kadar", "Türkiye'ye tarih verilmesini müteakip müzakerelerin başlamasına kadar" ve "müzakereler başladıktan sonra" Türkiye'den beklediği "jestlerle" ilgili bir takvim hazırladı ve temaslarını bu taktik esası üzerinde yürütüyor.
Haberde, Başbakan Erdoğan'ın uç demeçlerinin Kıbrıs konusunda mümkün olduğunca daha az taviz vermeyi amaçladığı da savunuldu.
Gazete, Rum Hükümet kaynaklarına dayanarak İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin Papadopulos'a "Türkiye'nin sizi tanımasını beklemeyin" dediği yönünde Milliyet'te çıkan haberin doğru olmadığını, Berlusconi'nin Rum görüşlerini "çok haklı" bulduğunu ve Türkiye'ye iletme sözü verdiğini de iddia etti.
CUMHURBAŞKANI DENKTAŞ'IN POLİTİS'E RÖPORTAJI KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, eKıbrıs Rum Yönetimi'nin vetözellikle referandumlar sonrasında Kıbrıs Rum tarafının "Kıbrıs'ın yasal hükümeti" olarak sayılmaya devam ettiği sürece Kıbrıs probleminin çözülemeyeceğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Denktaş, reddedilmesi durumunda geçerli olmayacağı şartı kendi içerisinde de mevcut olan Annan Planı'na yeniden hayat vermeye çabalamanın boşuna olacağını ifade etti.
Denktaş, Annan Planı'nın öngördüğü gibi bir federasyon çözümünün hiçbir zaman işlemeyeceğini ve uzun vadede federasyona dönüşebilecek bir konfederasyon çözümünün mantıklı bir cevap olduğunu belirtirken, Türkiye Başbakanı Erdoğan'la olan ilişkisi konusunda ise, Erdoğan'ın Annan Planı'na ilişkin kendi değerlendirmelerine katılmadığını, ancak şu anda gerçekleri görme konusunda daha iyi bir konumda bulunduğuna inandığını söyledi.
Güney Kıbrıs'ta yayınlanan Politis gazetesinde yayınlanan söyleşisinde Cumhurbaşkanı Denktaş, Şubat 2004'te New York'ta başlayan müzakereler öncesinde görüş birliği sağlamak amacıyla ilk önce Ankara'ya giderek Türk yetkililere BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın hakemlik görevini üstlenmesini kabul edemeyeceğini bildirdiğini, Türk yetkililerin oradayken kendisiyle hemfikir olduklarını beyan etmelerine rağmen New York'a vardığında, Türk diplomatlar tarafından kendisine Türkiye'nin "talimatlarını" içeren bir belge iletildiğini söyledi.
Belgede Türkiye'nin müzakerelerin kesilmesini istemediğinin ve bunun çok önemli olduğunun belirtildiğini ifade eden Denktaş, belgeyi görür görmez Türk diplomata, kendisine böyle koşullar Ankara'dayken konulsaydı New York'a gelmeyeceğini ifade ettiğini belirtti.
Denktaş, müzakerelerin başlamasıyla Annan'ın "müzakerelerde ilerleme olmaması durumunda son kararı kendisinin alacağı" uyarısında bulunduğunu, Rum Yönetimi Başkanı Tasos Papadopulos'un buna karşı çıktığını ve kendisinin de Papadopulos'la hemfikir olduğunu beyan ettiğini belirterek, Annan'ın buna çok sinirlenerek müzakereyi kestiğini ve kendilerine düşünmeleri öğüdünde bulunduğunu söyledi. Denktaş, bu durum üzerine oteline gidene kadar Amerikalılar, İngilizler ve Türk diplomatların kendisine "Papadopulos'la hemfikir olmaya nasıl cesaret edebilirsin" dediklerini, kendisinin ise "görüşmelerin amacının Papadopulos'la anlaşmaya varması olduğunu" ifade ederek, kendisine neden karşı çıktıklarını anlamadığını ve kendisini "Türk çıkarlarına ihanet etmiş gibi karşıladıklarını" belirtti.
Müzakerelerde Yunanistan ve Türkiye'nin de katılımlarıyla dörtlü görüşmelerin yapılması konusunda anlaşıldığını belirten Denktaş, New York'a gitmelerinden bir gün önce Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Annan'la görüşerek hakemliğini kabul ettiğini bildirdiğini bilmediğini ifade etti.
Denktaş, Alvaro De Soto ve ekibinin müzakerelerde sadece zaman harcadığını, öneri sunduklarında ise De Soto ve ekibinin "neredeyse kendilerine güldüklerini" ve o zaman her şeyi açıklama kararı aldığını belirtti.
Özellikle referandumlar sonrasında Kıbrıs Rum tarafının "Kıbrıs'ın yasal hükümeti" olarak sayılmaya devam ettiği sürece problemin çözülemeyeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Denktaş, reddedilmesi durumunda geçerli olmayacağı şartı kendi içerisinde de mevcut olan Annan Planı'na yeniden hayat vermeye çabalamanın boşuna olacağını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Denktaş, Cumhurbaşkanlığına yeniden aday olmayacağını da yineleyerek bugüne kadarki Rum Yönetimi başkanlarına ilişkin görüşlerini de dile getirdi.
Denktaş, Spiros Kiprianu'yu "soğuk" olarak değerlendirirken, Glafkos Klerides'in diğer Rum başkanlardan çok farklı olduğunu, "adil ve samimi bir insan" olduğunu, ancak konu Kıbrıs'ın geleceğine geldiğinde "hemen bir Kıbrıslı Rum'a dönüştüğünü" ifade etti.
Vasiliu'yu "tam bir diplomat" olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Papadopulos'un ise "Tıpkı kendisine Makarios'un öğrettiği gibi tüm adayı alabileceğine ve Rum yapabileceğine inandığını" belirtti.