Son yıllarda yaptığım seyahatler içinde beni en çok etileyen yer Selimiye oldu. Küçük bir otelde, oda kahvaltı konseptinde leziz köy kahvaltıları yapıp tüm gün kafamı dinler ve çevreyi gezerim düşüncesindeydim. Dalaman’a uçtum ve yaklaşık 2 saatlik yolculuk sonrası Marmaris’in Selimiye beldesine vardım.
Sadece 13 odası bulunan Selimiye Kapri Otel’e vardığımda hemen odaya yerleşip dinlenmeye çekildim. Sabah otelin kahvaltı salonuna girdiğimde kelimenin tam anlamıyla ilk görüşte aşkı yaşadım!
Pırıl pırıl göl gibi bir deniz, balıkçı kayıkları ve suda süzülen ördekler... Öyle bir kompozisyon oluşturmuşlar ki, kendimi yıllarca arayıp bulamadığım, hayalini kurup da ulaşamadığım tatilin içinde buluvermiştim. Manzara karşısında hayallere dalmış iken "Köy kahvaltımız hazır, çay da demlendi. Yumurtalarımızı soğutmayalım, buyurun!" sesiyle irkildim :)
Otelin en önemli artılarından biri de sabah 06:30-09:00 arası yemeğe gelme mecburiyeti yok. Her şey rahat burada, kahvaltı 09:00-10:30 arası. Yani rahat rahat uyuyabilirsiniz. Kahvaltıda köy peynirleri, köy yumurtası, bahçeden taze nane, salatalık, bölgeden organik zeytinyağı, organik kırma yeşil zeytin, köy tereyağı ve Marmaris Balı… Semaverde demlenen çay, en kralından bir çay tiryakisine bile üst üste on bardak içirecek cinsten.
Kahvaltıdan sonra 10:30 gibi Selimiye tekne turu için hazırdım. Meğer sabah uyandığım ve bana huzur veren manzaramın en güzel parçası tahta iskele, otele aitmiş. Çevrede diğer otellerin iskelesi olmadığından teknemiz de doğal olarak iskelemize yanaştı, otelde diğer konaklayanlarla birlikte teknemize bindik ve yola çıktık.
Selimiye tekne turları dendiğinde, bu işin uzmanı olarak ilk akla gelen Şener Kaptan ile yola çıkmak büyük şanstı. Üstelik Şener Kaptan, koyları ve Selimiye ile ilgili ilginç bilgileri bize anlatırken, yardımcı kaptan olan kızı Sıla da teknemizi kullanıyordu. Sonrasında yiyeceğimiz leziz öğle yemeği, Şener Kaptan’ın değerli eşinin eseri…
Tekne turu esnasında hemen her koyda 40 metreye varan derinliğe kadar denizin dibinde ne kadar canlı varsa her şeyi görebiliyorsunuz, bu kadar mı güzel olur bir deniz Allah aşkına! En ufak bir dalga da mı olmaz? Tüm samimiyetimle söylemekteyim; gerçekten bu kadar güzel bir tekne turu yaptığımı hatırlamıyorum.
Tarihi manastırın bulunduğu koydan görünüm, Türkiye’yi tanıtan turizm kitaplarına girebilecek cinsten bir manzaraydı! Manastırın hemen yanında üç adet dilek ağacı vardı ve seyahat severler, özellikle de hanımlar tarafından bir bez parçasına dileklerin yazılıp, ağaca bağlanması neticesinde ilgi ile karşılanıyordu.
Teknemize doğru dönerken göz alabildiğine uzanan muhteşem bir deniz manzarası, tekneler ve denizin dibi maksimum berraklıkta olup gözle balıklar bile seçilebiliyordu. Sonrasında Korsan Koyu ve diğer iki koyda daha durulup, yüzmek için deniz molası verildi.
Öyle bir dingin ve berrak denizdi ki 2 kişi suya atlayınca, ben girmeyeceğim diyenleri bile beş dakika içinde suya sokmayı garanti ediyordu. Teknemiz tur esnasında Selimiye’nin merkezinde yer alan yat limanında da durakladı ve çevre gezisi için mola verdi. Selimiye’nin merkezi yaklaşık 500 metrelik bir sahil şeridinden oluşuyor. Bu küçük şirin beldede, sahil boyunca şık kafeler ve restoranlar da bulunmakta.
Selimiye denince Paprika Cafe’ye bir parantez açmakta fayda var. Zira tatlıları o kadar meşhur olmuş ki, ünü sınırları aşmış. Abramovich, Türkiye’de teknesi ile tura çıkmışken Selimiye’ye Paprika’nın ününü duyduğu tatlılarını yemek üzere yanaşmış, birkaç tatlı yiyip buradan ayrılmış.
Kafe, anne, baba ve oğul tarafından işletiliyor. Sedat Bursalı gelen misafirleri kapıda güler yüzle karşılayıp, kaliteli hizmet vermek için adeta çırpınıyor. Paprika’nın kendine özgü ürettiği menüsünden seçtiklerim; Haşhaşlı irmikli kek, keçiboynuzlu muhallebi, badem sütlü chia tohumlu puding ve çilekli magnolia. Yaz aylarının favori tatlıları arasında ise; pişmaniyeli tiramisu, enginar tatlısı, beşamel soslu kabak tatlısı, bal kabaklı cheese cake, İngiliz marmelatı, süt reçeli ve acı biberli reçelleri... Hepsi son derece leziz.
Selimiye Köyü'nde bir diğer güzellik ise hediyelik ve kaliteli ev eşyası arayanlar adına Severin Mağazası… İstanbul’dan Selimiye’ye yerleşen, Sever Ayarcı'nın aile işletmesi olarak kurduğu Severin’de el boyaması kuş evleri, balık şeklinde tabaklar, el boyaması eşi benzeri olmayan magnetler, el emeği göz nuru seramik ev eşyaları ve daha pek çok orijinal ürün sebebiyle saatlerce dükkanda dolaşma ihtiyacı hissediyorsunuz. Bir şeyler satın almadan çıkmanıza da imkan yok diyebilirim!
Selimiye Yat Limanı'nın yanından teknemize binerken köy halkından öğreniyoruz ki, yat limanının hemen yanındaki en güzel görünümlü taş ev meğer Kenan İmirzalioğlu’na aitmiş. Sadece İmirzalioğlu değil, Selimiye’yi ziyaret eden birçok ünlü isim saydılar. Dünyanın birçok ülkesini gezip de Selimiye işe bu denli geç tanıştığım için biraz hayıflandım.
Selimiye dendiğinde aklıma kazınan ve bende en iz bırakan şeyler; son derece keyifli bir tekne turu, muhteşem koylar, Paprika’nın leziz tatlıları, Severin’in el emeği göz nuru hediyelikleri, Kapri Otel’in bahçesindeki karadut ve yeni dünya ağaçlarından ellerimle meyve toplama keyfi ve leziz köy kahvaltımı ederken iskele ile beraber olağanüstü dingin deniz manzarasına karşı demli çayımı yudumlamak diyebilirim!