HABER

"Türkiye'nin en uzun gecesi 15 Temmuz" - TANIKLAR ANLATIYOR

Gazeteci Nedim Şener: - "Askerler savunmalarında her ne kadar 'Biz darbe için değil, terör saldırısı için oraya gittik, güvenlik almak amacıyla gittik.' dese de bir televizyon yayınının kesilmesi, içeride hiçbir terörist yokken sadece televizyoncuların, yayıncıların o kanaldan dışarıya çıkarılması, hele hele bu girişimin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkı sokağa çağırdığı yayını gerçekleştiren kanala yapılmış olması, açık bir suç ve darbe girişiminin çok açık bir belgesidir" - "Uzun yıllar, FETÖ'nün bir cemaat, tarikat değil, bir örgüt olduğunu anlatmaya çalıştım. O günlerde kendimi oldukça yalnız hissederken, meslektaşlarım dahil olmak üzere birçok kişi 'Bunlarla uğraşma, başına bela olurlar.' derken, bugün topyekun FETÖ'yle mücadele ediyoruz. Bu benim için çok kıymetli ve değerini bilemem gereken bir hazine" - "FETÖ, uzun yıllardan beri Amerikan istihbarat kuruluşlarının denetiminde olan bir örgüt. Bütün bu delillere rağmen Amerika'nın Fetullah Gülen'i iade edeceğine dair benim bir öngörüm yok. Çünkü kendilerinin ajanı olan bir örgütün liderini, iade etmezler diye düşünüyorum" - "Örgüt hala bugün Türkiye'nin içinde var, hala birtakım hazırlıklar yapıyorlar ve bu tehlike çok da yakınımızda. Kahraman hainler; yani bizim kahraman zannettiğimiz insanlar, hain çıkabiliyor"

İSTANBUL (AA) - ÇİĞDEM ALYANAK - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında CNN Türk yayınını durdurmak için baskın yapan askerlerle arbede yaşayan gazeteci-yazar Nedim Şener, "Askerler savunmalarında her ne kadar 'Biz darbe için değil, terör saldırısı için oraya gittik, güvenlik almak amacıyla gittik.' dese de bir televizyon yayınının kesilmesi, içeride hiçbir terörist yokken sadece televizyoncuların, yayıncıların o kanaldan dışarıya çıkarılması, hele hele bu girişimin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkı sokağa çağırdığı yayını gerçekleştiren kanala yapılmış olması, açık bir suç ve darbe girişiminin çok açık bir belgesidir." dedi.

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasındaki hedefleri arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "sokaklara çıkın" çağrısını yayınlayan CNN Türk televizyonu da vardı.

Orada yaşananlara tanıklık edenlerden biri de gazeteci Nedim Şener oldu. Şener, 15 Temmuz akşamı evinde FETÖ ile ilgili Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan, örgütü en iyi anlatan iddianamelerden biri olan 600 sayfalık iddianameyi okuyordu.

Bir gözü de televizyonda ne olduğunu anlamaya çalışan Şener, ilk etapta DEAŞ'ın terör saldırısı nedeniyle köprünün kapatıldığına dair bilgiler almaya başladı. O sırada televizyon kanallarında henüz darbe girişimiyle ilgili net bilgiler yoktu.

Sosyal medyaya, sıkıyönetim ilan edildiğine dair bazı askerlerin sözleri, görüntüleri yansımaya başladı.

Şener, o gece İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden ulaşabildiği kaynaklara yaşananları doğrulatmaya çalıştı.

Bir süre sonra dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın açıklaması medyaya yansıdı. Olayın, FETÖ'nün darbe girişimi olduğu anlaşıldı.

- "Darbe girişimi içinde olduklarını açık açık beyan ettim"

Şener, AA muhabirine yaptığı açıklamada, darbe girişiminin duyulması üzerine halkın sokağa çıkmaya başladığını belirterek, "Darbecilerin belki de hiç hesaplayamadığı şey buydu. Ben de tabii bir an önce çıkmak istiyordum. Ailemin gelmesi biraz gecikti yolların durumundan dolayı. Gece yarısını bulmuştu ve beni en çok mutlu eden şey, halk, Anadolu kentlerinde meydanları doldurmuştu." diye konuştu.

Darbecilerin asıl katliamlarını gece yarısından sonra yapmaya başladığını ifade eden Şener, CNN Türk binasında yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Boğaziçi Köprüsü'nde direnen halka ateş etmeye başladılar. Ardından CNN Türk'e baskın yapılacağı duyuldu. Ben dışarıdaydım ve CNN Türk'e geçmek istedim hemen. Kendi arabamla CNN Türk'e geçtim. Oldukça zordu. Vatan Caddesi'nde ilerlerken, tankların ezdiği araçlar, sokaklarda insanlar vardı. CNN Türk'ün önüne gittiğimde yurttaşlar toplanmışlardı. Bu işgali de protesto ediyorlardı. Ben orada kendimi tanıtıp binanın içine girdim.

Üst kata çıktığımda askerlerin elinde silahları gördüm. Fakat savunmalarında 'Terör saldırısı vardı, biz onun için binaya girdik.' diyorlardı. Ben karşılaştığım zaman yaptıklarının yanlış olduğunu, bir darbe girişimi içinde olduklarını açık açık beyan ettim. Hem küfürleşme hem de fiziken de bir karşılaşmamız oldu."

- "Silah doğrultmuşlardı bana"

Bir çete, bir terör örgütünün bu işgali yaptığını, buna nasıl direnmek gerekiyorsa öyle direnmek gerektiğini düşündüğünü dile getiren Şener, "Bu benim bireysel olarak aldığım bir karardı. Fakat onlar silah doğrultmuşlardı bana. Yanımdaki arkadaşlar beni yatıştırmaya, susturmaya ya da asansöre bindirip kendilerince korumaya çalışıyorlardı. Ama tabii artık o bireysel korunmanın hiçbir anlamı olmadığını görüyorsunuz. Çünkü halk zaten kendini sokağa atmıştı. Yüzlerce insan şehit oluyordu. Binanın işgalini, CNN Türk binasını işgalini durdurabilecek tek gücün ben halk olduğunu düşündüm o an. Oradaki arkadaşlar bana sakin olmam gerektiğini söylüyorlardı." diye konuştu.

Halkın kalabalık halinin, darbecilere karşı en güçlü silah olacağını düşündüğünü belirten Şener, şöyle devam etti:

"Ben içeri girdikten sonra kilitlenmiş olan kapıya gittim tekrar, kendim açtım ve halk içeri girdi. Halk, televizyon binasının katlarına çıkmaya başlayınca, darbeciler çok uzun sürmeden teslim oldu. Yüzbaşıya, bana silah çektikleri zaman 'Bu yaptığınızdan utanacaksınız. Çocuklarınıza ne anlatacaksınız? Evimize girdiniz, çıkın buradan.' demiştim. Bana karşılık vermemişti.

Halk darbecileri teslim alınca, o yüzbaşıyı gördüm tekrar. Elleri kelepçeliydi. 'Şimdi ne anlatacaksın çocuklarına, utanmayacak mısın?' diye sordum. Erlerin durumu çok üzücüydü. Çünkü onlar habire şunu söylüyorlardı; 'Biz buraya darbe yapmaya gelmedik, bizi de kandırdılar.' Zaten oradaki polisler de son derece dikkatli davranıyorlardı. Erleri bir yere oturtmuş, dizmişlerdi. Yani o çocuklar sadece bir albayın kendilerine talimat verdiğini anlatıyorlardı. Ama o diğer yüzbaşılar, rütbeli olanlar, zaten FETÖ üyeleriydi. Onları ayrı bir odaya kapattılar, erlere farklı bir muamele yaptılar. Yargılama sonunda da o erler beraat etti. Çünkü onlar hakikaten suç işleme kastıyla orada değillerdi, onlar emir gereği oradaydı. Ama yüzbaşılar ve diğer rütbeliler ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı.

Askerler savunmalarında her ne kadar 'Biz darbe için değil, terör saldırısı için oraya gittik, güvenlik almak amacıyla gittik.' dese de bir televizyon yayınının kesilmesi, içeride hiçbir terörist yokken sadece televizyoncuların, yayıncıların o kanaldan dışarıya çıkarılması, hele hele bu girişimin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkı sokağa çağırdığı yayını gerçekleştiren kanala yapılmış olması, açık bir suç ve darbe girişiminin çok açık bir belgesidir."
\

- "Tehlikenin çok daha sinsi ve büyük olduğunu düşünüyorum"

FETÖ'nün hala Türkiye'nin geleceği için en önemli tehlikelerden biri olduğunu ifade eden Şener, ancak örgütün organize bir şekilde darbe girişimi yapacak gücü olmadığını çünkü büyük gücünü 15 Temmuz darbe girişimi sırasında kaybettiğini belirtti.

Nedim Şener, FETÖ'nün, 2010'dan sonra mezun olup kıtalarına giren, bugün yüzbaşı, üsteğmen ve binbaşı rütbesinde görevlerde bulunan hala önemli sayıda elemanı olduğunu düşündüğünü aktararak, "Çünkü orada yeterince temizlik yapılmadı. Çünkü darbe girişiminde rol alan sözde sıkıyönetim emirlerinde ismi geçen tuğgeneral, tümgeneral ve amiraller onların kim olduğu deşifre oldu, o katmanda çok fazla etkinlikleri kalmadı." dedi.

Bir darbe girişimi için belli bir emir-komuta zinciri kurulması gerektiğini dile getiren Şener, şunları kaydetti:

"Ben böyle organize bir güçlerinin olduğunu zannetmiyorum ama tehlikenin çok daha sinsi ve çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. O da şundan; FETÖ hep gözardı edilen veya üzerinde yeterince tartışılmayan bir suikastın faili aynı zamanda. Ben bunu Hrant Dink cinayetinden itibaren de sayabilirim ama asıl son dönem suikastı, Rus Büyükelçi Karlov'un öldürülmesidir.

Katil ve polisin bütün bağlantıları bize FETÖ'yü işaret ediyor. Hatta Rusya makamlarının da bu konuda yaptıkları açıklamalarda bu konu üzerinde hassasiyetle durduklarını görüyoruz. Dolayısıyla bu sadece Türk yargısının dikkatli gözlemleri değil, aynı zamanda Rus makamlarının da takibinde olan bir olay. Dolayısıyla buna benzer bir eylem gerçekleştirme imkanları her zaman var."

- "Asıl yaratmak istedikleri şey kaos"

Özellikle 24 Haziran seçimlerinden sonra FETÖ'nün iyice ümitsizliğe kapıldığını anlatan Şener, "FETÖ'nün bundan sonra bu tür suikastları olabilir. Bu bir siyasetçi olabilir, devlet başkanları olabilir, FETÖ ile mücadele eden hukuk adamları, gazeteciler olabilir. Herkese suikast yapabilirler. Ama asıl yaratmak istedikleri şey, kaos. Toplumsal bir kaos yaratmak için de yapabileceklerini düşündüğüm eylem, hiç akla getirmek istemem ama devlet adamlarına olursa onun yaratacağı kaos ortamından yararlanıp, tekrar bir girişimde bulunmak isteyebilirler. Sadece bu eylemin kendisi bile yeterince kaotik bir ortam yaratır ki bu, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir konudur. Dolayısıyla bu konuda hassasiyet en üst noktada tutulmalı." değerlendirmesinde bulundu.

Şener, asıl tehlike olan elinde silah bulunduran güvenlik bürokrasisiyle ilgili incelemelerin çok titiz yapılması gerektiğini vurguladı.

- "Türk halkı artık dostunu düşmanını çok iyi seçiyor"

Nedim Şener, 15 Temmuz darbe girişiminin "darbeye direniş" olarak dünyadaki bütün uluslara örnek olabilecek bir davranış olduğuna işaret ederek, "Yani demokrasinin eksiği olabilir, eleştirebilirsiniz, yeni bir şey önerebilirsiniz. Ama 15 Temmuz, demokrasinin ancak yine demokratik yollarla geliştirilebileceği, beğenilmeyen yönetimin demokratik yöntemlerle değiştirilebileceği ilkesinin toplum hafızasına çakıldığı bir tarih olmuştur." dedi.

Atatürk'ün, İstanbul'daki işgal durumunun Anadolu'ya, halka anlatılması gerektiğini ve bu konudaki tek mücadele kaynağının da millet olduğunu söylediğini ifade eden Şener, "Atatürk, Samsun'a o anlayışla çıkıyor. Ben o ruhun, 15 Temmuz'da tekrar dirildiğini görüyorum. O günden sonra, bakıyorum 15 Temmuz'dan itibaren Türk halkı artık dostunu düşmanını çok iyi seçiyor." diye konuştu.

Şener, 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana iki yılın geçtiğini, dünyanın bu darbe girişiminin arkasında FETÖ olduğuna ikna olmadığını, hatta ABD'nin hala FETÖ'yü koruduğunu, FETÖ'yü asla suçlamadığını anlattı.

- "24 Haziran'a çok umut bağlıyorlardı"

24 Haziran seçimlerinin, hem FETÖ'cülerin hem de başka ülkelerin çok yakından takip ettiği bir süreç olduğunu anlatan Şener, şunları kaydetti:

"Çok umut bağlıyorlardı. Muhalif kesim kazanırsa, aslında umut besliyorlardı, hatta bazı darbe davalarında sanık eski askerler savunmalarını 25 Haziran ve sonrasına bırakıyorlardı. Seçimin sonucuna göre ifade verecekleri belliydi.

Daha önce 'Bu darbe girişiminin arkasında FETÖ olduğuna ikna olmadık.' diyen Alman istihbarat kurumları, 'Evet, devleti ele geçirmeye çalışan bir örgüt.' tanımlaması yapmaya başlamışlardı. Amerika, özellikle somut delil istiyordu ki bu somut deliller aslında kendi ellerinde var. İşte Adil Öksüz bağlantısı, Kemal Batmaz'ın Amerika ziyareti sırasında Amerikan gümrük yetkilileri tarafından alınan ifadesinde Fetullah Gülen'i ziyarete gittiğine dair kendi ifadesi. O ifadenin buradaki mahkemeye gönderilmiş olması.

Onun dışında en son darbenin sivil imamlarından Hakan Çiçek ve Kemal Batmaz'ın telefonlarının dijital çözümleri yapıldı. Uluslararası yetkinliği olan kişiler tarafından hani itirazı mümkün olmayacak şekilde. Öyle FETÖ'cülerin yaptığı gibi sahte delil üretmek bağlamında değil. Herkesin tekrar tekrar incelemesi yapılsa aynı kayıtlara, aynı sonuçlara ulaşabileceği türden teknik raporlar yazıldı."

- "İade etmezler diye düşünüyorum"

Bu raporlarda Hakan Çiçek'in darbe gecesi, darbenin erkene alınması nedeniyle bir an önce Fetullah Gülen'le temas kurmak istediği ve hatta "Namaz kılıyorsa, namazı da bozdurun." diye mesaj attığının artık belgelenmiş olduğunu belirten Şener, bu belgelerin de daha önceki belgelerle beraber şu anda Amerikan makamlarının elinde olduğunu aktardı.

Suçluların iadesi anlaşması gereği, bir kişi hakkında yargılanması için yeterli şüphe olmasının, o kişinin iadesini gerektirdiğini belirten Şener, şöyle devam etti:

"Ama Amerikan makamları onu iade etmiyor. Şimdi bunun bir nedeni var. O da şu; FETÖ uzun yıllardan beri Amerikan istihbarat kuruluşlarının denetiminde olan bir örgüt. Bütün bu delillere rağmen Amerika'nın Fetullah Gülen'i iade edeceğine dair benim bir öngörüm yok. Çünkü kendilerinin ajanı olan bir örgütün liderini, iade etmezler diye düşünüyorum. CIA tarafından yeşil kart alması sağlanmış. FBI'ın ve CIA'in koruması altında orada yaşayan bir insanı ben kolay kolay iade edeceklerini düşünmüyorum. Önemli olan Amerika'nın Avrupa'nın ne yaptığı, ne düşündüğü değil, Türk halkının nerede durduğudur."

Uzun yıllardır FETÖ'nün bir cemaat, tarikat değil, bir örgüt olduğunu anlatmaya çalıştığını aktaran Şener, "O günlerde kendimi oldukça yalnız hissederken, meslektaşlarım dahil olmak üzere birçok kişi 'Bunlarla uğraşma, başına bela olurlar.' derken, bugün topyekun FETÖ'yle mücadele ediyoruz. Bu benim için çok kıymetli ve değerini bilemem gereken bir hazine. Onların bir parçası olmak, gerçekten hayatımın en büyük onuru." ifadelerini kullandı.

- "Türkiye'nin asıl yaşadığı tehlike..."

Nedim Şener, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın darbe gecesi yanında bulunan koruma müdür yardımcısı Yüzbaşı Burak Akın'ın o gece iki bacağından yaralandığını ve kahraman ilan edildiğini, gazilik unvanı verildiğini, madalya takıldığını hatırlattı.

Darbe girişiminden 1,5 yıl sonra yapılan bir operasyonda Burak Akın'ın FETÖ'cü olduğunu itiraf etmek zorunda kaldığını belirten Şener, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dikkati çekmeye çalıştığım şey şu; Salih Zeki Çolak'ın yanında olan o kahraman kişi, aslında bir hainmiş. Biz bunu bilmiyoruz, kendi itiraf ettiği zaman öğreniyoruz. Peki bu hain 2017'nin Aralık ayında kimin yanındaydı? Şu anki Genelkurmay Başkanı, o dönem Kara Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Yaşar Güler'in. Hatta Salih Zeki Çolak, Yaşar Güler'e takdim ederken Burak Akın'ı 'Benim sana emanetim.' diyor. Yani hala darbede o gece derdest edilmiş bir komutan, Burak Akın'dan asla şüphelenmiyor ve daha sonra göreve gelen Orgeneral Yaşar Güler'e emaneten veriyor. Peki ne yapar Burak Akın? Koruma müdür yardımcısı olarak Yaşar Güler nereye giderse yanında gider. Özel Kuvvetler personeli. Toplantılara girer. En yakındaki insandır yani. Aynı arabadadır, konuşmaları dinler. Sonunda ne çıkıyor karşımıza? FETÖ'cü olduğu ortaya çıkıyor. İşte asıl tehlike bu. Bunun arkasından aynı operasyon kapsamında, Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın koruma astsubayı da FETÖ'cü olduğunu itiraf etmek zorunda kalıyor. Türkiye'nin asıl yaşadığı tehlike bu."

- "Örgüt hala bugün Türkiye'nin içinde var"

Gazeteci Nedim Şener, 2018'in Şubatı'nda hala örgütün kurmay subay düzeyinde hangi hazırlıkları yaptığını, hangi kurmay subayların eğitim aldığını ve onlarla nasıl temas kurulacağını ve kaçacaksa kimlerin nerelere kaçacağına dair hazırlık dokümanlarını "Kahraman Hainler" kitabında aktardığını anlatarak, "Bunu da yazmamın nedeni, örgüt hala bugün Türkiye'nin içinde var, hala birtakım hazırlıklar yapıyorlar ve bu tehlike çok da yakınımızda. Kahraman hainler; yani bizim kahraman zannettiğimiz insanlar, hain çıkabiliyor." dedi.

Şener, "FETÖ'cüler devlete sızdı" söylemlerine ilişkin, "FETÖ'cüler devlete sızmadı, zaten devlet oldular. Savcı, polis, hatta Adil Öksüz'ün peşinde koşan timin başındaki polis de FETÖ'cü, Adil Öksüz'ün savcının itirazına rağmen tahliye edip, kaçmasına sebep olan da FETÖ'cü. Onun kaçmasına yardımcı olan gazeteci de FETÖ'cü, tutuklu bugün. Dolayısıyla her yerde çok etkililer." diye konuştu.

Darbeye ilişkin "tiyatro", "kontrollü darbe", "böyle darbe olur mu?", "bu kadar beceriksizler mi?" söylemlerine değinen Şener, "Hayır çok beceriklilerdi ve iyi planlanmış bir darbe girişimiydi. Sonuç odaklı planlanmış bir darbeydi. Sıkıyönetim emirlerinin altında yazan saat 03.00'de harekete geçselerdi FETÖ'cüler amaçlarına ciddi şekilde ulaşmış olabilirlerdi." diyerek konuşmasını tamamladı.

En Çok Aranan Haberler