Zirve Üniversitesi işbirliği ile gerçekleştirilen 25’inci Abant Platformu’nun 4’üncü oturumunda ‘Arap Baharı ve Türkiye: Olası Sonuçlar, Senaryolar’ konusu tartşıldı. Başkanlığını Galatasaray Üniversitesi'nden Prof. Dr. Beril Dedeoğlu’nun yaptğı oturumda, konuşmacı olarak Tel Aviv Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ehud R. Toledano ve ABD Dışişleri Enstitüsü eski direktörlerinden Peter Bechtold yer aldı. Platformda müzakereci olarak da uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tayyar Arı bulundu.
İlk konuşmacı Tel Aviv Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Ehud. R. Toledano, Türkiye’nin ve Türklerin dostu olduğunu belirtti. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkileri savunduğunu, ancak bugün gelinen noktaya çok üzüldüğünü aktaran Toledano, “Bu duruma rağmen Türk halkına dostluğum kayıtsız şartsız kalacak. Hükümetler yeniden ortak bir menfaatte buluşana dek de diyaloğumuz sürmeli.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Ortadoğu politikasına değinen ve Ocak’tan bu yana tek yol izlenmeyip, Ankara’nın sürekli olarak taraflar arasında seçim yapmakta zorlandığını kaydeden Toledano, “Libya’dan Suriye’ye kadar Türk hükümeti bölgedekilere karşı esaslı durumunu terk etti. Daha yeni bir siyaset izledi. Bu zor yapılmış değişmeler kötü değildi. Bilakis, siyasi pragmatic adımlar çok iyi görülmelidir.” değerlendirmesinde bulundu. AK Parti’nin, yanlışlara düşmesine rağmen, bu yanlışladan dönmesini çok iyi bildiğini aktaran Toledano, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin uluslararası ve bölgesel olarak saygı görmesi için çok uğraştığına dikkat çekti.
Türkiye’nin, Avrupa ve ABD ile ilişkilerinde bunu kaldıraç olarak kullanmak istediğini anlatan Toledano, “Türkiye, Müslüman ülkelerle kıyaslandığında bir G 20 ve OECD ülkesi. Küresel ve bölgesel konularda ses çıkarıyor. Dünyaya mesaj veriyor. Türkiye, bir Ortadoğu gücü olduğunu, ekonomik bağlantılarını Arapça kullanan ülkelerle çok güçlü olduğunu mesajında anlatıyor ve ‘Bakış açımıza güvenin’ diyor. İkinci olarak da ‘Biz ekonomik başarımızı ve politik etkinliğimizi hafif güç olarak kullanmak istiyoruz. Komşularla dostane ilişkiler kurmak istiyoruz.’ diyor.“ açıklamasını yaptı.
Konuşmasında, Türkiye’nin komşu ülkelerle sıfır sorun polikasının ciddi düşüş yaşadığını savunan Toledano, “Türkiye, müdahaleci bir güç olarak görülmektedir. Güvenilmez olmuştur. Osmanlı’nın meşhur barışçıl yaklaşımı yok. Yani bu yeni Osmanlıcılık değil. Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da iyi konumlandı ve komşularla sıfır politika ortaya kondu. Peki bugün gördüğümüz karışıklık nasıl ortaya çıktı? Ankara, bunun farkında değil mi? Bunları cevaplamak kolay değil. Ancak yapılacak açıklamalara Türkiye’nin Ortadoğu’ya bakışında avantaja sahip olmasıyla başlamalıyız.” şeklinde konuştu.
Arap Baharı’nın, herkesi olduğu gibi Türkiye’yi hazırlıksız yakaladığını savunan Toledano, Türk politikacıları ilk başta hatalar yaptığını söyledi. Başbakan Erdoğan’ın, 30 Kasım 2010’da Bingazi’de aldığı ödülü hatırlatan, NATO’nun Libya’ya ilk müdahalesine karşı çıktıktan sonra Türkiye’nin ilk olarak buna karşı çıktığını anımsatan Toledano, “Türkiye, tarihi olarak yanlış yerde durduğunu fark edip, NATO operasyonlarında yer aldı. Bu ilk olarak pragmatik politika değişikliğinin ilk örneğiydi. Erdoğan, Beşar Esad’ı da iyi bir arkadaş olarak belirledi. Bu cinayetler ve Esad rejiminin gerçek yüzü çıkınca da dış politikada değişiklik yapma yeteneğini gösterdi.“ yorumunu yaptı. Yeni Türkiye’nin, süreçte yapıcı rol oynayacağına inandığını belirten Toledano, şunları söyledi: “Türk hükümeti şu an yanlış yaptığından bu yanlıştan hemen dönebiliyor. Ekonomik menfaatleri için pragmatik değerlerle hareket edeceğini belirlemiştir.”
ABD Dışişleri Enstitüsü eski direktörlerinden Peter Bechtold da Arap Baharı sözünü söyleyemediğini, bunun gazeteciler ve pek çok insan tarafından kullanıldığını, bunun da analitik olarak yanlış bir yere götürdüğünü kaydetti. Arap Baharı yerine Arap hükümetlerinde kriz demeyi tercih ettiğini anlatan Bechtold, “Bunu, yüzyıllık bir projeksiyon olarak değerlendiriyorum. Pek çok şekil almıştır. Sömürgecilik döneminden, bağımsızlık hareketine doğru gittiğimizde, kendilerini ana sömürgeden sonra gelen liderlerle tanımlamışlardır.” dedi. Arap ülkelerindeki durumun farklı demokrasi şekillerine ve Türk modeline dönebileceği vurgusunu yapan Bechtold, Türk modelinin de tanımını yaptı. Bechtold, Türk modelinin Atatürk’ün, İnönü’nün, Menderes’in, Demirel’in, Ecevit’in, buna mukabil bir çok askeri müdahalenin ardından devam eden süreçte düzenli ve dengeli bir duruma geldiğini savundu ve ekonomik gelişmelerin de devam ettiğini aktardı. Ancak, Türkiye ile Arap ülkeleri ilişkilerine bakıldığında; Türklerin Arapları, Arapların da Türkleri iyi bilmediğini savunan Bechtold, son olarak Suriye ile yaşanan meselelere atıfta bulundu ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin mükemmel bir başarı olacağını ifade etti.
Müzakereci Prof. Dr. Tayyar Arı ise otoriter anlayışın Arap Baharı denilen şeyin öznesini oluşturduğuna değindi. Arap Baharı’nın küçümsenerek ele alındığını, ancak bunun büyük bir başarı olduğunu savunan Arı, “Arap dünyasında mevcut iktidarlar maalesef Batılı ülkelerin ve ABD’nin desteğiyle iktidarda kaldılar. Artık bu, alt üst olmuştur. Bütün dünya bundan etkliendi. Arap dünyasındaki değişimin dünyaya ışık tuttuğunu, bir değişim rüzgarı oluşturduğunu düşünüyorum. Arap kardeşlerimin cesaretinin övgüyle anılması gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki Türkiye’nin de bu süre zarfında dinamikleri hareketlendirmede payı oldu. Bölgede yürüttüğüm çalışmalarda bunu gözlemledim. Türkiye, artık farklı bir noktada olduğunu dünyaya gösterdi. Demokrasinin düzeyini, gerektiğinde ABD’ye de hayır deneceğini gösterdi.” değerlendirmesini yaptı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz