HABER

Türkiye'nin "tarih" umudu

İSTANBUL (İHA) - Türkiye, o dönemki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) ortaklık başvurusunda bulunduğu 31 Temmuz 1959 tarihinden 43 yıl sonra, Kopenhag zirvesinde, bugünkü adıyla Avrupa Birliği'nin üyelik müzakerelerine başlama tarihini netleştirmesini umuyor.

AET ile Türkiye arasında 4 yıl süren müzakereler sonucunda 12 Eylül 1963 yılında imzalanan ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması, Türkiye ile AET'nin Gümrük Birliği'ne gitmesini ve Türkiye'nin adım adım tam üyeliğe hazırlanmasını öngörüyordu. AET-Türkiye ilişkileri, Ankara Anlaşması'nın yürürlüğe girmesinden bugüne kadar inişli çıkışlı bir görünüm sergiledi. Ortaklık Anlaşması'nda öngörülen Hazırlık Dönemi sorunsuz geçti, ancak Geçiş Dönemi'nin hemen başında, 1973 yılından itibaren, Türkiye-AB ilişkileri dalgalı bir seyir izlemeye başladı. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı, 1978'de Türkiye'nin Katma Protokol yükümlülüklerini dondurma kararı, 1980 askeri müdahalesi ve AB'nin 22 Ocak 1982'de ilişkileri dondurma kararı, bu dalgalanmada rol oynayan başlıca olaylar oldu. Aynı süreçte AB, 600 milyon ECU tutarındaki IV. Mali Protokolü de askıya aldı.

Türkiye-AB ilişkilerinde 1982-1986 yılları arasında meydana gelen durgunluk, 16 Eylül 1986 tarihinde Türkiye-AET Ortaklık Konseyi'nin toplanmasıyla yeniden canlanma sürecine girdi. Bu sürece daha da fazla ivme kazandırmak isteyen Türkiye, 14 Nisan 1987'de tam üyelik başvurusunu iletti. Başvurudan iki yıl sonra AB Komisyonu, Türkiye ile ilgili görüş raporunu tamamladı. Bu raporda, Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ve sosyal bazı farklılıklara dikkat çekildi, AB'nin 1993 yılında tamamlamayı hedeflediği İç Pazar Projesi'nden önce genişlemeyi gündeme almayacağı belirtildi.

Öte yandan, AB Komisyonu'nun Türkiye ile ilişkilerin, gümrük birliği, mali yardımın artırılması, sanayi işbirliği ve güçlü siyasi diyalog temelinde geliştirilmesini içeren planı, Konsey tarafından kabul edildi. Bu dönemde oluşturulan ivmenin de etkisiyle karşılıklı yükümlülükler, hızlandırılmış bir takvim çerçevesinde yerine getirilerek, 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği resmen yürürlüğe girdi.

AB'nin Aralık 1997'de yapılan Lüksemburg zirvesi, genişleme süreci bakımından önem taşırken, Türkiye için de büyük bir hayal kırıklığı oldu. Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Polonya, Slovenya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Estonya ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin tam üyelik için aday ülkeler olarak belirlendiği zirvede, Türkiye'nin adının adaylar arasında anılmaması Türk kamuoyunda tepkilerle karşılandı. Bu zirvede AB, Türkiye'nin adaylar arasında yer almayışına, insan hakları ihlalleri, Kıbrıs sorunu ve Türk-Yunan anlaşmazlığı gibi nedenleri gerekçe gösterdi. AB'nin tavrını protesto eden Türkiye, AB ile belirli alanlardaki siyasi ilişkilerin askıya alındığını açıkladı.

AB'nin Cardiff, Viyana ve Köln zirvelerinde atılan bazı olumlu adımlara karşın, Türkiye'nin adaylığının resmen teyit edilmesi Aralık 1999'daki Kopenhag zirvesinde mümkün oldu.

Türkiye-AB ilişkilerinin 2000'li yıllarda karşı karşıya kaldığı sorun, Türkiye ile müzakerelere başlama tarihinin belirsiz kalışı oldu.
İspanya'nın Seville kentinde 21-22 Haziran 2002'de yapılan zirvede devlet ve hükümet başkanları, Türkiye'nin hayata geçirdiği reformların memnuniyet verici olduğunu vurguladılar, ancak liderler yapılan reformların yürürlüğe sokulması gerektiğinin de altını çizdiler. Böylece Seville zirvesinde de Türkiye'nin müzakerelere başlama tarihi belirsizliğini korudu.

Brüksel'de 24-25 Ekim'de yapılan olağanüstü zirvede, Türkiye'nin katılım müzakerelerine yaklaştığı vurgulandı. Türkiye'nin reformlara devam etmesi gerektiğini belirten Brüksel sonuç bildirgesinde, Kopenhag zirvesinde, Türkiye'nin adaylığının bir sonraki aşaması konusunda karar alınacağı kaydedildi.
AB'nin Kopenhag'da karara bağlayacağı büyük genişleme sürecinin dışında kalmamak için, aynı zirvede müzakerelere başlama tarihinin netleştirilmesi beklentisinde olan Türkiye, Kopenhag zirvesi öncesi son bir yılda kabul ettiği anayasal ve yasal reformlara dikkat çekiyor.
Öte yandan, AB, Türkiye'ye karşı net tavrını henüz oluşturmaktan uzak görünüyor. Kopenhag'da Türkiye'ye ilişkin kararın ne olacağı, zirveye kısa süre kalmış olmasına karşın belirsizliğini koruyor.

En Çok Aranan Haberler