TTKD Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, beyaz kumulları ve turkuaz rengiyle göze çarpan Salda Gölü'nde inceleme yaptı. Dr. Erol Kesici, Salda Gölü'ndeki insan baskısının kuruma, beyaz kayalıkların oluşumunda azalma ve kirliliğe neden olduğunu söyledi.
Milyonlarca yıllık geçmişi ve oluşumuyla Salda Gölü'nün bir dünya mirası olduğunu belirten Dr. Kesici, “Dünyanın aşırı kullanımı ve doğasının korunamaması nedeniyle, 'Başka gezegenlerde yaşam var mı' diye milyarlarca dolar harcanıyor. Dünya dışında ona yakın ve yaşam olasılığı olabileceği düşünülen tek gezegen Mars. Mars'ın toprağı, Salda Gölü'ndeki hidromanyezitli kayaç yapıların özelliğini taşıyor. Bu kayaç yapılar biyomineralizasyon (beyaz topraklar) sonucu Salda Gölü'nde oluşmakta. Salda Gölü'ndeki oluşum, Mars gezegenindeki yaşanabilirlik olasılığı ve araştırmalar için çok değerli" diye konuştu.
Salda Gölü'nün kara, tatlı su, kıyı ve deniz ekosistemleri ile bitki ve hayvan topluluklarının, evrim ile gelişimindeki devam eden önemli ekolojik ve biyolojik süreçleri temsil eden, istisnai örnekleri taşıyan önemli bir değer olduğunu dile getiren Dr. Kesici, sadece burada yaşayan endemik bitki ve hayvan türleriyle, yaşamın sırrı için çok önemli hazine olan gen kaynakları bulundurduğunu da kaydetti. Dr. Kesici, bilim açısından istisnai evrensel değere sahip ve bütün insanlığın ortak mirası olan Salda Gölü'nde son yıllarda yaşananlara bakıldığında, gölün değerinin bilinmediğini söyledi.
Salda'nın kapalı havza bir göl olduğunu ifade eden Dr. Erol Kesici, “Kapalı havza göller, ona bulaşacak her türlü kirliliği suyunda depo eder ve dışarıya atamaz. Kendi kendini temizleyemez. O nedenle çok hassas ve kırılgandır, çabuk kirlenir, içerisinde bulunan az sayıdaki canlı türleri korunamazsa kokar, beyaz tortul yapıları, turkuaz renkli suyu solar. Kirlilik ve kuraklık bulaşıcıdır. Salda Gölü gibi 180 metre derinlikteki bir gölden ve hassas ekosisteme sahip bu tür korunur alanlardan, kirliliği ve bakterileşmeyi uzaklaştırmak adeta imkansızdır. Gölü besleyen derelerin önüne baraj, gölet yapılması, çevresinde oluşan kuraklık, su akışının engellenmesinden göl her bakımdan aşırı oranda etkilenmiş durumdadır" dedi.
Salda Gölü'nün varlığının kıyısıyla çevresindeki ormanlara, kuşundan kurduna, otsulardan makilere, göle ulaşan derelerden yer altı suları ve dağlarıyla bir bütün olduğunu anlatan Dr. Kesici, “Onlar korunursa Salda Gölü de korunmuş olur. Göl çevresinde bu bileşenler birer birer hızla azalmakta. Yol yapımı, kıyı işgalleri, alışveriş, artan araç trafiği, egzoz gazı, piknik ve çevresindeki köylerdeki hareketlilik, altyapı yetersizlikleri, gölün bakir alanlarına, suyuna ulaşmaya imkan tanıyan yol vb. yapılanmalar artmakta ve kontrol altına alınamamaktadır.
Salda Gölü'nün neredeyse her noktasına insanlar kolaylıkla ulaşabilmekte, olumsuz (karartma- kirletme) izlerini bırakmaktadır. Göl çevresinde bu kirli kullanımın yanı sıra havzada kuraklıkla birlikte ne yazık ki artan, yine kontrol altına alınamayan yasal ve yasal olmayan sondaj kuyularındaki aşırı artış, gölün yıllardır belirtiğimiz hassas kıyı kesimlerinde kararmalara, kararan kesimlerde büyük çatlakların, çukurların oluşmasına neden olmaktadır" ifadelerini kullandı.
Salda Gölü çevresinde magnezyum kaynaklar yani hidromanyezit oluşumların gölde en çok oluştuğu kesimlerde su çekilmeleri sonucu sorunlar başladığını belirten Dr. Erol Kesici, “Hidromanyezit oluşumların düzensiz ve gerçekleşemez olması ve bunun sonucunda stromatolit (katmanlı kümeler) dediğimiz beyaz adacıkların oluşamaması, kararması belirlenmiştir. Kıyı bölgesinde belirlediğimiz en ilginç stromatolit oluşum, gölün içine sürüklenen büyük bir dal parçasının üzerine tutunan hidromanyezit kümeleri. Pamukkale'deki tortul yapılar gibi.