YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

TÜSİAD Başkanı Boyner: Ajanslar Henüz Verimli Olabilicekleri Sivil Yapıda Değil

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, kamu alanında 26 kalkınma...

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, kamu alanında 26 kalkınma ajansının kurulmasıyla bölgesel politikaların belirlenmesinde, yerel paydaşların katılımına zemin oluşturacak bir platformun temelinin atıldığını söyledi.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından Çukurova Üniversitesi Mithat Özsan Amfisi'nde düzenlenen 2. Kalkınmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu’nda konuşan Boyner, kamu ağırlıklı yapıları nedeniyle ajansların henüz en verimli olabilecekleri sivil yapıda olmadıklarını kaydetti. Boyner, “Ancak, ajanslar deneyim kazandıkça, burada yaşayan kişiler kendi bölgelerinin geleceği hakkında söz sahibi oldukları bilinci arttıkça ve bu yönde örgütlenerek gerekli hazırlığı sağladıklarında, kamunun da yavaş yavaş geri çekileceğine inanıyoruz.” dedi. Ajansların deneyim kazanırken kamu ağırlıklı bir bakış açısı üzerinden kurumsallaşmalarını risk olarak gördüklerine işaret eden Boyner, böyle bir gelişmenin uzun vadede bölgesel kalkınma adına kapsayıcı ve verimli olmayacağını savundu.

Genelde kurumsal alışkanlıkları değiştirmenin çok kolay olmadığının altını çizen Boyner, bu sebeple en başından itibaren, bakış açısı olarak ‘dinamik özel sektör ve katılımcı sivil toplum yaklaşımına daha yakın’ birer ajans yapısı hayal ettiklerini dile getirdi. Boyner, ajansların üretim ve istihdam oluşturma açısından bölgesel dinamikleri belirleyen aktörler tarafından sahiplenildikçe, kalkınmanın ve rekabetin gerçek sürükleyicileri olacaklarını aktardı. Bir bölgenin rekabet gücünün sınırlarının orada faaliyet gösteren şirketlerin küresel düzeyde rekabet edebilirliği ile yakın ilişkisinin olduğunu belirten Boyner, rekabet gücü için, yine o bölgenin uzun dönemde verimliliği, beşeri, mali ve doğal kaynaklarını nasıl kullandığının çok önemli bir temel oluşturduğunu anlattı. Bölgelerin rekabet gücünün artmasına yönelik stratejiler belirlenirken, “yörenin insan, sermaye ve doğal kaynaklarını nasıl daha etkin ve verimli kullanabiliriz sorusu üzerine odaklandıklarını” vurgulayan Boyner, “Bölgesel politikaların daha adil ve çevresel olarak sürdürülebilir ekonomiye doğru bir büyüme için önemli birer araç olabiliyor. Bugün, bölgesel kalkınma politikaları, salt daha zengin çevrelere yetişmek yerine büyüme ve rekabet gücünün artırılmasına odaklanıyor. Ayrıca bu politikalar, sadece geri kalmış illere değil, sürdürülebilirlik ve rekabetçi kalabilmek için stratejik olarak tüm bölgelere uygulanıyor. Bununla birlikte, ekonomik kalkınmaya, sadece kamunun belirlediği politikalar ve sağladığı teşvikler açısından bir yaklaşımda artık çok geride kaldı. Artık kamunun farklı katmanları, yerel yönetimler, özel sektör, üniversiteler ve iş dünyası temsil örgütlerinin sorumluluk aldığı, işbirliğine dayalı bir yaklaşım söz konusu. Kalkınma Ajanslarını işte bu açıdan çok önemsiyoruz.” şeklinde konuştu.

DÖRT ALAN ÖNE ÇIKIYOR

Kalkınma politikaları açısından bölgelerin geleceğine bakıldığında dünyadaki tartışmalara paralel olarak, 4 alanın öne çıktığını açıklayan Ümit Boyner, şunları söyledi: “Birincisi küreselleşme. Küreselleşme, bilimsel ve teknolojik gelişmeyi özellikle, bilgi, hareketlilik yani mobilite, rekabet gücü ve inovasyonun artması açısından önemli oranda tetikliyor. Bu bir taraftan önemli fırsatlar doğururken, diğer taraftan ülkelerin ve özellikle bölgelerin, yaşanacak yapısal ve sosyal değişimlere uyum sağlama kapasiteleri de önemli bir etken olacak. Bu süreç tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte yaşanan dönüşüm kadar temel bir takım değişikliklere yol açacaktır. Avrupa’da bu dönüşüm çok daha ağırlıklı tartışılırken, bizim açımızdan halen tarım toplumundan dönüşüm, özellikle bazı bölgeler için önemli bir tartışma konusudur. Bu sebeple bölgelerin rekabet gücü ve refah seviyesini artırmak için bu gelişmeleri yakından takip etmeleri ve yeniliklere hazırlıklı olmaları gerektiğini düşünüyorum.”

BÖLGELER YAŞLANAN NÜFUS VE GÖÇLERE HAZIR OLACAK

İkinci bir alanın demografik değişiklikler olduğuna işaret eden Boyner, bölgelerin hem nüfusun yaşlanmasına hem de göçler açısından hazırlıklı olması gerektiğini kaydetti. Nüfusun demografik yapısındaki değişikliklerin sosyal, ekonomik sistemleri ve politikaları çok yakından ilgilendirdiğini anlatan Boyner, Türkiye’de nüfus artış hızının düşerek gelişmiş ülke düzeylerine yaklaştığına değindi. Bundan sonra nüfusun ancak kendini yeniden üreten bir hızla artacağını ve sabitleşmeye doğru yaklaşacağını ileri süren Boyner, şöyle devam etti: “Gençlerin toplam nüfus içindeki payı giderek düşerken, çalışma çağındaki veya üretken nüfus olarak adlandırdığımız grup artıyor. Bu oran, 2041 yılına kadar devam edecek, bu tarihten sonra azalmaya başlayarak, ‘Demografik Fırsat Penceresi’ ortadan kalkacak. Bu demografik değişikleri bölgelerin kendi kalkınma stratejisi ve politikalarını oluştururken dikkate alması gerekiyor. Ülkemizin güçlü ekonomiler içerisinde arzu edilen yerini alması için mevcut ve gelecek yıllardaki işgücü potansiyelini de göz önüne almalıyız. Demografik değişimle birlikte, yüksek istihdam artışı ihtiyacını üretkenlik temelli sürdürülebilir büyüme ile birleştiren politikalarla geliştirebiliriz. Bölge rekabet güçlerini artırmak için gençlerin nitelikli bir eğitim sisteminden geçirilmeleri ve bu kişilerin girişimciliği, üretimi, katma değeri sağlayacak şekilde yörelerinde kalmalarını sağlayan ortamların hazırlanması lazım.”

İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ VİZYONER BİR BAKIŞ AÇISI İLE ELE ALINMALI

Üçüncü bir konu olan iklim değişikliğinin çevre ve toplum üzerindeki etkileri üzerinde duran Ümit Boyner, şu değerlendirmelerde bulundu: “Ülkemiz iklim değişikliğinin etkilerine karşı son derece kırılgan bir konumda. İklim değişikliği ile mücadele, sadece çevre politikalarını ilgilendiren bir konu değildir. İklim değişikliği ile mücadele entegre bir yaklaşım ve vizyoner bir bakış açısı ile ele alınmalı. Dördüncü önemli alan ise, güvenli ve sürdürülebilir enerji. Artan enerji talebi ve sınırlı kaynaklar, diğer taraftan düşük karbonlu ekonomiye geçiş, bölgesel politikalar oluşturulurken dikkate alınması gereken sahalar. Beşeri sermaye, yani insan gücünün eğitimi ve geliştirilmesi, inovasyon ve bilgi toplumu, çevre, enerji gibi alanlarda yaşanacak gelişmeler, bölgelerin kalkınmasına ve rekabet gücüne ancak yerelde güçlü bir koordinasyon ile olumlu katkı sağlayabilir. Bu koordinasyon için de, bölgelerde, başta iş dünyası olmak üzere güçlü bir örgütlenmenin var olması ve bu örgütlenmeler aracılığı ile politika üretimine katkı sağlanması gerekmektedir. Kalkınma Ajanslarını da işte yereldeki bu koordinasyonu sağlama konusunda çok önemli bir görev üstlenebilecek yapılar olarak görüyoruz.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler