Erkek izleyicilerin ''vay anasını arkadaş...'' gözüyle baktıkları karakter ile başlıyoruz.
James Gandolfini tarafından canlandırılan Tony Soprano karakteri; İtalyan-Amerikan bir mafya ailesinin lideriydi. Para ondaydı, güç ondaydı, istediğine şiddet uygulayabilme lüksü ondaydı.
Steve Buscemi gibi bir efsane tarafından canlandırılan Nucky Thompson karakterinde kadın tacirliğinden tutun da, içki kaçakçılığına kadar her numara var.
Ama bu karakterimiz aslolarak bir mafya lideri ve Atlantic City'nin sahibi gibi takılıyor. Bir mafya lideri olarak da stilinden ve karizmatik duruşundan katiyen ödün vermiyor elbette.
Anti-kahramanlık mevzuuna çok farklı bir açıdan yaklaşan bir isimle devam ediyoruz: Barney Stinson!
Ecnebilerin -womanizer- olarak adlandırdıkları tipten olan, yalanlar, takım elbiseler ve kadınları elde etmek üzerine bir hayat kurmuş olan Barney Stinson'ın o bitmek tükenmez parasına ve yaşadığı cinsel tecrübelere zaman zaman aklımız takılıyordu.
Ekranların gördüğü en acımasız ve en başarılı avukat olmak stil sahibi olmayı, istediği kadını istediği an elde etmeyi ve biraz da karanlık bir geçmişe sahip olmayı gerektirir: Harvey Specter.
Bir motosiklet ekibinin lideri olmak, motosiklet ekibinin adının da ''Anarşinin Çocukları'' olması...
Anti-kahramanlık olayına bambaşka bir boyut getirdi Jackson 'Jax' Teller.
-Zaman zaman isteksizce de olsa- önüne gelen her kadınla yatan, her türlü uyuşturucu ile uzun olsun kısa olsun bir geçmişi olan Hank Moody gibi bir anti-kahramanı bu kadar sevmemizin altında başka sebepler yatıyor aslında:
En önemli sebebi; konuşmalarının Chuck Palahniuk tadında vuku buluyor olması...
Alfa-erkeğinin hasıydı bu reklamcı.
Yeri geldi, o çok güzel eşini aldattı. Yeri geldi, terkedildi.
Ama her zaman ofisin en havalı insanı olmasını bildi. Her zaman viskinin en kalitelisini içti, takım elbisenin en pahalısını giydi.
Her zaman ve her koşulda günü nasıl kurtaracağını bilen, bir yandan da herkesi en zekice ve yaralıyıcı sözlerle aşağılayabilen bir doktor...
Resimdeki sözleri yazmamız bu anti-kahraman için oldukça yeterli galiba:
''Gücü var. Kaybedecek çok şeyi var.
Ve kazanmaya devam ediyor.''
Kevin Spacey tarafından canlandırılan Frank Underwood karakteri, House of Cards dizisinde bir politikacının kazanmak için ne kadar ileri gidebileceğinin en büyük kanıtı.