UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki Ulu Camii ve Darüşşifa başta olmak üzere Selçuklu medeniyetinden örneklerin yer aldığı, açık hava müzesi durumundaki Divriği, Türklerin Anadolu'daki ilk bina örneklerinden olmasıyla ön plana çıkıyor. Divriği'ye hakim noktada bulunan ve bir bölümü restore edilen Divriği Kalesi içindeki Kale Camisi de bunların başında yer alıyor. Mengücekliler Dönemi'nde, 1180 yılında Süleyman Şah oğlu Emir İshak tarafından yaptırılan cami, uçurum kıyısındaki konumu ve aynı dönem yapılan diğer örneklerinden ayrılan mimarisi ile dikkat çekiyor. Kale Camisi; Türklerin Anadolu'yu fethinden sonra yapılan minberli cuma camilerinden onarılmayan, özgün mimariye sahip, en eski tek örneği olma özelliğini taşıyor. Duvarları, içte ve dışta kalın sıva ve derzlerle örülen caminin taç kapısı, Anadolu taç kapılarının ilki ve taş oyma sanatının gelişmesinde ilk örnek olarak biliniyor. Yıllarca harabe durumunda kalan Kale Camisi, 2008 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore ettirildi. Bugün ibadete kapalı olan cami, sadece tarih meraklılarını konuk ediyor. Caminin, daha önce var olan; ancak yıkılan minaresi ise bugün bulunmuyor.
Cami hakkında bilgiler veren Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Erdal Eser, Divriği ilçesinin 1147 yılında Mengücekoğulları'nın Divriği kolu tarafından fethedildiğini belirterek, "Bu fetih sonrası bölgeye yapı inşa ederek yerleştiklerini bize gösteren ilk veri Divriği Kale Camisi ya da İç Kale Mescidi olarak değerlendirmek daha doğrudur. Fetihten kısa bir süre sonra Divriği'de iç kale içerisinde böyle bir yerleşmenin gerçekleştiğini bize göstermesi açısından oldukça önemlidir. Yapı üzerinde 'çiçekli kufi' olarak tabir ettiğimiz bir yazı türüyle yazılmış bir inşa kitabesinde biz 1180-1181 tarihini öğreniyoruz. Aynı kitabe verisinde devamında ustasının da Meraga'dan (Bugün Azerbaycan sınırları içindeki bir yerleşim yeri) geldiğini, Anadolu dışından geldiğini anlıyoruz. Ayrıca Mengücekoğulları'nın da Anadolu dışından gelen sanatçılardan faydalandığını gösteriyor olması açısından önemli. Sanatçının Meragalı olması tabi ki bu anlamda Divriği'nin özellikle Anadolu dışıyla olan ilişkilerinin göstergesi olması önemli" dedi.
'ERKEN DÖNEM YAPILARININ ÖZELLİKLERİNİ YANSITIYOR'
Divriği Kale Camisi'nin, genel özellikleriyle bölgedeki erken dönem yapılarının genel özelliklerini yansıttığını kaydeden Prof. Dr. Eser, şunları söyledi:
"Malzeme ve teknik açıdan gelişmiş bir özellik yansıttığını söylemek pek mümkün değildir. Bu gelişmişliği destek sisteminde ve taç kapısında görmek mümkündür. Taç kapısı kitabe nedeniyle ikinci evre sırasında eklendiği düşünülen ve biraz daha süslenmesi nedeniyle tuğla etkisi yaratan bir düzenlemeye sahiptir. Bu da sanatçının doğu ile olan ilişkisi ve bağlantısı nedeniyle olmalıdır. Restorasyon öncesine kadar aynı taç kapıda bugün görmediğimiz maalesef bazı çini parçalar vardı. Bir iki parça görülebilir durumdaydı; fakat restorasyondan sonra biz bu parçaları da yerinde olmadığını görüyoruz. Yapının içerisinde bir mahfil katı var. Bu mahfil katına çıkmak için de batısında merdivenle çıkılan pencere boyutlarında kapı var. Bu mahfil çok önemli bir veriydi. Restorasyon öncesi özgün 12'nci yüzyıl alçı kaplamaları da yapının içerisinde vardı. Mahfili büyük ihtimalle sultan kullanıyor olmalı. Sultan mahfili olarak kullanılıyordu. Ancak zaman içinde mahfile ait malzemenin, yapının yıkıldığını anlıyoruz. Cami büyük bir ihtimalle ahşap malzemeden yapılan bir mahfile sahipti."
'GÖZETLEME PENCERELERİ YAPILMIŞ'
Yapıyla ilgili diğer enteresan detayın ise doğu cephesinin güney köşesinde yer alan 2 pencere olduğundan bahseden Prof. Dr. Eser, "Genelde camiler söz konusu olduğunda bizler 12'nci ve 13'üncü yüzyılda cepheye ilişkin elimizde çok veri var. Ancak iç kale de yer alan ve hareme yani sultana hizmet eden bir camide daha çok görsel amaçlarla, daha doğrusu Çaltı Vadisini gözlemek ve izlemek amacıyla yapılmış 2 pencere söz konusudur. Bu Divriği İç Kale Mescidini daha da özel bir hale sokuyor. Bu anlamda Anadolu da bilinen 2 örnek söz konusudur. Diğeri de Ani'deki Manuçer Cami adıyla bildiğimiz Şeddadoğulları döneminde tarihlendirilen 12'nci yüzyıl yapısındadır. Onda da Arpa Çay'a bakan bölümdeki pencereleriyle daha seyir amaçlı bir düzenlemeye sahip görünür. Aynı şey bizim Sivas bölgesindeki en erken yapılardan biri olan Divriği Kale Cami'de özel bir durumdur" diye konuştu.
'YERLEŞİMİ ÇOK BAŞARILI'
Caminin diğer özelliğinin, 'yastık' olarak tabir edilen destek sistemi üzerinde kurulması olduğunu belirten Prof. Dr. Eser, "Bu taşıyıcı ögenin köşelerinde aslan başları işlenmiştir. Cami içinde figüre rastlanıyor olması nedeniyle Divriği İç Kale Mescidi özellikli bir durum yansıtır. Ayrıca taş bir platform üzerine inşa edilmiş olması, taş platform üzerindeki bazı olumsuzlukları gidermek için sanatçının özellikle doğu cephede kemerli bir sistem üzerine duvarı oturtmasıyla çözülmüş gözükmektedir. Bu nedenle oldukça başarılı bir yerleştirim söz konusudur" dedi.
İTALYAN GEZGİN'İN KALE CAMİSİ İLGİSİ
Kale Camisi tarihi geçmişi ve özel konumu ile ilçeye gelen turistlerin de dikkatini çekiyor. Birçok ülkeyi dolaşan İtalyan gezgin Piergiorgio Devilli (36) de Kale Camisi'ni ziyaret edenler arasında yer aldı. Birçok ülkenin ardından Türkiye'ye geldiğini anlatan Devilli, önemli şehirlerin ardından Divriği ilçesini de görmek istediğini belirterek, hem Ulu Cami'yi hem de Kale Camisi'ni çok beğendiğini dile getirdi. (DHA)