Şanslıysak fırından yeni çıkmış, çok taze ve sıcacık olanlarına rastlarız. Pek mümkün değildir bu durum aslında ama olur da denk gelirsek o mis gibi kokusu bizi büyüler. Denk gelmesek bile bir sokağa girdiğimizde orada bir yerlerde simit satıldığını yine kokusundan anlamaz mıyız? Yanında ufak bir karper peynir ya da ayran... Sabah kahvaltılarının aranılanı ve çaysız olmayanı simit mayanın ılık suda eritilmesi ve kabarması için en az 2 saat beklemesi gereken bir yiyecektir.
Pek kimse bilmez ama simit yapılırken içerisine 1 su bardağı ılık su ile 2 kaşık pekmezi karıştırılır. Un, hamur yoğurma kabına alınır. Ortası havuz gibi açıp eritilmiş maya ve tuz ilave edilir. Pekmezli su azar azar eklenerek kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yoğurulur. Sonra bolca susama batırılarak fırınlanır. İşte o enfes tat, unutulmaz koku bu yüzden bizi büyüler.
Bereketli denizlerimizden çıkan balıklar ayak üstü ızgaralarda pişirilir. Ekmeğin arasına bol yeşillik doldurularak koyulur. Özellikle İstanbul'da denize yakın bölgelerde en çok rastlanan sokak yiyeceklerindendir. Uygun fiyatı ve gerçekten damakta iz bırakan tadıyla durup dururken aklınıza gelir. Kokusu adeta sizi yakalar ve çeker. Eminönün'de teknelerden aldığınız ve eşsiz boğaz manzarasına karşı yiyebileceğiniz filoto edilmiş balıklar turşu suyu ile sizi başka dünyalara götürür.
Cam tezgahlar içerisinde satılan gerçekten dillere destan nohut-pilavı her gün yese bile bıkmayacak insanlar biliyoruz. Anında doyuran ve lezzet üstü bir sokak yiyeceği olan pilavların üzerine isteğe göre tavuk ekletilir. Karabiber ve hatta ketçapla süper uyum yakalanır. İçecek olarak yine ev yapımı ekşi ayran bu tezgahlarda satılmaktadır. İstanbul'un en ünlü pilavcısı, önünde sabah akşam kuyruk olan IMC çarşısının önündedir.
Çocukluğumuzun belki de en güzel hatırası.. Yerken saçlarımıza, burnumuza ve ellerimize bulanan. Tek suçu pembe izler bırakması. Çok sevdiğiniz bir çocuğa ya da kadına ellerinizde pamuk şekerle giderseniz mutluluğuna şahit olabilirsiniz.
Türk halkıyla özdeşleşmiş, bazen acılı kimi zaman bol tuzlu, sirkeyle mi yoksa limonla mı kurulunca daha lezzetli olur tartışmalarına konu olan turşuyu kim sevmez ki? Her damağa uygun birbirinden farklı sebzelerle kurulan turşuların evde yapılanlardan ya da markette satılanlarının dışında sokakta küçük arabalar içinde satılanları her zaman en lezzetli olanlardır. Turşular limon tuzu, defne yaprağı, sarımsak, maydanoz, dereotu, karabiber ve sirke ile cam kavanozlara kuruluyor. Kış akşamlarında içtiğiniz bu turşu suyu ve yediğiniz acı turşular sizi kış boyunca tüm hastalıklardan da koruyor.
Nerede, hangi şartlarda yapıldığına bakılmadan karşımıza çıktığı her an sorgusuz sualsiz yiyebileceğimiz ender tatlardan değil midir mide dolma? ''10 tane açar mısın?'' ile başlarız yemeye ve ''50 tane daha alalım biz'' ile devam ederiz. Limonunu bol bol sıkarız ki daha çok lezzetlensin. Daha da güzelleşsin. Balık restoranlarında satılanlardan bile daha güzel olur sokak midyeleri. Kim bilir belki evde yapılsa dönüp bakmazsınız bile. Nezih olmayan şartlarda en ucuzundan domates soğan ve yağ birleşimi garip bir şekilde mükemmel sonuca dönüşüyor.
Kese kağıdına doldurulan, kabuklarını çıkarırken ellerinizi yakan, kokusuyla sizi hüzünlendiren nefis sokak atıştırmalıklarındandır kestane. Eskiden sobalı evlerimizde yaşarken pişirirdik. Şimdiler de ise sokak satıcılarından tadımlık alarak eski günleri yad ediyoruz. Kış geldiği zaman en az bir kere yemezsek bir şeyleri kaçırdığımızı düşünürüz. E ne demişler? ''Kestane kebap yemesi sevap''