*[MAÇIN CANLI ANLATIMI İÇİN TIKLAYINIZ](http://spor.mynet.com/canli-mac-anlatimi-ve-sonuclari/2118753-galatasaray-antalyaspor.html)**
Yazıklar olsun (Serhat Ulueren)
Keşke izlemeseydim Real Madrid-Barcelona maçını... Özellikle Barcelona şayet futbol takımıysa acaba bizimkiler ne olabilir? El Clasico insanı futboldan soğutur. Bir ara bıraktım G.Saray-Antalya maçını izlemeyi, Barcelona 5’i, hatta 6’yı bulur mu diye pür dikkat ekrana yapıştım. İspanya’da maç bitti, döndüm Arena’ya ama insanın şevki, neşesi kalmıyor ki kendi ligimizi izlediğimde… Gerçekten çok büyük fark arada çok büyük… Burak dokunmadan kendini öyle bir yere bırakıyor ki sanırsın ayağı iki yerden birden kırıldı… Sneijder utanmasa orta yuvarlaktan kaleye vuracak… Bazen ağır çekim gibi oynuyorlar bizimkiler. Hiçbiri basit oynamak istemiyor, hep imkansızı denemek istiyorlar.
Mersin'de, Arena’da tribünler genelde boş. Neden? Saygısız, içinde insan sevgisi barındırmayan, ukala, küstah ve şımarık başkan ve yöneticiler yüzünden… Adam genel kurul kararıyla hasbel kader başkan seçiliyor, mali anlamda tutarsız ama bazı konularda olumlu imaj sergiliyor. Sonra, “Bu adam az, öz konuşuyor, herhalde doğru yolda” diyorsun.. Sonra? O da ne? Kimseye sormadan, sebebini açıklamadan teknik adamını veya futbolcusunu bir saniyede harcıyor…
Hamza Hamzaoğlu’nu elbette çok eleştirdim. Ama hangimiz, “Art niyetli, ukala” diyebiliriz? Dersek haksızlık ederiz. “Ben bu işi öğrendim, artık ona ihtiyacım kalmadı” diyen Dursun Özbek, başarı kredisini bakmadan harcadı Hamza’yı. Sonunda herkes görecek; Özbek gibi rüyasında göremeyeceği G.Saray Başkanlığı’na oturanlar yakında yok olup gidecek ama Hamzaoğlu gibi dürüst teknik adamlar bu işten hep ekmek yiyecek.
İŞ BİLMEZ YÖNETİMLER
Sayın Özbek kızmasın, alınmasın. Bir çuval inciri berbat etti. Halbuki kafası mali konulara iyi çalışıyordu. Sürekli teknik adam değiştirerek istikrarı, saygıyı, başarıyı ayaklar altına alan G.Saray yönetimi 2016 yılı mayıs ayını görürse iyi. Bence Ocak-Şubat gibi gitmek zorunda kalacaklar.
Türkiye'de iş bilmez yönetici ve başkanların yaptığı bu şımarıkça hareketler neticesinde G.Saray, Antalya’yı 3-3 berabere kalmış, yenmiş, Sabri ilk 11’de başlamamış, Denayer girmiş, hakem hata yapmış hiç umrumda değil. Rize maçında yaşananlar bir dejavu gibi Arena’da yaşandı. Demek ki iş sadece Hamzaoğlu’nda değilmiş. Hamza Hamzaoğlu’nun ahını alanların iki yakası bir araya gelmez.
Burak'ın vuruşu (Uğur Meleke)
Taffarel, sadece Türklerin ya da Brezilyalıların değil, bütün dünyanın sevdiği bir isim. İşinde iyi, sıcakkanlı, esprili. “İyi insan” tabirinin sözlük karşılığı. Ama oyun hamuru gibi eğilip bükülen bir adam değil. Köşeleri var, tavrı net. Geçen sezon 11’inci haftadaki Antep deplasmanında Prandelli-Hamzaoğlu arası 1 maç görev yaptığında köşeleri olduğunu ilk kez göstermişti: Önceki haftanın yedekleri Sneijder ve Semih’i direkt 11’e koymuştu. Bu kez de 12’nci haftada bir geçici görev için sahadaydı ve yine tavrı netti: Formayı hak ettiğini düşündüğü Denayer ve Rodriguez’i doğrudan 11’e yerleştirdi. Evlatçılık-grupçuluk oynamadı. İnandığını sürdü sahaya.
Galatasaray’ın zaten başarısız geçen transfer dönemi ve Grosskreutz beceriksizliği nedeniyle geniş bir kadrosu yok. Görevli teknik adamın bu kısıtlı kadrodan maksimum faydalanması, ekipte herkese eşit olması, bazılarının daha eşit olmaması gerek. Birkaç günde teknik-taktik-kondisyon vs. detayları değiştiremeyeceğinize göre, yapabileceğiniz tek şey Taffarel türü bir dokunuştu zaten: Eşitlik dokunuşu. Oda bir puana yetti ancak.
Dünün şanssızı Rodriguez, yetenekli bir oyuncu ama galiba defansif orta saha olamayacak. Hep dikine arıyor, araya atmak istiyor. Ama o pozisyon, bu niyetle çok riskli. Geçen sene Deportivo’da 16’ncı haftadan sonra bir daha ön liberoya dönmemesinin, sezonun son 5 ayını sağ açıkta geçirmesinin nedeni de buydu zaten. Galatasaray da artık Rodriguez’i kenar hücumcusu olarak düşünmeli.
Gelecek hocanın halletmesi gereken bir başka detay da 37’deki Burak pozisyonunda gizliydi: Burak, Fornezzi ile karşı karşıya kaldığında kafasındaki tek hareket, ayak içi sağ köşeye vurmaktı. 3-4 adım attı, Fornezzi’nin sağı kapadığını gördü ama kararı değişmedi. Berbat bir vuruş yaptı. Çünkü Türk milli santrforun başka bir seçenek yoktu kafasında.
Galatasaray’ın yeni hocası kim olursa olsun, ekibinde iyi bir forvet hocası bulundurmalı. Umut ve Burak başta olmak üzere sarı-kırmızılı forvetlere idman harici son vuruş çalıştırmalı. Evet farkındayım bu isimler 30’u devirmişler ama öğrenmenin yaşı yok. Üstelik bu hazırcı anlayış sürerse, Sinan da 30’una geldiğinde ezbere vuracak belki de.
Yeni hocanın işi çok zor (Osman Şenher)
Galatasaray, Atletico Madrid maçı öncesi sahada çok kötü görüntü verdi. Antalyaspor, mütevazı bir takım. Ligde kalmak için bu sezon bayağı mücadele verecek. Buna rağmen dün gece galibiyeti kaçıran taraf Antalyaspor’du. Girdikleri gol pozisyonları, Galatasaray’dan hem daha çok hem de daha netti.
Hamza Hamzaoğlu’nun gönderilmesi Galatasaray için ne kadar çare olur, bu kötü gidişatı çevirir, bilemiyorum. Ama gelecek olan yeni hocanın kesinlikle bu takıma iyi futbol oynatması için sihirbaz gibi olması gerekir.
Forvete bakıyorsunuz, Burak Yılmaz resmen demoralize olmuş. Hem takımını bir kişi eksik bırakıyor hem de katkı sağlamıyor. 40 yaşındaki(!) Eto’o bile Burak’ı 3’e katlar.
Podolski ve Yasin Öztekin ikisi de sadece gollerde vardı. Jose Rodriguez, genç umut diye alındı ama şaka gibi. Galatasaray’da nasıl oynar, bilemiyorum.
Rodriguez çıkıyor, Emre Çolak giriyor. Emre Çolak daha da kötü. Orta saha diye bir şey yok. Biraz Sneijder bir şeyler yapmaya çalışıyor.
O da takımını kurtaramıyor. Selçuk İnan, gol atmasına rağmen milli takımdaki futbolunun yarısını Galatasaray’da oynayamıyor. Defansa bakıyorsunuz, son haftaların en iyisi Hakan Balta bile hata yapıyor.
Öyle bir penaltı yaptırdı ki, o tecrübedeki futbolcu, 18 içinde rakibine elini nasıl uzatır? Rakibin her atağı, kanatlardan veya ortadan kesinlikle Galatasaray kalesinde ya gol oluyor ya da tehlike yaratıyor.
Muslera bir yere kadar. Dün gece yine yüzde 100, iki gol kurtardı. Forvetsiz, orta sahasız, hata yapan defansıyla nereye kadar gidebilir bu Galatasaray?
Hele çarşamba günü Atletico Madrid maçı var. Hafta sonu Kasımpaşa ile deplasmanda oynayacak. Daha sonra Bursaspor ve Beşiktaş maçları var.
Bilemiyorum bu maçları nasıl kazanır, puan alır. Ama dün geceki futbolla Atletico Madrid karşısında kesin bir rezalet yaşar. Hep antrenörler suçlanıyor. Peki futbolcular? Yılda 2 milyon euronun üstünde para alacaksın ama mutsuz, huzursuz olacaksın, profesyonelliğin gereklerini yapmayacaksın. Yok böyle bir şey. Galatasaray’ın bundan sonraki haftalarda işi çok daha zor.
Taffarel’e yazar! (Mehmet Ayan)
JOSE’Lİ Selçuk’lu orta saha (önündeki 4 forvet özellikli adam ile) ne demektir? Top bende kalsın, bende olsun, yumuşak (geçirgenliği fazla) rakibin önünde iç sahada oyuna hakim olayım hissiyatının tezahürü olarak anlarım! İlk 10 dakika ve gelen golle pekişmesi gereken anlayış 20’lerden çöktü. Maçın sonuna kadar da geri gelmedi. Antalya sana oyununu kabul ettirirken sen sustun, pıstın! Kımıldayamadın! Burak’ın 40’larda kaçırdığı pozisyon dışında taraftarının heyecanlandıramadın. Aksine Antalya’nın 2. yarı ataklarıyla yüreğini ağzına getirdin. Hiçbir oyuncun vasata bile ulaşamadı. Podolski 2. golle takımı maça tutundurmaya çalıştı ama nafile!
CHEDJOU NİYE YOK?
HAMZA hoca ve sonrası ile ilgili milyar tane cümle kurulabilir. Konumuz bu maçsa Taffarel’e yazar kayıp 2 puan. Rize maçı belki kötü oynadı
ama Chedjou’nun bu takımdan kesilmesi intihardır. Bu denli kritik bir maçta ilk kez yan yana oynayan 4 oyuncuyla defans hattı oluşturmak takımı yeterince tanıyamamakla ile ifade edilebilir. 2 puan kaybı günün hocasına yazar ama, genele yayılan sorumsuzlukları pas geçtiğimizi sanmayın. Bu maçı Taffarel alamazsa da Hamza hocayı gönderenlerin alması lazımdı!
Kapak olsun! (Levent Kalkan)
Galatasaray yönetim kurulunun en önemli üç isminin; Başkan Dursun Özbek, 2. Başkan Cengiz Özyalçın ve Başkan Yardımcısı Nasuhi Sezgin olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz...
Allah daha da uzun ömür versin Cengiz Özyalçın tam 76 yaşında, Nasuhi Sezgin'in yaşı ise 67... Etliye, sütlüye pek fazla karışmazlar. Hatta, "yönetenden" çok, "yönetilen" olduklarını da söyleyebiliriz.
Hamza Hamzaoğlu operasyonundan sonra Galatasaray'ı fiilen yönetenlerin, Başkan Dursun Özbek ile 39 yaşındaki genel sekreter Fatih İşbecer olduğu ortaya çıktı. Dursun Özbek'in, Hamzaoğlu ile "et ile tırnak" gibi olan kendi öz kardeşi Mehmet Özbek'i Florya'dan uzaklaştırarak tesislere gönderdiği Fatih İşbecer çok kısa sürede, "büyük bir iş becerdi" ve başkanıyla birlikte Hamza hocanın ipini çekti.
"Yolları ayırma" falan diyorlar ama kapının önüne koymaktan başka bir şey değil bu. Hatta kovmaktan da beter ettiler 3 kupalı, 4 yıldızlı hocayı... Böylesi bir vefasızlığı, vicdansızlığı hiç görmemiştim, bir daha göreceğimi de sanmıyorum.
Hamza hoca, hakem hatalarından yakındığı Mersin İdmanyurdu beraberliğinden sonra, "Her şeyin farkındayız" demişti, fakat aslında hiçbir şeyin farkında değilmiş. 10 ayda üç kupa kaldırsa da, Sneijder'in 3'te 1'i senelik ücrete görev yapsa da sözleşmesi zaten uzamış oyuncusunu koruduğu için kovulabileceğini hiç hesap edememiş. Oysa babasını toprağa verdiği günün akşamında teklif almıştı Galatasaray'dan ve birkaç gün sonra da Florya'ya gelerek işbaşı yapmıştı. Üzüntüsünü yaşamadan, yasını bile tutamadan ateşten gömleği giymişti ama ne fayda...
Olsun, varsın Hamza hoca, sen hiçbir şey kaybetmedin. Onurunla, şerefinle, kalpleri feth ederek gittin. Bu garip beraberliğe de belki en fazla sen üzülmüşsündür. Antalyaspor'a büyük mücadelesi için helal olsun, Hamza hocayı kim gönderdiyse onlara da "kapak" olsun...