60 yaşından sonra ise kadınlarda görülme sıklığı daha fazla. Mide asidi üretimi kimilerinde fazla miktarda olmakla birlikte, kimilerinde de az görülür. Tedavi edilmeyen gastrit, ilerleyerek yaraya dönüşebilir. Onikiparmak bağırsak ülseri (duodenum) görülme sıklığı, mide ülserine oranla daha fazladır.
Ülser, midenin iç yüzeyinde ve onikiparmak bağırsağında oluşan aşınma sonucu meydana gelen yaradır. Mideyi asitlerden ve sindirim sıvılarından koruyan mukus, zarar görüp, işlevini yerine getiremez hale geldiğinde yara ortaya çıkar.
Peptik ülser: Bu yara türü, midede ve onikiparmak bağırsağında görülür. Midede görülen peptik ülsere, mide ülseri adı verilir. Bu yaranın sebebi, çoğunlukla helicobacter pylori adındaki bakteridir. Tedavisi zor ve uzun sürer.
Geçmiş dönemlerde ülserin nedenleri arasında stres, beslenme şekli yer alırken, günümüzde yara oluşumunda tek başına bu sebeplerin yeterli olmadığı söylenir. Sigara, alkol ve kahve tüketimi de ülserin oluşmasında, tedavinin uzamasında ve nüksetmesinde oldukça etkin bir rol oynar.
Bu yaranın oluşumunda en büyük sebep helicobacter pylori bakterisidir. Kişide pek fazla belirti göstermez. Yaralara ve beraberinde pek çok sindirim sisteminde probleme neden olan helicobacter pylori, çok sık görülmese de mide kanserine de neden olabilir. Bu bakteri bulaşıcıdır. Kirli yiyecekler ve dışkı bulaşmış sular yoluyla bulaşır. Tükürük, kusma ve dışkı ile doğrudan temas yoluyla kişiye buluşma ihtimali çok yüksektir. Bu bakterinin tanısı; kan testleri, nefes testleri ve dışkı testleriyle konulur.
Bu ilaç türleri, steroid içermeyen iltihap giderici ağrı kesicilerdir. Aspirin ve ibuprofen ilaçlar da bu ilaç türüne dahildir. NSAİİ ilaçlar uzun süre kullanıldığında sindirim sisteminde bozulmalara sebep olarak, yara oluşumuna sebep olurlar ya da var olan yaranın durumunu daha da kötüleştirirler.
Alkol ve kahve tüketiminin fazla olması, özellikle sigara içen kişilerde ülser oluşumunu tetikleyici rol oynar. Mide asidini baskılayıcı ilaçlar kullanılması, hastalığın semptomlarını azaltır ancak tek başına etkili değildir. Beraberinde alkol, kahve ve sigara kullanımına da son vermek gerekir. Sigara içmek yaranın iyileşmesini geciktirir. Kahve kullanımında ise kafeinli ya da kafeinsiz fark etmez, her türlü kahve tüketimine son vermek tedavi açısından önemlidir.
Ciddi bir hastalık yaşanması, kaza veya yaşanan duygusal stres, bu hastalığın oluşmasında etkendir. Stres genel olarak çoğu hastalığın altında yatan temel nedendir. Mide asidinin fazla salgılanmasında psikolojik stres oldukça etkilidir. Stres ve baharatlı yiyecekler tüketilmesi var olan yaranın kötüleşmesine sebep olur. Düzensiz beslenme, yağlı yiyecekler, bazı bakliyat çeşitleri, kola gibi asitli içecekler de yara oluşumunda risk faktörüdür.
Karın bölgesinde rahatsızlık hissi, ağrı oluşumu ve bulantı genel belirtilerdir. Kişiden kişiye ve yaranın türüne göre değişiklik gösterir. Mide ülseri ve onikiparmak bağırsak ülserinde belirtiler farlılık gösterir.
En önemli belirtisi karnın üst kısmında oluşan ağrıdır. Birkaç dakika ya da saatlerce sürebilir. Uykudan uyandıracak derecede şiddetli bir ağrıyla karşılaşılabilir. Yenilen yiyeceklerin türü ağrı oluşumunda en büyük etkenlerdendir.
Mide ülserinde az miktarda yemek yense bile, yemekten sonra ağrı oluşmaya başlar. Bir anda tıka basa yemek yenmiş gibi bir his oluşur. Nefes alınamayacak kadar şişkinlik ve tokluk hissi yaşanır.
Yemek yedikten sonra akabinde hıçkırık oluşur ve önlenemeyen geğirmeler ile devam eder. Bir süre sonra da gaz meydana gelir ve bağırsaklarda sürekli bir hareketlilik olur. Hazımsızlık hissi de görülebilir.
Ülserin hastaların sindirim sisteminde yarattığı tahribat, iştahsızlık ve sonucunda kilo kaybına yol açabilir. Mide bulantısı ve kusma görülebilir. Daha çok sabahları görülen bu belirtiler yaranın varlığının bir gösterir.
Bu hastalığın, mide zarını ve onikiparmak bağırsağı duvarını aşındırdığında görülen ilk belirti, kan kusmaktır. Mide kanaması ya da mide delinmesinde de bu belirtiler görülebilir. Bu semptomların yanında, koyu renkli ve kahve telvesi gibi dışkı ile karşılaşılması da acil durum olduğunun göstergesidir. Vakit kaybetmeden bir hekime başvurulması gerekir.
Onikiparmak bağırsak ülseri belirtileri;
Açlık ağrıları: Onikiparmak bağırsağı yaralarında, mide yaralarında görülen ağrının tersine, tokken değil açken ağrı oluşur. Yemek yedikten kısa bir süre sonra ise ağrı azalmaya başlar. Genellikle bahar aylarında ve mevsim geçişlerinde semptomlarda artış gözlenir. Ağrı devamlı sırta vurur ve hastayı gece uykusundan uyandıracak derecede şiddetlidir. Bu durum, ilerlemiş onikiparmak bağırsağı yaralarında görülür. Ağrıyı azaltmak için hafif yiyecekler ve süt tercih edilebilir. Genellikle 30-50 yaş arası erkeklerde görülür. Bu tür yarada iştahsızlık görülmez. Tersine ağrı oluşumunun önüne geçmek için sürekli yemek yenmesi kilo alımına neden olur. Hızlı yemek yemek, sindirimi zorlaştıracağından, ağrıyı da artırır.
Yanma: Karnın üst kısmında kramp şeklinde ağrıların yanında, midede yanma oluşabilir. Tok olunsa bile şişkinlik hissi ve hazımsızlık görülebilir.
Bu hastalığının tanısı konulurken, hastanın şikayetleri göz önünde bulundurulur. Semptomların şiddeti de önemli bir faktördür. Hastanın tıbbi öyküsü ve genetik yapısı incelenir. Helicobacter pylori, kan testleri, nefes testleri ve dışkı testleriyle saptanabilir. Nefes testinde hasta berrak bir sıvı içer, sonra bir torba içine üfler. Eğer hastada helicobacter pylori mevcutsa, nefes örneğinde çok fazla karbondioksit tespit edilir. Ülser tanısı için yapılan diğer testler:
Baryum X-ray: Mide ve ince bağırsakların, yoğun baryum içeren bir sıvı içirildikten sonra, x-ray cihazından geçirilerek gözlenmesi ve tanısının konmasıdır.
Endoskopi: İnce ve ışıklı bir hortum, yemek borusundan geçirilerek, mideye ulaştırılır. Ucunda bulunan kamera sayesinde midenin içi incelenir. Mide dokularına bakılarak ülserin varlığı tespit edilir. Endoskopi çok kısa süren ve acısız bir işlemdir. Anestezi altında yapılması gerekmez, lokal anestezi ile yapılabilir. Hasta işlemden sonra normal yaşamına devam edebilir. Hastanın durumuna ve isteğine göre anestezi altında yapılması da mümkündür.
Endoskopik biyopsi: Endoskopide yapılan işlemlerden farklı olarak, gerekli görüldüğü takdirde, midenin içine ulaşıldığında, mide dokusundan parça alınarak incelenmesi için laboratuvara gönderilir.
Bu tedavi, yaranın türüne göre farklılık gösterir. Ülser tedavisi uzun yıllar alabilir. Belli bir zaman sonra tekrar edebilir. Hastalığın tamamen geçmesi için yapılan tedavinin yanında çok iyi bir bakım gerekir. Beslenme diyeti uygulanmalı ve stresten uzak durulması gerekir.
Yaranın oluşum nedeni helicobacter pylori ise antibiyotik tedavisi yapılması uygun olacaktır. Yaranın durumuna göre yapılacak tedavi değişiklik gösterir.
Bu tedavi sonucunda yaşanılan semptomlardan kurtulunabilir ve yarada gerileme görülebilir. Ancak düzelme olduğu düşünülse de doktor önerisi dışında, ilacı bırakmak doğru olmaz. Tedaviye devam edilmesi gereken durumlar olabilir. İlaçlı yara tedavisinin görülebilecek bazı etkileri ise şu şekildedir:
Bu yan etkiler kısa bir süre sonra kaybolur. Eğer rahatsızlık verecek derecede etkililerse, hekime başvurmak gerekir.
Ameliyat tedavisi, çok ilerlemiş durumdaki yaralar ve yarada komplikasyon gelişmesi durumlarında uygulanır. Aşağıdaki sebeplerle ameliyat tedavisi uygulanır:
Ameliyatla yapılan işlemler:
Bu hastalık, bitkisel tedavi yöntemlerine cevap veren bir hastalıktır. Bu sebeple alternatif tıp alanında, yaranın iyileşmesine fayda sağlayan pek çok bitkisel yöntem bulunur.
Bu yiyeceklerin yanı sıra, K vitamini içeren gıdalar da yara tedavisi için oldukça etkilidir. K vitamini, hem açık yaraların kanamasına engel olur, hem de yara olan bölgenin hızla iyileşmesini sağlar. Ülserin tedavi süresini kısaltır. Ispanak, lahana, soya, avokado, kuşkonmaz, çavdar unu, yonca ve aspir yağı, K vitamini açısından zengin besinlerdir. Tüketilmesi yara olan dokunun hızla iyileşmesine yardımcı olur.
Kimi besinler şişkinliği artırarak gaz yapar. Kuru fasulye, mercimek, bakla, bezelye gibi baklagiller, gaz yapıcı etkileriyle şişkinlik yaparak mide ağrılarına sebep olur. Ayrıca, kabak, karnıbahar, turp, soğan, salatalık, brokoli, şalgam, tam tahıllı ekmek, mayalı yiyecekler, yoğurt, süt, portakal suyu ve gazlı içecekler de şişkinliğe sebep olur. Mideyi ve sindirim sistemini rahatlatan probiyotikli yoğurt tüketilebilir. Hızlı yemek yemek, sakız çiğnemek, içeceklerin pipet ile içilmesi, hatta yemek yerken konuşmak bile hava yutma olasılığını artırıp, şişkinlik yapabileceği için bu aktivitelerden kaçınmak gerekir. Yağlı yemeklerden, özellikle kızartma türü yemeklerden uzak durulmalı, sindirimi kolay yiyecekler tercih edilmelidir. İçerisinde bulunan yağ ve kafeinden dolayı çikolata yemek de mide asidini artırır. Yeşil çay, muz, matula çayı, elma sirkesi, zeytinyağı, damla sakızı, lifli gıdalar mideye iyi gelen besinlerdir. Az az, sık sık yemek yiyerek, küçük lokmalar alarak, sindirimin kolaylaşması sağlanır. Çok sıcak ve çok soğuk besinler yerine ılık yiyecekler tercih edilmeli, ayakta ve hızlı yemekten kaçınılmalıdır. Gece yatmadan önce yemek yemek, mideyi yorarak gece boyu çalışmasına ve sindirimi gerçekleştirmede zorlanmasına neden olur. Yatmadan en az 3 saat önce yemek yenmiş olması daha uygundur. Yemek yiyip yatmak, mide asidinin yemek borusuna çıkmasına ve sonucunda yemek borusunda hasara neden olur.
Yara tedavisi zahmetli bir süreçtir. Tedaviyi aksatmamak ve yaşam kalitesini artırmak önemli rol oynar. “Ülser öldürür mü?” sorusu bu hastalıktan muzdarip kişileri korkutan bir sorudur. Ancak bu hastalık ölümcül değildir. Fakat tedavi edilmezse ve verilen tedaviye uyulmazsa kansere dönüşme ihtimali de söz konusudur.