Uludere katliamının yıldönümü etkinliklerinde konuşan Demirtaş, Roboski katliamıyla ilgili bir yıl içerisinde yazılması, söylenmesi, konuşulması gereken her şeyin yapıldığını söyledi. Bir tek şeyin eksik kaldığını belirten Demirtaş, "O da Tayyip Erdoğan'ın özrü ve bu katliamının sorumluluğunu kabul etmesi. Bunun dışında bir yıldır. Roboski ile ilgili söylenmesi gereken her şey söylendi. Bir tek şey kaldı; Tayyip Erdoğan'ın tam bir yıl önce bugün telefonda vurun emrini ben verdim, bundan dolayı özür diliyorum, sorumluluğumu kabul ediyorum, şeklindeki itirafı eksik kaldı." dedi.
Geçen yıl 28 Aralık 2011'de Irak sınırında gerçekleşen hava operasyonunda hayatını kaybeden 34 kişinin ölüm yıldönümü etkinlikleri için Doğu ve Güneydoğu'dan yüzlerce araç, Gülyazı köyüne geldi. Dün Şırnak Valiliği provakasyon ihtimaline karşılık köylüler haricinde kimseyi almayacaklarını belirmişti. Buna rağmen Uludere kavşağında yapılan kontrol sonrasında hiç bir araç geri çevrilmedi. Etkinliklere BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Demokratik Toplum Kongresi Başkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, DTK Genel Başkan Yardımcısı ve Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve BDP'nin önde gelen diğer milletvekilleri, Halkların Demokratik Kongresi ve Türkiye Komünist Partisi üyeleri gibi çok sayıda vatandaş katıldı.
Gülyazı köyünün girişindeki çadır önünde konuşan BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, eski Uludere Kaymakamı Naif Yavuz'un Roboski katliamıyla ilgili olup biten her şeyi iyi bildiğini iddia etti. Demirtaş, "Bugün burada değil. Sanmayın ki ödüllendirildi, batıya gönderildi. Aslında sürgün edildi. Uludere kaymakamıyla katliam günü konuştuğumuzda kendisi Muşlu bir Kürt'tür. 'Biz bütün delilleri topladık, asla üstü örtülmeyecek. Deliller elimizde, müfettişlerin gelmesini bekliyoruz. Savcıya da teslim ettik. Her şey apaçık ortada' demişti. O gün bugündür Uludere kaymakamı konuşamıyor. Nerede deliller, deliller kime emanet edildi? Kime verildi? Şırnak emniyeti yetkilileri bize o gün şu bilgiyi verdiler. 'Her türlü delili güvence altına aldık. Bütün yazışmalar konuşmalar, telsiz kayıtları emir komuta zinciri içerisindeki bütün irtibatlar elimizdedir. Müfettişler gelir gelmez vereceğiz. Savcıya da teslim ettik' dediler. Katliamın olduğu saatlerde. Şimdi bir yıldır hangi delilleri topluyorsunuz, hangi delilleri araştırıyorsunuz. Birkaç saat içerisinde delilleri topladık diyen kaymakam, savcıya verdik diyen emniyet yetkilileri bir yıldır niye suskunsunuz." diye konuştu.
Roboski katliamının emrini Hava kuvvetleri komutanı, genelkurmay başkanı ve Başbakan'ın verdiğini iddia eden Demirtaş, "Çünkü aralarında bir üst düzey PKK'lı olduğunu düşünüyorlar. Aradaki siviller de, onlar için hiç önemli değil. Yeter ki bir tek PKK'lı öldürelim diye vur emrini vermişlerdir. Başbakan bizzat bunu yapmıştır. Aralarında sivil olduğu bilgisi verilmiştir. Ama katliam olduğu gerçekleştikten sonra görülmüştür ki tamamı sivildir. Aralarında silahlı silahsız hiç bir PKK'lı yoktur. Ölenler Roboskili çocuklar, köylüler, gençlerdir. Olay bu kadar nettir. Bir yıldır neyi araştırdıklarını sanıyorsunuz. Bir yıldır saklamaya, örtmeye çalışıyorlar. Bir yıldır unutturmaya çalışıyorlar." ifadelerini kullandı.
"Açık konuşalım bu katliamın emrini Tayyip Erdoğan verdiği için üstüne gidemiyorlar. Bu kadar nettir." diyen Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer bu katliam emrinde Erdoğan'ın sorumluluğu olmasaydı bir kaç kişiyi şimdiye kadar harcamıştı. O değil miydi? O kadar generali, paşayı içeri koyan. Birkaç kişiyi şimdiye kadar harcamıştı. 3 tane daha generali içeri atardı. Ama kendisi sorumludur. 34 defa ağırlaştırılmış müebbet cezalı bir suç işlemiştir. O gece buradaki askeri yetkililer burada sınırdan geçişin siviller tarafından yapıldığını iletmesine rağmen Malatya'daki ve Diyarbakır'daki Hava Taktik üssünden uçakların kalkması emrini hava kuvvetleri komutanı bizzat başbakanı arayarak onay alarak vermiştir. Buradan geçen insanlar sivildir denmesine rağmen, buradaki karakol bu bilgi vermiştir. Buradaki insanları tanıyoruz isim isim biliyoruz demişler. Bu da devletin kayıtlarında vardır."
AHMET TÜRK: GELİN BU ACILAR YAŞANMADAN BU ÜLKENİN BARIŞINI, KARDEŞLİĞİ SAĞLAYALIM
Demokratik Toplum Kongresi Başkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, Kürtlerin Ortadoğu'da önemli bir halk olduğunu belirtti. Yüzyıllardır Kürtlerin inkar edildiğini belirten Türk,"Bugün artık inkarı kabul etmiyor. Hukukunun korunmasını istiyor. Millet olarak tanınmak istiyor. Birlikte yaşadığı halklarla kardeşçe yaşamayı sürdürmeyi esas alıyor ve bugün artık iyi biliniyor ki Kürtler Ortadoğu'ya demokrasi getirebilecek bir halk. Kürkler hem Türkiye'de hem Ortadoğu da hem istikrarın nedenidir hem de istikrarsızlığın nedenidir. Kürtler özgürleşirse inanıyorum ki Türkiye özgürleşir, Ortadoğu özgürleşir. Ama Kürtlerin inkarı üzerinde red ve inkar siyaseti üzerinde politikalar yürütülürse buna yanıt vereceklerdir. Biz bunun için bu ülkede Ortadoğu'da halklarımızın eşit, özgür yaşamaları için projelerimizi ortaya koyalım bunları tartışalım. Halklarımızın geleceğini güvence altına alacak bir siyaseti bir akımı ortaya koyalım. Gelin bütün bu acıları bir tarafa bırakalım. Yeni acılar yaşanmasın diye. Aklımızla vicdanımızla hareket edelim diyoruz." dedi.
"Gelin bu acılar yaşanmadan bu ülkenin barışını, kardeşliği sağlayalım" diyen Türk, konuşmasına şöyle devam etti: "Bu nedenle buradan Türkiye halkına sesleniyorum, Kürt halkına sesleniyor ortak bir mücadeleyi geliştirelim. Bu ırkçı anlayışa karşı ortak bir mücadeleyi yürütelim. Bugün görüyoruz Esed'in zulmü devam ediyor. Ama Esed'in zulmü bitmek üzereyken Kürtler Suriye de yeni bir zulüm yeni bir katliam, yeni bir inkar politikasıyla karşı karşıya geliyor. Biz bunları görerek burada demokrasiden insanlıktan yana olanlarla çok güçlü bir refleksle bu sürece müdahale etmemiz gerekiyor. Yine Roboski'deki annelerimizi görüyorum acılarını yüreğimizde paylaşıyoruz. Bu acıların unutulmayacağını unutulmaması gerektiğini de biliyoruz. Ama sonuçta Kürt halkının bu güne kadar özellikle biz Roboskileri kurtaralım. Kürt halkımızın özgürlüğü için daha ciddi bir siyasetin içinde olalım. Daha fazla çaba gösterelim. Bu inkarcı anlayışa karşı ortak bir mücadeleyi esas alalım.
(CİHAN)