YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Ulusalcı yazar patladı

Ulusalcı yazar Dr. Yeniçeri,, köşe yazısında Diyarbakır'daki hain terör saldırısı sonrası BDP ve demokratik özerklik konusunda

Ulusalcı yazar patladı

Ulusalcı yazar Dr. Yeniçeri,, köşe yazısında Diyarbakır'daki hain terör saldırısı sonrası BDP ve demokratik özerklik konusunda destek mesajları veren yorumculara sert çıktı, tepkisini köşesine taşıdı.

-"Diyarbakır’da Türk Ordusu’na saldırılıyor, 13 fidan toprağa seriliyor, hemen arkasından DTK, “demokratik özerklik” ilan ediyor.

-"Türk ordusuna karşı girişilen bu saldırıda; saldıranların, kan dökenlerin, ülkeyi bölmek amacıyla eylem yapanların ağzıyla konuşmak onların safında yer almaktır."

-"Bölücülük, açık ve belirgin biçimde yüzünü göstermişken Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü yanında yer almayan kişileri, Türk Milleti adına televizyonlara çıkarmak akıl işi değildir."

-"Yazılı ve görsel basın adeta bölücülüğün savunucusu olmuştur. Türk Milleti’ne ait, Atatürk’e ait hangi söz, hangi değer varsa alaya alınmaktadır."

-"Yapılması düşünülen yeni anayasada da asla değerlerimizden vazgeçmeyelim."

İşte, Hacettepe Üniversitesi Öğr. Gör. Hüseyin Yeniçeri'nin ses getirecek o yazısı

BEYLER ÜLKENİN BÖLÜNMESİNDEN YANA MISINIZ?

Diyarbakır’da Türk Ordusu’na saldırılıyor, 13 fidan toprağa seriliyor, hemen arkasından DTK, “demokratik özerklik” ilan ediyor. Görsel basın da konuyu ekranlara taşıyor. Konu üzerinde konuşmak üzere konuklar çağrılmış. Sunucu sözü onlara veriyor. Söz alan kişi: “Süreç iyi yönetilemedi, bu olan olaylar Diyarbakır Cezaevi’nde yapılanlardan kaynaklanıyor…” diyor. Bunlar Selahattin Demirtaş ağzıyla Türkçe konuşan insan kılığında kişiler. Hiç düşünmüyorlar ki süreç iyi yönetilmedi diye insan mı öldürmek gerekir. S. Demirtaş’ın amacı belli: Ülkeyi bölmek. Peki, sizin amacınız nedir? Bölünmeye çanak mı tutmak?

Türk ordusuna karşı girişilen bu saldırıda; saldıranların, kan dökenlerin, ülkeyi bölmek amacıyla eylem yapanların ağzıyla konuşmak onların safında yer almaktır. Dolaysıyla bu saldırının sorumluluğunu paylaşmaktır. Büyük Türk Milleti, evlatlarının asıl katilleri bu ağızla konuşanlardır, bunu iyi bilesin. Böyle yayın yapan kuruluşları derhal uyarmalısın. Telefon sağanağına tut, izleme, yöneticileri uyar, kapısına kara çelenk bırak, reklam verme… Aydın diye televizyonlara çağrılan bu ikinci üçüncü sınıf haysiyetsiz, şahsiyetsiz, nefissiz, düşüncesiz –bırakın aydın’ı, insan bile demeye bin şahit isteyen- bu varlıklar, Mehmetçiklerimizin asıl katilleridir. Bunları böyle konuşturmaya, milletin zihnini böyle bulandırmaya devam ederseniz daha çok insanımızın öldürülmesine neden olursunuz.

Bölücülük, açık ve belirgin biçimde yüzünü göstermişken Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü yanında yer almayan kişileri, Türk Milleti adına televizyonlara çıkarmak akıl işi değildir. Bir kanalda bir insan benzeri yaratık, çıkıyor diyor ki “Türkiye Türklerindir saçmalığından kurtulmamız lazım.” Bu, saçmalıksa saldırı haklıdır. Türkiye toprakları bizim değilse, bu topraklar üzerinde bizim egemenliğimiz söz konusu değilse, ülkeden toprak koparmak için saldıranlar haklıdır. Şimdi şu sözü söyleyen kişi mi suçlu, askerlere pusu kuranlar mı? Peki, anayasaya aykırı konuşan, halkı birbiri aleyhine düşmanlığa teşvik eden bu kişilerin söyledikleri ne anlama geliyor? Düşünce özgürlüğü mü? Bence birinin öldürülmesini düşünmek, haklı bulmak, teşvik etmek asla ve asla düşünce özgürlüğü olamaz. Bu olsa olsa insanlık suçudur. Bu suçu işleyenlerin yakasından yargı tutmalı, hesap sormalıdır. Gazeteci Ahmet Emin Yalman’ın vurulmasında Necip Fazıl’ın, Osman Yüksel’in, Mustafa Bağışlayıcı’nın yakasından tutan yargı, geleneğini sürdürmelidir. Millet adına karar veren yargıdan, milletin çocuklarının öldürülmesini telkin edenleri cezalandırmasını beklemek, milletin hakkıdır.

Yazılı ve görsel basın adeta bölücülüğün savunucusu olmuştur. Türk Milleti’ne ait, Atatürk’e ait hangi söz, hangi değer varsa alaya alınmaktadır. Yazarken sözcüklerin yanına soru işareti koymalar, konuşurken ağız bükmeler, alçak alçak sırıtışlar… Ne mutlu Türküm diyene! olur muymuş? Biri çıkar ne mutlu Kürdüm diyene dermiş. Öyleyse Atatürk’ü çizelim. Okullarda ant içmeyelim, birileri üzülürmüş. Öyleyse Andımız’ı kaldıralım, milli ruhtan yoksun çocuklar yetiştirelim. Bu ve benzeri uygulamalar ne bölücülüğü önler, ne de askerlerimize saldırılmasını… Tam tersine adamları şımartır, daha çok saldırma hevesi uyandırır. Çünkü bakıyorlar ki sonuç alıyorlar, eylemlerini artırırlar. Aklın yolu budur. Unutmayın ey zavallı aydın kılıklılar, askerlerimize saldıranlar birilerinden emir alıyorlar. Bu katillerin beyni yoktur, insanlıkla uzaktan yakından ilgileri yoktur. Karınlarını bizim emeğimizle doyurduklarının bile bilincinde değildirler. Onlara iyi muamele ederek, topluma kazandırmayı aklınızdan çıkarın.

Yapılması düşünülen yeni anayasada da asla değerlerimizden vazgeçmeyelim. Yok “Türklük” e vurgu yapan maddeyi çıkaralım, yok ilk üç maddeyi de tartışalım, yok devletin adını değiştirelim gibi çocukça laflar edenleri dikkate almayalım. Son zamanlarda bölücülerin ne kadar hak verilirse verilsin yetinmediklerini -çok şükür- Başbakan da fark etmiş olacak ki söylem değiştirmiş: Bir Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır demeye başlamıştır. Bölücülüğün ülkeyi –hem Kürtleri, hem Türkleri- felaketin eşiğine getirdiğini görmüş olacak ki bu konuda önceden beri MHP’nin kullandığı söylemleri seslendirmeye başlamıştır: Tek devlet, tek bayrak, tek dil, tek vatan gibi. Ancak Başbakan söylem değiştirmekle kalmamalı, gereğini acilen yerine getirmelidir. Bugün üç parti yayınladığı ortak deklarasyonla Hükümet’e destek vereceklerini açıklamışlardır. DTP de –hiç değilse- saldırıyı kınamıştır. Gözler Sayın Başbakan’a ve Hükümet’e çevrilmiştir. Hemen hemen bütün millet arkanızdadır. Bahane istemiyoruz, uygulama bekliyoruz. Bölücülüğe karşı gerçek bir girişim -Türk olsun olmasın- bu ülkede yaşayan her insanın hayrına olacaktır. Yarın bütün ülkede gerçekleşecek protesto mitinglerine katılımcıları ücretsiz taşıyarak milli birliğe katkıda bulunmaya başlamalı Sayın Başbakanımız.

Prof. Dr. Semih Yalçın’ın kamuoyu ile paylaştığı şu sözler yukarıdan beri anlatmaya çalıştıklarımızın tam bir özetidir: Milliyetçi Hareket Partisi olarak, terör konusunda gelinen noktaya rağmen yaldızlı sözlerle, sahte demokrasi havariliği ve sözde insan hakları söylemleriyle toplum kesimlerini aldatanları şiddetle kınıyoruz. Demokrasinin dayanılmaz serbestliği ve insan hakları davasının sarhoşluğuyla milletimizin aklını bulandıranları uyarıyoruz. Bu tür sihirli ve zehirli fikirlerin arkasına sığınarak, millî birlik ve beraberliğimize kastedenler, resmen ihanet içindedir. Bundan sonra herkes safını tayin etmelidir. Şimdi sorulacak soru şudur: Türkiye’nin millî bütünlüğü mü, bir avuç eşkıyanın kabul edilemez ve gülünç talepleri mi önemlidir.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler